Ceren Gündoğan
Kar ve Ayı
Selcen Ergun’un ilk uzun metrajlı filmi Kar ve Ayı bitimsiz kışın içinde bir grup insanın sırlarla, karanlıklarla dolu bir “beyazdaki kara” hikâyesi.
Dünya prömiyerini 2022’de Toronto Uluslararası Film Festivali’nde yapan Kar ve Ayı, Selcen Ergun’a 66. San Francisco Uluslararası Film Festivali’nde ‘Yeni Yönetmenler Ödülü’nü, 59. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi İlk Film Ödülü’nü kazandırdı.
Merve Dizdar, Saygın Soysal, Asiye Dinçsoy, Erkan Bektaş, Derya Pınar Ak, Onur Gürçay ve Muttalip Müjdeci başlıca rollerde.
Merve Dizdar’a, 59. Altın Portakal Film Festivali’nde ve Boğaziçi Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödüllerini de getiren hemşire Aslı, farklı bir iklimin, farklı bir kültürel etkinin insanı olarak başka bir coğrafyaya, yolları kardan kapanan uzak bir köye mecburi hizmet için gelir. Anne ve babası ne diye oraya gittiğini bir türlü anlamaz, babası, Aslı’nın dediğim dedik tavrıyla köye kaçar gibi gitmesinden dolayı başlarda küstüğü kızı için bir torpil ayarlayıp onu merkeze bir yerlere aldırmanın derdindedir.
Aslı tek başına direksiyona geçmiş, bata çıka, kar birikintilerine saplanarak da olsa aracıyla görev yerine vasıl olur. Başkarakterle ilk tanıştığımız açılış sahnesi Aslı’nın hayatının kontrolünü elinde tuttuğunu göstermesi açısından önemli. İlerleyen sahnelerde ise, tıpkı tragedyalardaki kahramanın kendi doğruları yüzünden bir yanlışın içinde düğüm olmasına benzer bir sarmalın içinde görürüz Aslı’yı.
YABANCILAŞAN KİM?
Kar ve Ayı taşrada geçen, taşraya şehirden gelen karakterlerin yaşadıklarını konu alan hikâyesiyle dönemdaşı Kurak Günler ve Karanlık Gece gibi filmlerle benzer bir dokuya sahip. Bunda dönemin ruhu kadar Türkiye taşrasının kendi içindeki doğaya, doğadan olana yabancılaşan insanlarının da payı olmalı.
Selcen Ergun, Kar ve Ayı’da doğanın içinde, kar yağınca kapanan yollardan dolayı doktorun bile gelemediği bir köyde yaşama çabası içindeki insanların nasıl olup da bu kadar doğadan kopabildiğini, kimisinin en son çocukken gördüğü ayının yetişkin insanları nasıl bu kadar korkutabildiğini incecik bir duyarlılıkla gösteriyor. Normal bir bakışta, “çıtkırıldım” olması beklenen bir genç kadın demirden leblebi oluşunu anne-babasının isteklerine karşı durarak, köydeki zor koşullara rağmen şikâyet etmeyerek, kendi başının çaresine bakarak ve en önemlisi de köydekilerin ayı korkusunu üstüne almayarak gösteriyor. Köydekiler, köyden giderek kurtulmanın derdindeyken, Aslı, şehirden köye bile isteye gelir. Yabancılaşan, şehirli kız değil, taşradakilerdir.
Doğanın kendi bütünlüğüne saygı, onunla iç içe yaşayandan değil, köye dışarıdan gelende vardır. Buna istisna olan Samet (Saygın Soysal) yabanıl karakteriyle köydekilerden farklı olarak ayılardan korkmaz, ayılar için aç kalmasınlar diye kasaptan aldığı kemikleri köyün dışına taşır. Samet’in teklifsiz yardımseverliği, önyargılarıyla davranan biri olmasa da Aslı’yı bir noktada rahatsız eder, önyargıları devreye girer.
Olayların içindeki boşluklar yaşamın akışında önemsizleşir. Bilinçle yapılmayan davranışların sonuçları başka davranışlarla zincirleme gider. Hayat ağları örülür. Enfes görüntüleriyle bir masalın içinde insanı, beyazdaki karayı görürüz.
Ceren Gündoğan: 1983 İstanbul doğumlu. İBBŞT TAL'de ve Akademi İstanbul Tiyatro bölümlerinde oyunculuk, Kocaeli Üniversitesi GSF/ Sahne Sanatları Dramatik Yazarlık bölümlerinde öğrenim gördü. İstanbul Devlet Tiyatroları’nda oyuncu ve reji asistanlığı, Asis Yapım'da proje tasarım asistanlığı ile dizi ve belgesel senaristliği yaptı. İlk romanı Yaralı Rüzgâr, 2022 Mayıs ayında Eksik Parça Yayınları etiketiyle yayınlandı. Artı TV'de Artı Sahne programı sürdürüyor.