ayşe düzkan
iyi olmuş!
intizar ve sinem gedik’le ilgili olan son yazım hem büyük ilgi hem de epeyce tepki çekti. ilgi gösterenlere, önerim doğrultusunda intizar’ın parçalarını paylaşanlara teşekkür ederim. tepki gösterenlere de, dertlerini ifade ettikleri için teşekkür ederim. ama bu konuda söylemek istediğim birkaç şey var.
intizar’ın zeytin dalı harekâtı’na destek vermek için sınıra gidenlerden olduğu doğru değil. en azından ben bununla ilgili bir bilgi bulamadım. afrin’le ilgili, tsk’yı destekleyen bir röportaj verdiği, bunun, "kürt sanatçıdan afrin harekâtına destek" temasıyla, hem anaakımda hem de akit vb mecralarda yer aldığı doğru. yazıyı yazarken bundan haberim yoktu, görseydim mutlaka değinirdim.
mesele sadece yazımla ilgili olsaydı, konuyu burada kesebilirim. ama bunun, intizar’ın -ve mustafa ceceli ile evlendiğine göre politik tutumunun ona yakın olması muhtemel olan sinem gedik’in- haklarını savunmayacağımız, savunmamamız gerektiği anlamına geldiğine katılmıyorum ve bunun önemli bir siyasi tartışma olduğunu düşünüyorum. o yüzden bu konudaki görüşlerimi açıklamak istiyorum.
toplumsal, siyasal baskı araçlarını bizim yerimize hareket eden birer intikam aracı olarak görmenin anlamsızlığını açıklamaya gerek yok. ‘beter olsun!’ diyenler bile bir nefes alıp düşündüğünde bunu görür. hem böyle bir intikamcılık nereye kadar varır? bize karşı kabul edilemeyecek, örneğin milliyetçi eleştirilerde bulunanlar, işkence görseler içimiz soğur mu, mesela? yazarken bile irkildim.
bundan biraz daha fazla açıklanmaya muhtaç olan nokta şu bence. muhalif siyaset, sadece bizim gibi ya da bize yakın düşündükleri, politik faaliyette bulundukları için baskı görenlerle dayanışmak mıdır? her şeyden önce, bu fazlasıyla sınırlı bir mücadele alanı. örneğin sadece kürt olduğu için baskı görenlerle dayanışmayı bile içermiyor. çünkü kürt olduğu için baskı gören ama sistemin partilerine oy veren kürtler –az da olsa- var. isterse akp’ye, hatta mhp’ye oy vermiş olsun, 21, 73, 30 vb plakalı araçlarıyla antalya’ya, yozgat’a gidenlerin hiç sıkıntı yaşamadığına inanıyor musunuz?
daha önemlisi, bu bakış açısı, insanın toplumsal konumunu hiçe sayıyor. bireyi politik görüşlerine indirgiyor. (azıcık ukalalık etmeme izin verirseniz, bu maddeciliğin zıddı anlamında, idealizm.) oysa politik fikirlerinden, tutumlarından bağımsız olarak, tek tek bireyler, kadın, emekçi, kürt, ermeni, lgbti oldukları için sömürü, baskı ve ayrımcılığa maruz kalıyor. ama aynı bireyler başka bir alanda, bir başkasına baskı ya da ayrımcılık uygulayabiliyor. ermeni, kürt hatta eşcinsel erkeklerin kadınların emeğini sömürmediğini, onlara baskı uygulamadığını aklınız kesiyor mu?
şu soruyu sormak zorundayım. örneğin benim gibi, politik kimliğinde feminizm olan biri, yakılan bir köyün sakinlerinin ya da işten çıkartılan erkek işçilerin haklarını neden savunsun? (karısını döven hiçbir erkeğin bulunmadığı bir köy ya da fabrika hayal edebiliyor musunuz?) bu insanlara, özellikle erkeklere mikrofon tutulsa, kadınlarla ilgili söyleyeceklerini siz de tahmin edersiniz.
öyleyse niye savunuyoruz bu insanları? kendi adıma konuşayım, ikisini biraz farklı sebeplerle. emeğiyle geçinen biri olarak kendimi işçi sınıfının parçası görüyorum ve aralarında, sokakta beni taciz edebilecek, evde eşini dövebilecek, hatta kızını taciz edebilecekler olmasına rağmen, bütün işçilerin kaderinin ortak olduğunu, tek başına kurtuluş olmadığını biliyorum. yani işçiler, siyasi olarak aynı düşündüğüm, kimseye baskı uygulamayan, milliyetçilik vb ayrımcı fikirlerden arınmış, çok iyi insanlar olduğu için değil bu dayanışma.
bir türk olarak da, kürtlerin sesine kulak vermeden, onlara yönelik baskı bitmeden, bu ülkede adaletin, bölgede istikrar ve huzurun sağlanamayacağına ve halkların özgürlüğüne inandığım için…
sıkılarak da olsa buraya kadar geldiyseniz, intizar’a dönmek istiyorum.
intizar tanınmış biri, muhtemeldir ki çoğumuzdan daha fazla para kazanıyordur ama güçlü olduğunu söylemek mümkün değil. (bunun bir işareti olarak, resmi twitter hesabının takipçi sayısı 25 bin küsur, bir kısmı da yeni eklendi. çünkü piyasanın merkezinde olmayan bir türde müzik yapıyor.)
lezbiyense, açılmamış olması, değilse hakkındaki söylentiler ve tabii ki kürt olması onu piyasada kırılgan kılan etmenlerdir. hatay’a yapılan malum seferde bulunanların neredeyse tamamı, poll production’a bağlı isimler. yani bu olay üzerine onunla ilişiğini kesen firmanın sanatçıları. intizar'ın, bu tür bir demeç vermeyi kendi istemese bile bu yönde baskı görmüş olması muhtemeldir. bu olay karşısında yalnız bırakılsaydı, bu kırılganlığı artacaktı.
son olarak şunu hatırlatmak istiyorum, lgbti hareket, gezi’deki varlığı, onur yürüyüşleri, tek tek eylemcilerin cesaretinden ibaret değil. bir sözü, derdi var ve bu dert saflarında olsun olmasın, cinsel yönelimi ve cinsel kimliği sebebiyle ayrımcılık gören insanlara ve yeni, özgür bir dünyaya dair. yani mesele "bizden" olmaları değil…
o yüzden dileğim o ki, intizar iyi olsun, olsun ki kimliğinin bütün veçhelerine sahip çıkacak gücü bulabilsin.