İktidarın ekoseli yılları

Hiçbir iktidar sonsuza kadar yönetim kademelerinde oturamıyor. Tıpkı Karadeniz türküsünün "Bu dünya bir pencere/ Her gelen bakar gider" dediği gibi...

Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) 14 Ağustos 2001'de resmen kuruldu. O tarihte DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti iş başındaydı. Başbakan koltuğunda Bülent Ecevit oturuyordu.

Normal genel seçim 2003 yılında yapılacaktı. Ancak Başbakan Yardımcısı ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli "erken seçim" istedi. Dediği de oldu. 3 Kasım 2002'de yapılan seçimleri ülkenin en genç partisi (henüz 1 yaşında) olan AK Parti kazandı.

O seçimin en tuhaf yanı seçimi kazanan AK Parti'nin kurucusu, genel başkanı, fiili ve ideolojik lideri Tayyip Erdoğan TBMM'ye giremedi. Sandıktan çıkamadı değil, sandığa girmesine izin verilmedi.

Bu karar hukuki olabilirdi ama ahlaki değildi.

Ama AK Parti bu anti-demokratik seçimin birinci partisi olmayı başardı. Yüzde 34.29 oy oranıyla 363 milletvekili kazandı.

CHP ise yüzde 19. 38 oy oranıyla 178 milletvekili kazandı.

Bu seçimin en temel özelliği yaygın medya Bilgin Grubu (Sabah-atv) ile Doğan Grubu'nun (Hürriyet, Milliyet, Kanal D, CNN Türk) tam destek verdiği DSP, MHP ve ANAP yüzde 10 barajının altında kalarak parlamentoya giremediler. Bu etkin medya bloğunun adlarını hiç zikretmediği iki parti meclise girdi.

İçerde ve dışarıda büyük bir memnuniyet yarattı bu sonuçlar, çünkü demokrasi kazanmıştı!

***

Erdoğan'ın seçim dışına itilmesine hiç seslerini çıkartmayan batı, seçim sonuçlarını görünce Erdoğan'ı keşfettiler! Resmi olarak sadece AK Parti Genel Başkanı sıfatı bulunan Erdoğan önce Paris'te Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, Londra'da İngiltere Başbakanı Tony Blair, Washington'da iseGeorge W. Bush tarafından kapılarda karşılandı.

Dünyanın "patronları" Türkiye'deki muhatabımız Tayyip Erdoğan'dır mesajını açık olarak vermişlerdi. Bu Erdoğan için çok önemli bir destekti. Zaten bu ziyaret sonrasında Siirt seçimleri iptal edildi. 3 Mart 2003 tarihinde yapılan bu yenileme seçimlerini doğal olarak AK Parti kazandı ve Erdoğan olması gereken makama başbakanlığa geldi.

O tarihten itibaren, anti demokratik düzenlemeler birer ikişer kaldırıldı, Avrupa Birliği ile yapılmış ama uygulanmayan bütün anlaşmalar hayata geçirildi. AB'nin söylemi ve desteği Erdoğan için çok önemliydi.

"Erdoğan başımızı döndürüyor!"

Proje tutmuştu, hem Müslüman hem de demokrat olunabiliyordu.

"Müslüman Demokratlara" da artık Avrupa'nın kapıları açılabilirdi.

Avrupa Parlamentosu 6-7 dilde "Evet" diyordu, Türkiye ile tam üyelik müzakerelerine başlanması için...

***

Sonra 2010 Anayasa değişikliği referandumu yapıldı. Erdoğan'ın desteği yüzde 58'e çıkmıştı. Burası AK Parti için yükselmenin zirvesi oldu. O tarihe kadar gayet ılıman mesajlar veren Erdoğan ve partisi demokrasi vitesini boşa attı. Yavaşladı. Cemaat'in rüzgarına kapıldı. Balyozlar, Ergenekonlar, Odatv Davaları'nın "savcısı" olarak kendini feda etti.

Arkadan Taksim Gezi Parkı patladı.

Erdoğan insanların gözlerini oyan polis birliklerine hitaben "destan yazdınız" diye takdirlerini bildirdi. Ama aradan çok geçmeden halka şiddet uygulayan polislerin FETÖ'cü yapılanmanın içinde oldukları yazılacaktı.

Tayyip Erdoğan o tarihte kamusal alanlara ekoseli ceketleriyle çıkmaya başladı. Penguen Dergisi bu değişimi ekose desenli TOMA çizimleriyle karikatürleştirdi.

AK Parti'nin ekoseli yılları başlamıştı.

Barışçıl yollar terk edilip, her alanda şiddete dayalı çözümler uygulamaya konuldu. Batıda da böyleydi, doğuda da...

Cemaat'in ortaklık dönemi "birikimleri" 17-25 Aralıkta ortalığa saçılınca ipler hepten koptu. Önceleri "kırıklık" ifadeleri öne çıktı:

"Ne istediniz de vermedik?"

Sonra zararlı bitkileri uygulanan "kezzap" modeline geçildi. Sadece onlara ve ülkeye kötülük yapanlara karşı değil, uyaranlar da bu şiddet ve baskıdan nasiplerini aldılar, alıyorlar.

Hazır şiddet dönemine girilmişken, Kürtlerin yaşadığı şehirler, seçilmiş belediye başkanları, Meclis'teki üçüncü büyük grubu oluşturan HDP liderleri, yönetim kadroları ve milletvekilleri gözaltına alınıp, tutuklanarak hapishanelere konuldular. Böylesi olumsuzlukları yazacak olan gazetecileri de unutmadılar. 150-160-170 sınırlarını aşan sayıda gazeteciyi de cezaevlerine koydular.

En son gelişme Ana Muhalefet Partisi lideri CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun akıbetiyle ilgili oldu.

Erdoğan öncekilere oranla daha geniş kareleri olan siyah- krem rengi ekoseli ceketiyle yaptığı konuşmasında dedi ki:

-Bu iş Kılıçdaroğlu'na kadar uzanırsa şaşırmayın, HAAA!

Hiçbir iktidar sonsuza kadar yönetim kademelerinde oturamıyor. Tıpkı Karadeniz türküsünün "Bu dünya bir pencere/ Her gelen bakar gider" dediği gibi... Bu dönem de geçecek. Yazının ilk bölümünde yazılanlar nasıl not edildiyse, bu yıllarda tarihe not olarak düşülecek:

"İktidarın ekoseli yılları!"  

   

Önceki ve Sonraki Yazılar
Nazım Alpman Arşivi