Ragıp Zarakolu
İlk açlık grevi, ilk Tariş romanı
Ayşe Nur Zarakolu’nun Belge Yayınlarında başlattığı Yeni Sesler dizisinin amacı, cezaevindeki "yazma direnişi"ne destek sunmanın yanında, 12 Eylül rejiminin, medya aracılığı ile eşkiya, katil, anarşist diye tanıttığı 78 kuşağının devrimci ve insani değerlerini yansıtmaktı. Ki bu kuşağın menfi tanıtımı, edebiyat alanında bile görülmeye başlanmıştı.
Seri hazırlanırken, çoğulcu bir yaklaşım sergilenmiş, farklı siyasi eğilimlerdeki genç yazarlar arasında bir ayrım yapılmamıştı.
Örneğin, serinin ilk kitabı "Bir Avuç Şiir"in yazarı Ersin Ergün DY’den yargılanıyordu. Kapak’ta Mamak cenderesinden geçmiş olan ve 12 Eylül siyasi tutsaklarının ve ailelerinin yaşadığı dramı resmeden Alime Mitap’ın bir resmi yer almaktaydı.
Alime Mitap da resim sanatı alanında 12 Eylül vahşetini yansıtmıştı. Ayşe Nur Zarakolu, onun sergisinin İstanbul’da Fitaş Sinemasının galerisinde açılışına da önayak olmuş, bu sergi daha sonra Avrupa’daki galerilere taşınmıştı.
Benim için onun yapıtları, Nazi döneminde temerküz kamplarında üretilen sanat yapıtları ile eşdeğerdi.
İkinci kitap yine bir ilkti. İlk kez açlık grevlerini konu alan bir roman bizi çok heyecanlandırmıştı. Genç yazarı Hüseyin A. Şimşek İbrahim Kaypakkaya geleneğindeydi. "Ayrımı Bol Bir Yol"du kitabın adı.
Nevzat Çelik, Ahmet Kaya ile birlikte bomba gibi patlamış, Emin Galip Sandalcı’nın da jüri üyesi olduğu Akademi Kitapevi ödülünü almıştı. Ona Alan yayınlarının edebiyat dizisinde yer verecektik.
Arkasından, Ayşe Düzkan aracılığıyla, 1970’lerin devrimcileşme sürecini aktaran, A. Kadir Konuk’un "Gün Dirildi"si patladı. O da Halkın Kurtuluşu geleneğindendi.
Aynı gelenekten gelen Haşim Kutlu da 12 Eylül adaletini teşrih masasına yatıracaktı kitapları ile.
Peş peşe gelen patlamalarda sıra, Ayşe Hülya’nın şiirlerindeydi; "Döğüşenler Konuşacak." DK geleneğinden gelen Ayşe Hülya, eşini yitirdiği fiili infazdan kıl payı kurtulmuştu.
Ve ardından Tariş işçi direnişini konu alan ilk roman yükseldi: A. Kadir Konuk’un "Sıcak Bir Günün Şafağında."
Yine Emil Abinin jüri üyeliği sayesinde, Kaypakkaya geleneğinden Mecit Ünal’ın "Zamanı Durdurabilmek/Metris Reportajları" Cumhuriyet Yunus Nadi ödülü alacaktı.
DY geleneğinden Memduh Mahmut Uyan’ın, Fadıl Öztürk’ün, Engin Günay’ın, Uğur Sümer’in, Mehmet Süreyya Karakurt’un, Birol Keskin’in, Soysal Ekinci’nin, İnönü Alpat’ın yapıtlarını da Belge yayınlayacaktı. Ne yazık ki Birol Keskin ile 1991 yılında çıkması planlanan Diyarbakır temerküz kampında açlık grevinde ölen Orhan Keskin üzerine belgesel çalışma engellenecekti. Yani, sadece devletin yasakları ile uğraşılmadı. Türkiye Sorunları, Dünya Sorunları ve Demokrat Ekonomist gibi önemli çalışmalar, "siyasi irade" tarafından sonlandırılacaktı. Tabii bütün bunların İHD içindeki yol ayrımı ile de çakışması ilginçti. Türkiye Sorunlarının son sayısında, "DY içinde grupların varlığı bir gerçekliktir, ama bu sorun değildir. Nikaragua’da Sandinistler, içlerindeki farklı eğilimlere karşın devrim yapmayı başardılar", deniliyordu.
İnsan Hakları dizisi başlatılarak, DY yazı kurulu üyelerinin başvuruları kitaplaştırıldı. Türkiye Sorunları dergisinde de daha kapsamlı savunmalara yer verilerek, kamuoyu yaratılmaya çalışıldı. Planlanan DY Anasavunmasına yer vermekti. Bu ne yazık ki engellendi. Ankara’da tecrübesiz elemanların yaptığı baskıya ise matbaada el konuldu. Bu dizide başka siyasetlerin savunmalarına da yer vermeyi planlıyorduk.
Bu kitapların yayını sırasında, Cemmay’dan ayrılıp İHD’de yoğunlaşan Ayşe Nur Zarakolu bir yandan da analarla birlikte cezaevi kapılarını aşındırmakta, kampanyalar yürütmekteydi. Bütün bu çabaların kısmi af niteliği taşıyan 1991 infa kararnamesinin kalkmasında etkisi oldu. İsmail Beşikçi, Haydar Işık kitaplarını yayınlayarak ilk kez Kürt tabusunun üstüne giden Ayşe Nur, Çetin Özek ile TMK tasarısının yayınlama özgürlüğü için yaratacağı tehlike üzerine paneller düzenledi. Ve endişelerinde haklı çıktı.
1991 infaz yasasının Kürtleri dıştalamasına da tepki koydu. Anayasa Mahkemesi ne yazık ki, 1974 yılında gösterdiği cesareti 1991 yılında, Kürtlere uygulanan ayrımcılık konusunda gösteremedi.
Ayşe Nur bundan sonra Kürt siyasi tutsaklarının kitaplarını yayınlamaya başladı. Bir dizi yargılama ile yüz yüze kaldı bu sivil itaatsizliği.
Bütün bunları bana Hüseyin A. Şimşek’in Ütopya Yayınlarından çıkan "Temize Çekilmez Aşk" adlı yeni şiir kitabı hatırlattı. Haklı! Aşkın müsveddesi olmaz. Aşk yaşanır. Devrimin de provası olmaz. Devrim yaşanır ve yapılır.
"Aşkta çıraklık olmaz / ustalık işi de değildir aşk / acemi kaldıkça yenilenir /öyle her adımda temize çekilmez / bir ömür sürse bile karalama sayılır /doğasına layık hiçbir aşkın / yoktur başka nüshası."
Hüseyin A. Şimşek, başka bir ilke de imza atmıştı, "Hapiste Doğanlar" kitabı ile. Orada yaşama adım atan, orada büyüyen bebeklerin hikâyesini yazdı. (Belge Y. 1990)
Şimşek uzun zamandır Viyana’da yaşıyor. Almancaya da tercüme edilen edebi ürünleri yanında iki önemli çalışmaya da imza attı: "Türkiye’den Avusturya’ya Göçün 50 Yılı (Belge Y. 2014) ve "Avusturya Alevileri." (Belge Y. 2014)
Ayşe Nur’un 2002 yılında 56 yaşında erken vedalaşması ile Belge’nin fetret devri başladı. Sinan’a, Deniz’e kolay gelsin!