Muslera: Nesini anlatayım?
Övgü sözcükleri tükendi artık...
Onyekuru: Onun kuru, başka hiçbir döviz kuruyla kıyaslanamaz...
Donk: Kaçıncı kez söylüyorum. "Böyle bir santrforunuz varken, çuvallarla euro'yu emekliliğe gün sayan adamcağızlara neden veriyorsunuz?"
***
Gelelim klinik vakaya:
Sırf şampiyon olsunlar diye, geçen sezon boyunca 17 takımın kanına ekmek doğranan Başakşehir...
Gerek bu köşede, gerek Artı Tv "Artı Spor" programında; Asena Özkan da Deniz Derinsu da naçizane bendeniz de defalarca dedik ki, "İBB gitti, Başakşehir bitti..."
Üstüne üstlük Nihatcan Fener'e kaçıp, kaptıkaçtıcı Aykut beyler de gelince, iyiden duman oldular. Golü yiyene kadar oynama-oynatma, yedikten sonra "battı balık yan going" taktiği...
Arda Kardeşler kardeş de acımış olmalı ki, "Yahu koskoca şampiyon. Hele bir gaz vereyim, belki canlanır" diye bir penaltı çaldı ki, evlere şenlik.
Babamın Mersinspor (henüz İdmanyurdu ortada yokken) yöneticiliğinin de hevesiyle altmış yıldır maç izlerim, saçına okşarcasına dokunulan adamın lehine penaltı verildiğini ilk kez görüyorum. Yani tam yaw hehe...
Ama arkadaşları gibi Giuliano da öylesine psikolojik çöküntüye girmiş ki, onu bile gole çevirmeyi beceremedi.
Tamam, Muslera nereye atacağını anladı ama benim bildiğim, "Penaltı kurtarılmaz; kaçırılır..."
***
Eh, Mustapha Mohamad da hayırlara vesile olsun...
Ne o? Yoksa Mustafa Muhammed dememem tuhafınıza mı gitti?
İyi de; Omar'ı, Abubakar'ı neden yadırgamıyorsunuz da buna itiraz ediyorsunuz?..
Sahi, Mısırlı'yı anınca aklıma geldi:
Yahu ne iyi etmişler de şu transfer yasağını getirmişler.
Birkaç gün içinde hepi topu 99 transfer falan yapıldı.
Bülent Önder kardeşimin dediği gibi:
Ya bir de serbest olsaydı...