Gün Zileli
İstihbarat suikastı
Tarihte açığa çıkmış çok sayıda komplo vardır. Bazı olaylar ise halen tartışmalıdır. Bazılarının komplo olduğu açık olmakla birlikte kanıtlanamamıştır. Kanımca günümüzdeki “komplo teorileri” teorisi, sonuç olarak gerçek komploların karartılmasına hizmet etmektedir.
Komploları çoğunlukla devletlerin istihbarat örgütleri düzenler. Bazı komplolar doğrudan düzenlenir. Bazıları ise, gerçekleşecek komplodan yarar uman istihbarat örgütlerinin “başlarını başka tarafa çevirmeleriyle” gerçekleşir. Yani karşı tarafın komplosu ya da eylemi, hedef alınanın işine geldiği için gerçekleşmesine izin verilir.
Tarihteki bazı örneklere bakalım.
KİROV CİNAYETİ
Stalin, Bolşevik partisinin önemli liderlerinden Kirov’u NKVD aracılığıyla öldürterek hem önemli bir rakibini ortadan kaldırmış hem de bu cinayeti muhalefetin sırtına yıkarak 1930’lardaki büyük Temizlik Hareketi’ni başlatmıştır. Kapalı bir rejimde kesin kanıtlar bulmanın zorlukları nedeniyle (komplonun örgütleyicisi NKVD Başkanı Yagoda başta olmak üzere cinayette rol alan tüm failler sonradan ortadan kaldırılmıştır) bu cinayetin Stalin tarafından örgütlendiği halen kesin olarak kanıtlanamamıştır.
ALMAN RADYO İSTASYONU’NA SALDIRI
Fakat II. Dünya Savaşı’nın başlamasına neden olan, Almanya’nın Polonya’ya saldırısını başlatan, Almanya’nın iç bölgelerindeki bir radyo istasyonuna 31 Ağustos 1939’da yapılan saldırının Alman istihbaratı tarafından düzenlendiği Nürnberg duruşmaları sırasında kesin olarak kanıtlanmıştır. “Polonyalılar” yollarının üzerinde ve radyo istasyonunun dışında ateş açarak bir askerî harekât başlatmış, radyo istasyonunu ele geçirmiş, Almanca ve Polonyaca saldırgan bir yayına başlamışlardı. Radyo istasyonunun kapısında ölü bir “Polonyalı” bulunmuştu. Oysa saldırıyı düzenleyen grubun liderinin adı A. H. Naujock’tu. Polonyalı değil, Almandı ve uzun süredir SS üyesiydi. Naujock ve çetesi Polonya ordusuna ait üniformalar giymiş ve Polonya saldırganlığının tartışılmaz delili olarak istasyonda “Polonyalı” cesedi bırakmışlardı. Cesedi bulunan “Polonyalı” aslında hapishaneden çıkarılıp Polonya üniforması giydirilmiş bir Almandı ve olay yerine ölüsünün orada bırakılması amacıyla götürülmüştü.
11 EYLÜL İKİZ KULELER SALDIRISI
11 Eylül İkiz Kuleler saldırısı tarihçilerin halen tartışmakta olduğu büyük bir saldırıdır. Bu saldırının ardından ABD ve İngiltere, Irak, Libya ve Afganistan’a büyük bir saldırı başlatmıştır. Olayın çapı ve sonuçları göz önüne alındığında bu saldırının ABD istihbaratı tarafından bilindiği ama göz yumulduğu ihtimali ister istemez akla gelmektedir. Fakat bütün gizli haberleşme arşivleri açıklanmadıkça bunun kanıtlanması imkânsızdır.
MARAŞ KATLİAMI VE HRANT DİNK CİNAYETİ
Türkiye tarihinde, haber alındığı halde istihbarat örgütlerinin göz yumasıyla gerçekleştiği bilinen komplolar var.
Örneğin, 1979 Maraş katliamı böyle bir komplonun ürünüdür. Maraş’ta Alevi katliamı başladığı anda bölgedeki ve Ankara’daki bütün istihbarat telsizleri kapanmış ve Ankara’daki hükümetin, İçişleri Bakanı’nın katliamdan haberdar olması önlenmiştir. İçişleri Bakanı, her şey olup bittikten üç gün sonra olaydan haberdar olabilmiştir. Bu tür, haber kanallarını kapatmaya ya da alınan istihbarata rağmen hareketsiz kalınmasına rahatlıkla “istihbarat suikastı” adını verebiliriz.
Hırant Dink de böylesi bir istihbarat suikastı sonucunda öldürülmüştür.
7 HAZİRAN-1 KASIM KOMPLOLAR DÖNEMİ
7 Haziran-1 Kasım 2015 dönemi Türkiye açısından bir komplo laboratuvarıdır adeta. Bu dönemde büyük komplonun parçası çok sayıda komplo örgütlenmiş ve istihbarat suikastı işlenmiştir.
Örneğin 20 Temmuz 2015 günü Suruç’ta bir Işidcinin gençlerin arasına karışma “becerisi”ni gösterip kendisini patlatmasıyla gerçekleşen ve 34 gencin ölümüne yol açan patlama büyük ihtimalle bir istihbarat suikastının sonucu gerçekleşmiştir. Keza, aynı yılın 10 Ekim günü Ankara garında iki Işidcinin kendini patlatmasıyla104 göstericinin ölümü de öyle.
21 Temmuz 2015’de, Ceylanpınar’da iki polisin yataklarında uyurken öldürülmesi olayı ise, o dönemdeki büyük komplonun bir parçası olarak doğrudan istihbarat örgütünün düzenlediği bir cinayet izlenimi veriyor. Fakat istihbarat arşivleri açılmadıkça bunların kesin olarak kanıtlanması mümkün değil.
HAMAS SALDIRISI…
Hamas saldırısı henüz çok yeni. Bugünkü ilk verilere ve göstergelere bakarak bu saldırının da istihbarat suikastı izlenimi verdiğini söyleyebiliriz.
Nasıl olmuştur da İsrail istihbarat örgütü Mossad bu kadar geniş çaplı bir saldırının hazırlandığından haberdar olmamıştır? Uyumuş mudur? Yoksa haberdar olmuştur da, Faik Bulut’un bir programda söylediği gibi, “egosunun şişkinliği” nedeniyle önemsememiş midir? Yoksa Netanyahu hükümeti, istihbarat aldığı halde bilerek saldırının gerçekleşmesini mi istemiştir? Dahası, Hamas’la İsrail istihbaratı arasında gizli bir işbirliği olabilir mi?
Şu kadarını belirteyim ki, konspiratif işlerde olmaz olmaz. Her şey mümkündür. Hele Hamas gibi, İran istihbaratı başta olmak üzere çeşitli istihbarat örgütleriyle girift ilişkisi olan bir örgüt söz konusu olduğunda hiç.
Bence en ağır basan ihtimal, Hamas saldırısının bir istihbarat suikastı sonucu gerçekleşebildiğidir. Mossad hazırlıkları haber aldı ama Hamas’ın saldırması beklendi, hatta istendi. Neden mi? Filistinlilerin bulundukları topraklardan tamamen sürülebilmesi için.
Bu durumda, bazı sol örgütlerin, Hamas’ın vahşi saldırısını, “Filistin halkının öfkesinin ateşinin işgalcileri ve yerleşimcileri kavurması” ya da bazı akıl danelerin, “toplama kampının yanı başında festival yapmaya tevessül edenlerin her türlü cezayı hak ettikleri” yollu açıklamaları, sadece vicdani körlüğün değil, aynı zamanda siyasi körlüğün de göstergesi gibi görünüyor.
Gün Zileli: 24 Ekim 1946, Ankara doğumlu. 1968 gençlik hareketinde yer aldı. 1990 yılında İngiltere’de sığınmacı oldu. 1992 yılında anarşizmi benimsedi. 2000’li yıllarda altı kitaptan oluşan otobiyografisini yazdı. Romanları, özellikle Sovyetler Birliği’ndeki Gulag kampları hakkında biyografik çevirileri var.