İnançların özgürce yaşanabilmesi için de laiklik

İhsan Eliaçık'ın Kur'an-ı Kerim tefsirinin, bir sulh ceza hakimliğince yasaklanması “laik cumhuriyetin” bir hakimliğinin, dini içeriği “uygunsuz” bulması yönüyle bir ilktir. Kime ve neye göre “uygunsuz”?

Muhalif kimliğiyle tanınan ilahiyatçı-yazar İhsan Eliaçık'ın Kur'an-ı Kerim tefsirinin, bir sulh ceza hakimliğince, “dini içeriğinin uygunsuzluğu” gerekçesiyle toplatılması, seçimlere 2 ay kala ve deprem koşullarında muhtemelen pek kimsenin dikkatini çekmemiştir. Sanırım bu olay, hem bir Kur'an tefsirinin yasaklanması yönüyle hem de sözüm ona “laik cumhuriyetin” bir hakimliğinin dini içeriği “uygunsuz” bulması yönüyle bir ilktir. Kime ve neye göre “uygunsuz”?

Din devletleştikçe, devlet uygulamaları şu ya da bu düzeyde dine dayandırılmaya başlandıkça, hemen orada, “ama hangi din?” sorusu doğar. Farklı toplumsal talepler, çıkarlar hemen kendilerine dinin farklı yorumları altında yer bulurlar. Bunun kaçınılmaz sonuçlarından birisi de iktidarı rahatsız eden dini yorumların kısıtlanması ya da yasaklanması olacaktır. Zira kendisine dini dayanak yapan iktidar, kendi yorumu dışında bir din yorumunu kabul etmeyecektir. Böylece din iktidarlaştıkça, dinsel hakikatler kısıtlanır, yasaklanır, tahribata uğrar.

İslam'ın sosyal yönünü öne çıkaran ve mevcut AKP iktidarının çarpık yaklaşımlarına itiraz eden ilahiyatçılardan, “Antikapitalist Müslüman” ve “Gezici” İhsan Eliaçık'ın Kur'an tefsirinin yasaklanması, tam da bu eğilimin bir ifadesidir.

ŞEYH BEDRETTİN VE VARİDAT

AKP'nin referans aldığı Osmanlı döneminde, “aykırı” bulunan dini yorumlar katı bir biçimde yasaklanmıştır. Örneğin 1416'da Serez'de idam edilen Sünni önde gelen din alimlerinden Şeyh Bedrettin'in din felsefesi üzerine yazdığı “Varidat” kitabı, Osmanlı dönemi boyunca yasaklı kalmıştır. Şeyh Bedrettin'in düşüncesini takip edenler, “kafir” sayılmış, haklarında “katli vaciptir” fetvaları verilmiştir.

Örneğin, aşağıda (günümüz Türkçesine uyarlanarak) aktardığım fetva, Kanuni devri Şeyhülislamı Ebu Suud Efendi'ye aittir. Osmanlı fetvalarının klasik biçimiyle, yani soru-cevap stilinde yazılmıştır:

“Şeyh Bedrettin dostlarından bir taife, avratları ve oğlanları ile bir yere cem olup, şarap içip, şeyhleri adına olan cahil mezbur şeyhin türbesi* için 'kabe budur' deyip 'okumak yazmak nedir, ilim bizim batın ilmimizdir' deyip, adı geçenler dahi tasdik edip, bu gibi şer'i şerife muhalif nice sözleri ve halleri olup, yanlarında olan sünniler, söz ve fiillerinden ileri derecede incinseler, Zeyd'e** ve adı geçenlere ne lazım olur? El-cevap: Dinsizlikleri meydana çıkarılıp, katlolurlar.”

Aşağıdaki fetva da Hoca Ali adında bir alim tarafından verilmiş olup, yine kanun gücündedir:

“Şeyh Bedrettin Simavi, ki Varidat sahibidi 'Kafir demeyip lanet etmeyen kafirdir', diyen Zeyd'e şer'an ne lazım olduğu beyan buyurulup müsap oluna.El-cevap: Onun müritlerinden olan, diğer kafirler gibi kafirdir demek lazımdır. Ama adını anmayan, ona da lanet etmeyen kendi halinde Müslüman, kafir olmaz.”***

Fetvalardan açıkça görüldüğü üzere, Osmanlı sultanlığı, Şeyh Bedrettin'in kitaplarını ve öğretisini yasaklamakla kalmamış, onun düşüncelerinin takipçisi olmayı, hatta adını olumlu biçimde anmayı dahi kafirlik saymış, idamlık suç ilan etmiştir. Varidat'ın özgürce basılabilmesi ancak cumhuriyet devrinde mümkün olabilmiştir. Şimdi yüz yıl sonra gelinen nokta, yeniden kimi din yorumlarının “uygunsuz” bulunup yasaklanması olmuştur!

Osmanlı feodal düzenine karşı ilk büyük köylü ayaklanmasına önderlik eden, ezen ve ezilenin bulunmadığı hakça bir düzen kurmaya kalkışan, Hıristiyan ve Müslümanları bu zeminde birleştiren Şeyh Bedrettin'in öğretileri tüm bu baskılara karşın günümüze ulaşmayı başarmıştır.

Ancak fetvaların verdiği örnek, dine dayalı devlet idaresinin, sosyal isyanları “kafirlik” sayarak bastırdığını, sadece hakim mezhebe alan bırakıp tüm diğer mezhepleri “katli vacip” saydığını, hakim mezhebin içinden dahi gelse, “muhalif” tüm dini yorumları da “dinsizlik” sayarak yasakladığını gösteriyor. Öyleyse, laiklik, sınıflar arasındaki mücadelenin dinsel örtülerden sıyrılmış, açık ve dünyevi bir biçimde gerçekleşmesi kadar, dinsel hakikatlerin özgürce tartışılabilmesinin ve inançların özgürce yaşanabilmesinin de kamusal güvencesini oluşturuyor.

*Osmanlı devrinde bu türbe, bugünkü Yunanistan sınırları içinde yer alan Serez'de idi.

**Fetva dilinde Zeyd, herhangi bir Müslüman erkeği ifade eder.

***Fetvaları aktaran: Mehmet Şerefeddin (Yaltkaya). Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedrettin'e Dair Bir Kitap. Bu kaynağı bana ulaştırdığı için tarihçi- yazar Emel Akal'a çok teşekkür ediyorum.


Alp Altınörs: Çevirmen, yazar, siyasal iktisatçı, düşünce işçisi. İngilizce, İspanyolca ve Rusça dillerinden çeviriler yapmakta ve bu dillerde araştırmalar yürütmektedir. "İmkânsız Sermaye- 21. Yüzyılda Kapitalizm, Sosyalizm ve Toplum" adlı kitabın yazarıdır. Uluslararası siyasal iktisat, uluslararası ilişkiler, filoloji ve tarih disiplinlerinde; SSCB, Çin Halk Cumhuriyeti ve Osmanlı İmparatorluğu tarihi, sosyalizmin sorunları ve 19. Yüzyıl Rus edebiyatı üzerine pek çok makalesi ve çevirisi bulunmaktadır. TED Ankara Koleji Lisesi'ni ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirmiştir. 2008 yılında İstanbul'da kurulan Nazım Hikmet Marksist Bilimler Akademisi'nin koordinatörlüğünü yürütmüş siyasal iktisat dersleri vermiştir. 2014-2016 yıllarında HDP) Merkez Yürütme Kurulu'nda yer almıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Alp Altınörs Arşivi