Alp Altınörs
İYİ Parti mecliste av sahasına dönüştü
İYİ Parti, 2015’te, 7 Haziran Genel seçimlerinin oluşturduğu atmosferde, MHP’nin iç iktidar mücadelelerinden doğdu. HDP‘nin %10 barajını aşarak meclise girmesi, AKP’nin meclis çoğunluğunu yitirmesi, öylesine kapsamlı demokratik olasılıklar doğurmuştu ki… Bunu ancak kapsamlı ve birleşik bir gerici yanıt engelleyebilirdi. Böylece devlette kartlar yeniden karıldı ve MHP, o güne kadarki pozisyonunun tam tersine dönerek, Erdoğan’la ittifaka girdi. Suruç, 10 Ekim katliamları, ateşkesin-çatışmasızlığın son bulması… Nihayet 1 Kasım’da yinelenen seçimde AKP, MHP’den epey oy kayması ile meclis çoğunluğunu yeniden elde etti günümüze değin süren AKP-MHP İttifakı böyle kuruldu.
Bu ani dönüşüm MHP içinde yarattığı itirazlar bir olağanüstü genel kurula değin vardı; ancak yargının müdahaleleriyle Bahçeli, delegelerden alamadığı desteği Erdoğan’dan alarak partinin başında kaldı. Meral Akşener ise çareyi yeni bir parti kurmakta buldu. İYİ Parti, böyle doğdu.
Tarihsel ve siyasal pozisyonunu iktidara, Erdoğan’a ve siyasal İslamcılığa karşı sağdan, milliyetçi ve modernist bir itiraz üzerinden kurdu. MHP’den siyasal farkı, Erdoğan’a, Saray'a, AKP’ye ve İslamcı-Osmanlıcı çizgiye yaklaşım noktasındaydı. Bunun dışında her iki partinin referansları da (ülkücü milliyetçilik-Türkçülük-Nihal Atsız-Alparslan Türkeş, vb.) ancak örgütsel açıdan MHP, Ülkü Ocakları’na dayanan bir kadro partisi iken, İYİ Parti 'ocaksız'dı, bir kitle partisiydi; ki bu örgütsel farklılığın siyasi yansımaları da az olmadı.
Meral Akşener ve 'İYİ Parti', CHP tarafından etkin biçimde desteklendi. Kılıçdaroğlu, milliyetçi sahadan yükselen bu itirazı, CHP’nin ulaşamadığı kesimlerin iktidara karşı harekete geçilmesi olanağı saydı. CHP’den milletvekili kaydırılması ile İYİ Parti meclis grubu kurabildi, böylece seçime girmesi sağlandı. CHP’nin bu desteği olmasaydı, İYİ Parti muhtemelen daha yola çıkmadan boğulacaktı.
Ancak ne var ki, Kılıçdaroğlu, bu desteğinin karşılığını 14 Mayıs Seçimleri'nde Akşener’in 'hançeri' ile aldı. Nihayetinde İYİ Parti genetiği de ülkücü kökene dayanıyordu ve karşılarına 'Kürt Alevi' kimliğinde bir aday çıktığında 'merkez sağ' cila dökülüverdi. Akşener bir hışımla masadan kalkarak, o ana kadar Altılı Masa'da olan psikolojik üstünlüğü Saray'a devretti.
Altılı burjuva muhalefetinin seçimleri kaybetmesinde belirleyici etken; toplam Kemalist kitlenin yaklaşık üçte birini etkileyen sağ Kemalist güçlerin Erdoğan’ı desteklemesiydi. Askeri-sivil bürokrasi, İYİ Parti, Sinan Oğan vb. heterojen bileşimdeki bu kanadı birleştiren etken; Kürtlerin ve Alevilerin devlette etkinlik kurabilmesi olasılığıydı. Akşener‘in bıktırıcı 'kazanacak aday' itirazı ve neticede 'masadan kalkması' bu kanadın gerici 'hassasiyetlerinin' bir ifadesiydi.
Meral Akşener, yenilgideki bariz sorumluluğunu üstlenmediği gibi, tam tersine, partisinin rotasını muhalefetten uzaklaşmaya ve Saray'a yakınlaşmaya doğru çevirdi. Yerel seçimlere 'hür ve müstakil' girerek, İstanbul, Ankara, İzmir gibi kritik illerde CHP’ye kaybettirme stratejisini izledi.
Sonuçlar, bilindiği gibi, İYİ Parti için hüsran oldu. Zira bu kez, ne askeri-sivil bürokrasi ne de sağ Kemalistler Erdoğan’dan yanaydı. Onlar yerel seçimleri, Erdoğan’ın gücünü dengelemenin bir imkanı olarak gördüler. İYİ Parti siyaseten tecrit oldu, yalnızlaştı. Akşener‘in politikaları iflas etti. İYİ Parti seçmeni hemen tüm illerde CHP’ye oy verdi böylece İYİ Parti’nin 'CHP’ye asla oy vermeyecek' bir kitleyi temsil ettiği var sayımı da çöktü.
31 Mart Yerel Seçimleri'yle birlikte, İYİ Parti’nin tarihsel varlık hakkı ortadan kalkmıştır. Meral Akşener’in Saray'ı ziyaret etmesi, bu gerçeğin bir ifadesidir. 'Hür ve müstakil' kararı alındığı gün başlayan ve bir türlü durdurulamayan milletvekili istifaları da aynı gerçeği işaret etmektedir. İYİ Parti iki büyük güç, yani AKP ve CHP arasında parçalanmaktadır. Bu durum, İYİ Parti grubunu iktidar için bir av sahası haline getirmiştir.
Akşener’in Saray'a sığınması, İYİ Parti meclis grubuna yönelik iktidar planlarının bir göstergesidir. Anayasa değişikliği için veya istendiği anda (örneğin normal seçimlerden birkaç ay önce) 'erken seçim' kararı alınabilmesi için 360 milletvekili gerekiyor. Cumhur İttifakı bu sayıya sahip değil. O sebeple, İYİ Parti’nin (14 Mayıs’ta seçilmiş) 44 milletvekili tam bir av sahası oluşturuyor. Bunlardan birisi, seçimlerde Erdoğan’a oy verdiğini açıklayan fabrikatör Adnan Beker, çoktan AKP’ye geçti bile.
Acaba Akşener’in etkisi ve kimi parasal vaatler karşında başkaları da aynı yolu tutar mı? Ankara siyasetinin şu anda gerçek ve en önemli sorusu budur. Zira elinde 360’ı tutamadan Erdoğan’ın 'yeni anayasa' gündeminin suya yazı yazmaktan bir farkı olmayacak. İYİ Parti’nin mevcut genel başkanı Müsavat Dervişoğlu ise, Akşener‘in (amacı çok belli) Saray ziyaretini eleştiren bir milletvekilini partiden atmaya çalışarak sadece kötü bir liderlik sergilemekle kalmıyor, partiyi hâlâ Akşener’in yönettiği izlenimini vererek yeni istifalara da yol açıyor.
Şu anki gerçek gücünün çok üzerinde bir parlamento temsiline sahip olan İYİ Parti'nin bu gücü koruyup koruyamayacağı, mevcut dağılma eğilimi sürerse kaç milletvekilinin Akşener örneğini izleyerek Saray'a yanaşacağı, önümüzdeki dönem siyasetini belirleyecek önemde, kritik bir sorundur. Ne var ki, Erdoğan’ın seçmenden alamadığı desteği akçeli transferlerle elde etmesi, umduğunun tam tersi sonuçlar da verebilir.