Mehmet Altan
İnatçı ineklerin Türk usulü başkanlığı
23 yıl önce, 2001 yılında yayınladığım “Köylüler Ne Zaman Manşet olur?” kitabının arka kapağında şunlar yazılı:
“Köylülük sadece fakirlik değil, bir zihniyettir.
Bu zihniyetin egemen olduğu toplumlarda demokratik tepki gelişmez, birey ortaya çıkmaz. Böyle bir toplum demokratik haklar peşinde olmaz, faili meçhuller peşinde koşmaz, Susurluk'a kafa kaldırmaz, derin darbelere ses çıkartmaz...
Türkiye, bu sorunla yaşayamaz.
Yapısal bir değişikliğe gitmeden ne bu sorun ne de bu soruna bağlı olarak ortaya çıkan diğer sorunlar çözülebilir.”
xxxxxxx
Tarımın bir türlü çözemediğimiz yapısal sorunları neler?
Kitapta anlattıklarımı 15 sene sonra, 2016’da bir kere de bir köşe yazısında özetlemişim:
“Tarımda gelişmiş ülkeler, örneğin Amerika büyük oranda yem bitkisi eker. Bu, hayvancılığın gelişmesini sağlar. Türkiye’de ise yem ekimi yüzde 1’i bile bulmaz. Hayvancılığın ve sütçülüğün yaşam zorluğu içinde bulunmasının temel nedeni budur.
* * *
Doğal yem yeterince üretilince et ve süt ihtiyacı sağlandığı gibi ülkenin protein gereksinimi de sorunsuz halledilmiş olur.
Bugüne kadar bunu bile halledememiş bir ülkeyiz.
***
Bugüne kadar hayvanına vereceği yemi, sanayi yemi olarak yem fabrikasından alıp, maliyetini sürekli olarak yüksek tutan, dolayısıyla gerek eti gerek sütü dünya fiyatlarının çok üstünde mal eden köylünün ve tüketicinin kaderi, zaman zaman ekonomik kriz nedeniyle nispeten daha akılcı uygulamalar söz konusu olsa da genelde hiç değişmedi.
***
Gelişmiş ülkelerin sütlerine oranla ‘kalite, hijyen, yağ oranı ve protein oranı’ gibi ana değerler itibariyle yüzdesi daha düşük olan sütlerimizin litre fiyatları da yeryüzündeki fiyatlara ya eşit ya da yüksek.
Bunun nedeni ise Türkiye’de bir ineğin yıllık ortalama süt verimliliği 2 bin 500 ila 3 bin litre arasında iken, diğer çağdaş ülkelerde bunun iki misline çıkmasıdır.
Hatta İsrail’de bir inekten bir yılda on bin litre süt alınabilmektedir. Türkiye’nin tarımsal sorunu, diğer alanlarda olduğu gibi ‘verimsizlik’tir.
Verimsizlik sütçülükte de görülmektedir.
Kabahati ineklerde bulmak isterseniz şöyle de söyleyebilirsiniz:
İnekler bile Türkiye’ye gelince toplumsal koşulların tembelliğine uyum sağlamakta, başka diyarlarda ise cömertleşmektedir.”
xxxxxxx
Sorunlarının belli olan çözümlerini bir türlü gerçekleştiremeyen bir ülkede yaşamanın çaresizliğiyle yazının ortasında kendimce bir çığlık atmışım:
“Bunları ben yıllardır yazar dururum. Siyasal iktidarların temel meseleleri çözmekten ne kadar uzak, kendi çıkarlarına ise ne kadar yakın olduğunu bir kez daha göstermek için yeniden bu bilgileri anımsatmak istedim."
xxxxxxxx
8 yıl önceki yazıyı da şöyle bitirmişim:
“O günden bu yana 13 yıldır süren bir AKP iktidar dönemi var…
Ama ‘yem bitkisi’ konusu ve sorunu aynen yerli yerinde duruyor.
Ve bugün de et fiyatları almış başını gidiyor…
***
On üç yıldır sürmekte olan iktidarlarındaki temel sorunları, şimdi tüm devleti yok edip, bir tek iradenin zulüm aracı haline getirecek olan Türk usulü başkanlık sistemiyle çözeceklerini söylüyorlar…
Bütün sorunlar bir anda çözülüverecek başkanlık olunca onlara göre.
***
Herhalde inekler, Türkiye’de başkanlık sistemi olmadığı için verimsizmiş.
Başkanlık sistemi olsun bakın o ineklerden nasıl süt fışkıracak.
İnekler bile ‘yaşasın başkanlık’ diye bağıracak.”
xxxxxx
O yazıdan bu yana da 8 yıl geçti.
Başkanlık oldu.
Durum düzelmedi, tam tersine daha da kötüye gitti.
Artık et yemek, süt içmek de kocaman bir çoğunluk için hayal oldu.
Bilmiyorum bugün bu ülkede kaç çocuk “pirzolanın” ne olduğunu biliyor, kaç çocuk pirzolanın tadını tadabildi?
Bir araştırma şirketim olsaydı 15 yaş altındaki çocuklar arasında bir araştırma yapar, kaçta kaçının pirzola yemiş olduğunu öğrenmek isterdim.
Çocuklarına bir kemik pirzola yediremeyen, bir bardak süt içiremeyen bir toplum, kendisine nasıl bir gelecek hayal ediyor acaba?
Eğer bir gelecek hayali varsa tabii…
xxxxxxx
Sizce Türkiye’nin temel sorunu nedir?
Bu toplum ve bu toplumun siyasetçileri “temel sorunu” tartışıyorlar mı?
Peki, bu sorunu yerel seçim sonuçları çözer mi?
Ne diyorsunuz, bu seçim sonuçları inekleri de etkiler mi?
Mehmet Altan: İlk imzası 15 yaşında yayınlandı. 20 yıl Sabah,6 yılda Star gazetelerinde baş yazarlık ve yazarlık, televizyon programcılığı ve yorumculuk yaptı. 30 yıl boyunca İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yaptı.1993 yılından beri profesör. Yayınlanmış 40 civarında kitabı var.15 Temmuz sonrası Anayasa'nın 19.,26. ve 28. maddeleri yok sayılarak tutuklandı.21 ay cezaevinde kaldı. AYM,AİHM ve Yargıtay kararları ile hak ihlaline uğradığı saptandı. 29 Ekim 2016 tarihinden beri KHK'lı.