Alp Altınörs
Kılıçdaroğlu'nun "temiz parası", iktidarın mafyatik sermayesi
Altılı burjuva muhalefetin ortak cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, iktidara geldiklerinde “300 milyar dolar temiz parayı” doğrudan yabancı yatırımcı olarak getireceğine dair vaadi, AKP/MHP iktidarını en çok zorlayan konulardan birisi oldu. İktidar, diğer konularda olduğu gibi bu vaadin bir benzerini vermiyor; “o 300 getirecekse biz 500 getiririz” diyemiyor örneğin. Vaadi çürütemiyor da. Ancak “kişi kendinden bilir işi” deyişindeki gibi bunun “uyuşturucu parası” veya “tefeci parası” olacağını öne sürebiliyorlar. Peki, neden böyle?
KAPİTALİZMDE “TEMİZ PARA” YOKTUR
Öncelikle kapitalizmde “temiz para” diye bir şeyin bulunmadığını anımsatalım. Sermaye nereye giderse kâr için gider ve kârın kaynağı da emek sömürüsü ve doğa talanıdır. Sermaye “tüm gözeneklerinden kan ve çamur fışkırarak” (Marx) gelir dünyaya. Sadece uyuşturucu parası değil doğrudan yabancı yatırımcı için gelen yabancı sermaye ve tabi ki “yerli sermaye” de sömürüye dayanır. Ancak mafyatik vur-kaç sermayesi özellikle uyuşturucu mafyası bin kat daha yıkıcı, asalak ve vahşidir. Çok daha büyük tahribat yaratır.
Dolayısıyla uzun yıllardır doğrudan yabancı yatırım yani tesis yatırımı alamayan Türkiye’de Kılıçdaroğlu’nun vaadinin insanlara neden cazip geldiğini buradan anlayabiliriz. AKP iktidarı uzun süredir uluslararası sermaye çevrelerinin güvenini yitirmiş durumda. Gerek ülkede akşamdan sabaha her şeyin değişebiliyor olması, o anlamda sermayenin güvencesinin bulunmaması, gerekse de TL’nin sürekli değer kaybı* yabancı sermaye yatırımlarını caydırıyor. Erdoğan yönetimi grev yasaklarıyla, sendikalaşma karşıtı politikalarla emeği ne denli ucuz kılsa da bu güven bunalımını bir türlü aşamadı.
AKP İKTİDARININ MAFYATİK SERMAYESİ
Oysa AKP iktidarının ilk dönemlerine damga vuran olgu, olağanüstü yüksek düzeyde yabancı sermaye yatırımlarıydı. AKP’nin meclis çoğunluğunu yitirdiği halde iktidara asıldığı 2015 sonrasında bu durum giderek derinleşti ve kalıcılaştı. Wolkswagen’in Manisa’da fabrika kurma kurmasını iptal etmesi herhalde bu olgunun en bilinen simgesiydi. Başkandı rejim kronik bir doğrudan yabancı yatırım eksiliği ile karakterize oldu. Bu da döviz darboğazına yol açtı.
AKP iktidarı TL’ye sürekli değer kaybettiren bu boşluğu bir şeylerle doldurmalıydı. 2018’de yüksek faizli sıcak para çekmeyi denediler. Ancak 2019 yerel seçimlerinde bu politikanın onlara kaybettirdiğini gözlemleyince, bu kez suni bir “düşük faiz” politikasına geçtiler. Böylece kısa vadeli yabancı sermaye akışı da kesilmiş oldu. Ama dövizin bir yerlerden gelmesi gerekiyordu!
Durmadan genişleyen cari açığı kapatmak için Erdoğan yönetimi; “Varlık barışı” adı altında sorgusuz sualsiz para transferlerine izin vererek kara para aklanmasının önünü açtı. 250 bin dolara ev artı bedava vatandaşlık kampanyası başlattı. Suudi Arabistan, Katar Emirliği, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerden takas (swap) anlaşmaları ile para topladı. Akkuyu’da olduğu gibi birçok alanda Rusya’ya kapitülasyonlar (imtiyazlar) verdi. Bu ve benzeri yöntemlerle Türkiye’yi "net hata-noksan" kaleminden girenler de dahil kaynağı belirsiz ciddi bir döviz girişi sağlandı. Ancak bunun da kendi sonuçları oldu.
OECD’nin mali eylem gücü (FATF) kara para akışları sebebiyle Türkiye’yi gri listeye aldı. “Varlık barışı” gibi uygulamalarla ülkeye sızan mafya sermayesi, Türkiye’ye yerleşmeye başladı. İstanbul uluslararası mafyanın hesaplaşma alanına dönüştü. Pek çok Rus oligarkı batının yaptırımlarından kaçınmak için ev artı vatandaşlık alarak “Türk” oldu! Suudi hanedanı Türkiye’nin zorluklarından istifa ederek ülkede etkinlik kurmaya başladı. Böylece Rus mafyatik sermayesi ve Suudi ortaçağcıl sermayesi Türkiye’yi nüfuzları altına almaya başladı.
Diğer yandan küçük bir yandaş sermaye grubu davet usulü yapılan kapalı ihalelerle haksızca zenginleşti. Yolsuzluk aldı başını gitti. Bu haksız servetler yandaş sermaye tarafından ülkeden kaçırılarak “vergi cenneti” tabir edilen adalara İsviçre’deki banka hesaplarına, İngiltere’deki gayrimenkullere yatırıldı. Ülke ciddi bir döviz darboğazı yaşarken yandaşlar ülkeden milyonlarca dolar kaçırdılar.
AKP, KÜRESEL KAPİTALİZME BİLE RAHMET OKUTUYOR
Kısacası AKP, “yerli ve milli” sloganı altında Türkiye’yi küresel kapitalizmin sömürüsünden daha vahşi, ataerkil, mafyatik sömürü biçimlerine mahkûm etti. Erdoğan iktidarda kaldığı sürece de bu tablonun değişmeyeceği netleşti. Bu sebepledir ki Kılıçdaroğlu’nun “300 milyar dolar yabancı yatırım” vaadi kitlelerde olumlu bir yankı yaratıyor. Demek ki AKP’nin yandaş kapitalizmi küresel kapitalizme bile rahmet okutuyor!
*Bu konuyu daha önce ele almıştık. Dış yatırım sabit sermayeye dönüştüğü anda TL varlığına dönüşeceği için TL’de sürekli değer kayıpları sabit sermaye yatırımlarını caydıran bir rol oynar.
Alp Altınörs: Çevirmen, yazar, siyasal iktisatçı, düşünce işçisi. İngilizce, İspanyolca ve Rusça dillerinden çeviriler yapmakta ve bu dillerde araştırmalar yürütmektedir. "İmkânsız Sermaye- 21. Yüzyılda Kapitalizm, Sosyalizm ve Toplum" adlı kitabın yazarıdır. Uluslararası siyasal iktisat, uluslararası ilişkiler, filoloji ve tarih disiplinlerinde; SSCB, Çin Halk Cumhuriyeti ve Osmanlı İmparatorluğu tarihi, sosyalizmin sorunları ve 19. Yüzyıl Rus edebiyatı üzerine pek çok makalesi ve çevirisi bulunmaktadır. TED Ankara Koleji Lisesi'ni ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirmiştir. 2008 yılında İstanbul'da kurulan Nazım Hikmet Marksist Bilimler Akademisi'nin koordinatörlüğünü yürütmüş siyasal iktisat dersleri vermiştir. 2014-2016 yıllarında HDP Merkez Yürütme Kurulu'nda yer almıştır