İstikamet Libya (mı?)

AKP iktidarının bütün yatırımını yaptığı Müslüman Kardeşler (İhvan) üyesi Sarraj’ın Trablus hükümeti düşüyor ve bunu engellemek çok da kolay görünmüyor.

Başkent Ankara’da "İleri, ileri haydi ileri/ Alalım düşmandan eski yerleri" marşıyla kendilerini motive eden AKP merkezli Osmanlıcı bir savaş lobisinin sesleri yükseliyor epeydir.

Şimdi, Doğu Akdeniz’de varsayılan doğalgaz yataklarından aslan payını almak, Libya’daki İhvancı Trablus hükümetini desteklemek, onunla yaptığı askeri işbirliği anlaşması yoluyla Libya’ya yayılmak, Mısrata’ya bir askeri üs açmak amacındalar.

Bu amaçla ilk askeri üsleri Kuzey Kıbrıs’ta açtılar. Bir SİHA üssü ve bir deniz üssü Libya’ya yönelik müdahalenin dayanakları haline getirildi. Herhalde Libya’ya sevk edilen pek çok Bayraktar SİHA’sının Haftar güçleri tarafından imha edilmesinin ardından aldılar bu kararı.

Doğalgazın adı bile, Kıbrıs’ta bu etkiyi yarattı, ya hakikaten doğalgaz yatakları bulunursa, AKP iktidarı var olduğu kadarıyla bile KKTC’yi artık kabul eder mi, yoksa doğrudan ilhak mı eder bilinmez. Bilinen tek şey AKP’nin gözünü doğalgaz (yani para) bürüdüğü. Tabii ki doğalgaz bulunsa bile bundan 82 milyona hiçbir şey düşmeyecek. Sadece tepedeki binde birlik mutlu azınlık bundan payını alacak.

Meclise getirdikleri "Libya-Türkiye anlaşması" görünümlü savaş tezkeresine arzu ettikleri desteği bulamadılar. Libya’da Kürtler bulunmadığından olsa gerek, bu kez, HDP dışındaki muhalefet partileri (CHP ve İP) de hayır oyu verdi savaş tezkeresine.

Fakat TSK subaylarının Libya’daki örtülü varlığı, uzun süredir herkesin bildiği bir sır. AKP’nin onları Libya’ya göndermek için tezkereye ihtiyacı olmadı. Bayraktar SİHA’ları da uzun süredir İhvancı hükümetin emrinde işbaşında. Belki meclisten geçirilen tezkere, bütün bu askeri faaliyetleri açıktan ve daha büyük ölçekte yapmak için kullanılacak.

Ancak AKP iktidarı Libya meselesinde de tam anlamıyla bir dış politika iflası yaşıyor. Neden mi?

İlkin, Halife Haftar güçleri, iki komşu ülke, Mısır ve Cezayir tarafından açıktan destekleniyor. Avrupa Birliği ise Haftar’ın hükümetini yasadışı sayıyordu. Ankara’nın Trablus (Sarraj) hükümetiyle yaptığı anlaşma, Haftar’a Avrupa Birliği’nin kapılarını açtı. AB üyesi Yunanistan’ın Dışişleri Bakanı Libya’ya giderek Haftar ile görüştü.

İkinci olarak, Rusya’nın bir süredir gayrıresmi (Wagner) güçleriyle sahada olduğu biliniyordu. Erdoğan’ın bunu telaffuz ederek Türkiye’nin de asker göndereceğini belirtmesi, Mısır’ın çatışmaya doğrudan askeri dahline yol açtı. Mısır Devlet Başkanı Sisi, "Libya’da birkaç ay içinde sonuç almayı umuyoruz" açıklamasını yaptı. Bölgenin en güçlü ordularından birisinin doğrudan askeri desteği ibreyi biraz daha Haftar’dan yana çevirdi.

Üçüncüsü, Libya meselesi, son dönemde ‘ısınan’ Putin-Erdoğan ilişkilerine de buz döktü. AKP’nin gayrıresmi sözcüsü konumundaki gazetelerden Daily Sabah’ta Vladimir Putin’e "Libya’da ne halt yiyorsun (What the hell are you doing in Libya?)" şeklinde hakaretamiz ifadelerle saldıran Hakkı Öcal imzalı bir yazı çıktı. Hakaretli kısmın daha etkili olması isteniyor olsa gerek ki, ayrıca Rusça olarak da yazılmıştı. Rusya Federasyonu Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov, aynı gazetenin sayfalarında Öcal’a bir açık mektupla yanıt verdi. Yerhov’a göre Trablus hükümetinin "uluslararası tanınmışlık" statüsü, son derece tartışmaya açıktır ve yine, Sarraj’ın DAİŞ kökenli gruplar tarafından desteklenmesi, onun güvenilirliğini de meşruiyetini de artırmıyor.

Ancak bu polemikte benim ilgimi daha ziyade Öcal’ın yazısındaki derin kötümserlik çekti. Öcal "sahadan gelen bilgiler Haftar’ın bu sefer UMH’ni yenebileceğini gösteriyor" diye yazmış. Yine yazısında, hem ABD, hem AB, hem de Rusya’nın, hem Mısır hem Suudi Arabistan hem de BAE’nin Haftar’ı desteklediğini teslim etmiş. Büyükelçi Yerhov ise şu soruyu sormuş: "Sayın Hafter’in ABD, AB, İsrail, Mısır, Yunanistan, BAE ve Suudi Arabistan’ın yanı sıra Rusya’dan genel anlamda destek aldığını belirterek çok ilgi çekici bir sonuca vardığınız görülüyor. Eğer öyleyse, nasıl oluyor da uluslararası oyuncuların çoğu yanlış bir adamın arkasında duruyor ve yalnız Sayın Sarraj iyi, temiz ve ‘meşru’ oluyor? Sırf birisi ona bahis oynayıp diğerleri oynamadığı için mi?"

Anlaşılan o ki, Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın’ın da dediği gibi; AKP’nin Libya’da attığı adımlar, dengeleri hakikaten bozdu, fakat AKP’nin umduğunun tam tersi yönde. AKP iktidarının bütün yatırımını yaptığı Müslüman Kardeşler (İhvan) üyesi Sarraj’ın Trablus hükümeti düşüyor ve bunu engellemek çok da kolay görünmüyor. İdlib’de El Kaide’ye (HTŞ) karşı Suriye ordusunun başlattığı harekât da hesaba katıldığında AKP’nin neo-Osmanlıcı siyasetinin bir kez daha iflasa sürüklendiğini görmek mümkün.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Alp Altınörs Arşivi