Linnes'i bir kenara koy, gerisi zavallılar mangası.
Konya'nın ilk isabetli şutu gol oluyor.
Kapalı defansa yapılması gerekenin kanattan değil, ortadan bir-iki çalım denemesiyle kaleye yönelme olduğunu söylemekten dilimiz aşındı. Bunu sadece Babel başarıyor ve o da gol oluyor.
İyi de, takım sapır sapır dökülürken, mahalle maçlarında bile rastlanmayacak pas hataları yapılırken, bu adam neden 85 dakika yedek oturtuluyor?
Hadi 95'inci dakikada Kerem'in girmesini anlamış gibi yapalım.
Peki Şener? Ondan beklenen nedir?...
***
Barcelona fatihi, cezalı olduğundan sahaya çıkamayacağı halde Konya'ya gitmiş.
Sebep?
Yerli ve yabancı tüm takım arkadaşlarıyla yakından ilgileniyormuş, samimi diyaloglar kuruyormuş.
Kim diyor bunu?
Cumhuriyet muhabiri Cumhur Arslan.
Ah be Cumhur kardeşim; kendi himmete muhtaç bir dede, nerde kaldı gayrıya himmet ede...
***
Malum rektör intihalle suçlanıyor ya. Keşke şu Galatasaraylılar da biraz Maradona'dan, Messi'den, Ronaldo'dan figür intihal etselerdi.
Ama kondisyonları o kadar düşük ki, ona güçleri yetmez ki...
***
Konya bir Hatay değil.
Alanya hiç değil.
Önce biraz tutuk başladılar.
Ama karşılarındaki aslanın can çekiştiğini ve bir an önce ruhunu teslim etmek için çırpındığını anlayınca canlandılar...
***
Gollü maçlarda genellikle iki takım da kutlanır, "Galiptir bu yolda mağlup" falan gibi edebi sözler edilir.
Bu öyle bir müsabaka değildi.
Galatasaray yedikçe karşılık verdiyse de, akla-mantığa uygun iki hareket Linnes ve başta da söylediğimiz gibi, Fatih beylerin +90'da lütfen sahaya sürdüğü Babel'den geldi...
Ezcümle, Galatasaray maçın hiçbir anında değil galibiyeti, beraberliği bile hak edecek bir ışıltı gösteremedi.
İnanın, maçı 5-4 de kazansalar, bundan farklı bir şey yazmayacaktım.
Ama hesabı verecek kişi ben değilim.
Milyon euroları menecerlerle kimler üleştiyse, zarif mesajlarınızı lütfen onlara atın...