İkili kur seçim sonrası için ne anlatıyor

AKP’nin genel başkanı, yüksek enflasyonla sabit gelirlinin sürekli kaybettiği, döviz vurgunculuğuyla yandaş sermayenin sürekli kazandığı bir beş yıl vaat etmektedir! Vurgun-talan-yandaş kayırmacılığı, kapitalizmin alternatifi değil, en vahşi biçimidir.

Seçim öncesinde, bir yandan yurttaşların yoğunlaşan döviz talebi, diğer yandan Merkez Bankası rezervlerindeki hissedilir erime, dolar kurunu 20.50 seviyelerine taşıdı. Ancak toplum bunu ekranlarda dönen ‘resmi’ kurda göremiyor. Orada 19.40 yazıyor. Aradaki fark, bankalarla döviz büfelerinin farkı gibi sunuluyor. Oysa bankalardan da 19.40’a dolar almanız mümkün değil. Aslında aradaki fark resmi kur ile fiili (gerçek) kurun farkı.

‘İkili kur’ olarak adlandırdığımız bu olgu, kapalı döviz sisteminin bulunduğu ülkede tipik bir olgudur. (*) Resmi kur her zaman gerçek kurun altındadır. Seçime doğru giderken, Merkez Bankası’nın sürekli artan kısıtlamaları, özellikle bankaların döviz satmasına ve döviz bulundurmasına getirilen sınırlamalar, banka-dışı döviz piyasalarında ve nakit TL ile döviz alım-satımını yoğunlaştırmış gibi görünüyor. Böylece Kapalıçarşı fiyatı fırlarken, banka vitrinlerinde ise işlevsiz resmi kur asılı.

ERDOĞAN, FAİZ ARTIRMAYACAĞINI İLAN ETTİ

Tayyip Erdoğan, seçim kampanyasında tam bir özgüvenle, “iktidarda kaldığı sürece hiçbir faiz arttırımı yapmayacağını” ilan etti. “Faiz hep düşük kalacak, hatta daha da düşecek” dedi. Demek ki TL’nin savunma kalkanı hep inik olacak. Döviz piyasasına müdahalelerle bu durum telafi edilecek. Merkez Bankası, bankaları %8.5 gibi “bedava” bir faizle fonlarken, bankalar bu parayı %40 faizle kullandıracak. Bankalara zorla hazine bonosu ve tahvili satarak bu mega-kara ortak olacak.

Kısacası Tayyip Erdoğan, mevcut makroekonomik dengesizlikleri 5 yıl daha sürdürüp kalıcılaştırmayı vaat ediyor. Bu ikili kurun da giderek kalıcılaşması anlamına gelir. Tıpkı bankaların devletten bedava faizle para alıp, bunu yüksek faizle kredi vermesi gibi, dövizde de resmi kurdan alıp, fiili kurdan satanlar olacaktır. Kapalı döviz rejimlerinde bu talihli (!) kişiler genellikle yüksek iktidar çevrelerine yakın tiplerdir.

Vatandaş dövize erişimi zorlaştıkça gelir ve servet erimesi yaşarken, dövize en kolay erişen muktedir güçler aradaki fiyat farkından (arbitraj) istifade ederek zenginleşir. Döviz kıtlığı ne denli artarsa, dövız alım-satımına o denli kısıtlamalar getirilir. Nihayet, döviz büfelerinin kapandığını ama o büfelerin çevresinde alım-satım yapan tiplerin peydah olduğunu görürsünüz. Genelde mafya ile bağlantılanan bu karaborsa döviz satışı, resmi kurun çok üzerinde olur. Bu sektörün iplerini elinde tutanlar da genellikle iktidar yanlılarıdır. Zira polisin müsamahası olmadan böyle bir iş yürütülemez.

VURGUN-TALAN KAPİTALİZMİN ALTERNATİFİ DEĞİL

Modern kapitalist ekonomide faiz, en oynak, en hareketli göstergelerden birisidir. Onu teolojik gerekçelerle “dondurmaya” kalkıştığında siyasal İslamcı AKP, yarattığı binlerce irili-ufaklı makroekonomik dengesizlikle, aslında modern kapitalizmle baş etmekteki aczini ortaya koyuyor. Kontrolden çıkan konut fiyatlarından, dövizdeki tırmanışa, ikili döviz kurundan, tırmanan araba Fiyatlarına tüketici kredilerinin neredeyse kesilmesinden, oluşan borsa balonlarına değin pek çok meselenin kökeninde resmi faiz oranlarının dondurulmuş ve para politikasının etkisizleştirilmiş olması yatmaktadır. Ayrıca bu politikanın yatırımları da teşvik etmediği, dış ticaret açığını azaltmadığı (bilakis arttırdığı!) sosyal pratikte ispatlanmıştır.

İşte AKP’nin genel başkanı, bu dengesizliklerle sürdürülecek, yüksek enflasyonla sabit gelirlinin sürekli kaybettiği, döviz vurgunculuğuyla yandaş sermayenin sürekli kazandığı bir beş yıl vaat etmektedir! Vurgun-talan-yandaş kayırmacılığı, kapitalizmin alternatifi değil, en vahşi, en berbat biçimidir.

(*) Hatta “çoklu kur” demek, belki daha doğrudur, zira örneğin İran’da 4 farklı döviz kuru vardır.


Alp Altınörs: Çevirmen, yazar, siyasal iktisatçı, düşünce işçisi. İngilizce, İspanyolca ve Rusça dillerinden çeviriler yapmakta ve bu dillerde araştırmalar yürütmektedir. "İmkânsız Sermaye- 21. Yüzyılda Kapitalizm, Sosyalizm ve Toplum" adlı kitabın yazarıdır. Uluslararası siyasal iktisat, uluslararası ilişkiler, filoloji ve tarih disiplinlerinde; SSCB, Çin Halk Cumhuriyeti ve Osmanlı İmparatorluğu tarihi, sosyalizmin sorunları ve 19. Yüzyıl Rus edebiyatı üzerine pek çok makalesi ve çevirisi bulunmaktadır. TED Ankara Koleji Lisesi'ni ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirmiştir. 2008 yılında İstanbul'da kurulan Nazım Hikmet Marksist Bilimler Akademisi'nin koordinatörlüğünü yürütmüş siyasal iktisat dersleri vermiştir. 2014-2016 yıllarında HDP Merkez Yürütme Kurulu'nda yer almıştır

Önceki ve Sonraki Yazılar
Alp Altınörs Arşivi