Aris Nalcı
Kim kazıyor memleketi? Ahlat, define ve külliye üzerine
Ahlat üzerine çok konuşuldu. Bitlis ve çevresine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oğlunun, Okçular Vakfı ziyaretleri ve son olarak da Ahlat'ta neden bir Cumhurbaşkanlığı külliyesi açıldığı tartışıldı.
İddia o ki Bilal Erdoğan bir süredir tarihi eser kaçakçılığı ile uğraşıyor.
Helikopterlerle Bitlis Çarşısı dâhil olmak üzere Ahlat'tan sürekli bir yerlere uçuşlar yapılıyor, bir şeyler götürülüyor.
Olabilir. Ya da olmayabilir.
Bitlis ve çevresinde defineci hikâyelerinin çok olduğunu biliyorum. Özellikle de sürekli kaçak define kazıları yapıldığı ama bir türlü bir şey bulunamadığı çok konuşulur.
Bilal Erdoğan tarihi eser kaçakçılığına düşecek kadar aciz midir?
Bilmem.
Öte tarafta uçağa koydun mu milyarlarca kaçak gelir getiren uyuşturucu trafiğinin ağalığı dururken buna tenezzül eder mi? Tartışılır.
Ama tarihi eser kaçakçılığı ve Türkiye'nin müzelerindeki eserlerin sahteleriyle değiştirildiği iddiaları gün geçtikçe ciddiyet kazanıyor.
Hele ki Kültür Bakanlığı'nın web sitesinde yer alan bilgilere göre daha bir endişe verici duruma geliyor.
Kültür Bakanlığı sitesinde son 5 yılda hiçbir kurum veya kişiye define kazı izni verilmemiş.
"Bunda ters bir şey yok. Ne güzel" diyebilirsiniz.
Ama öyle değil işte.
Detayda saklı.
2009 yılından 2019 yılına kadar düzenli olarak her yıl yüze yakın define kazı izni verilmiş.
Resmi olarak.
50 metrekare bir alanı çevreleyen ve yerel amiri kazı için ikna eden herkes 7 metrelik çukurlar kazabiliyor bu tarihlerde.
Ama son 5 yılda izinler durdurulmuş.
Ne demek yani? Halk birden kazmayı küreği bıraktı mı?
Hele ki ekonomik kriz derinleşirken.
PEKİ, KİM KAZIYOR MEMLEKETİ?
Yeni yönetmeliğe göre define kazıları yapılabilmesi durumu bakanlık ve çevre bakanlığının keyfine bırakılmış.
Kaçak kazı yapılmamasına karşın da herhangi bir yönetmelik ya da birim oluşturulmuş değil.
2009-2019 yılları arasında yapılan toplam kazı sayısı 1152.
Bulunan define sayısı ise 0.
Yazı ile 'Sıfır'.
Aklınız alıyor mu?
Bu ya define işinin tamamen yalan olduğunu kanıtlar.
Ya defineciler Kültür Bakanlığını kandırıyor.
Ya da bakanlık yakınından birileri işi götürüyor.
Ahlat'ta Cumhurbaşkanlığı külliyesinin yapıldığı alan Van gölüne kıyısı olan bir yer. Ahlat Urartu ve Selçuklu mezarlıklarına da pek uzak değil.
Bizimkilerin Van gölü çevresinde didiklemedikleri mezar, kilise kalmamıştır. Dolayısı ile emin olabilirsiniz bu bölgeler kesin Ermeni yerleşim yerleridir.
1500'lerde bölgede nüfusun %30'unun Ermenilerden oluştuğu yazıyor Ermeni soykırım müzesinin kütüphanesinde. Soykırımdan sonra ise Ahlat'ta yaşayan 200 aileden 15'inin Ermeni olduğu belirtiliyor.
Erdoğan ailesinin de sıkça ziyaret ettiği ünlü Ahlat mezar taşları da ilginçtir aslında. Selçuklu olduğu iddia edilen mezar taşları bizim Ermenilerin Khachkarlarına pek benziyor. Sevan Nişanyan da bu mezar taşlarının pek de Selçuklu olmadıklarını anlatmıştı geçen haftaki podcastinde.
Ama olsun. Şimdi tam da bu yıl AB, 25 Mart'ta, Ahlat mezar taşları tanıtımı ve restorasyonu için hibe vermiş Türkiye'ye.
Kafamda deli sorular.
Acaba arka bölgede kalan bizim mezarlığa da el atarlar mı?
AB o mezar taşlarının restorasyonu için hibe verir mi?
Bir de restore edilen mezarlarla ilgili Ahlat'ta ve bir de İtalya'da sergiler açılacakmış.
İtalya'daki bu işle bir başka Erdoğan'ın alakası var mıdır?
Bilal Erdoğan tarihi eser kaçırır mı?
Kaçırsa da mezar taşı kaçırmaz...
Kaçırmaz dimi?
TARİHİ ESER OLARAK DA RACON KESEMİYORUZ
Neyse, ben size başka bir taşın hikâyesini de anlatayım.
Kayseri'den bir Ermeni. Avrupa'ya göç eder. Zengin ailesi yıllar sonra Kayseri'de dedelerinin yaptırdığı Ermeni okulunun kitabesinin şehirdeki son Ermeni Sarkis'in bahçesinde olduğunu öğrenirler.
Beni bulurlar, aracı olmamı, kitabenin kaybolmaması için bir şeyler yapmamı isterler.
Sarkis dayı ile konuşmalarımız sonrasında önce bilâ-ücret. Sonrasında da oraya ziyarete gelen birinin önerisi üzerine bir ücret karşılığında taşı güvenli bir yere taşımaya izin verir.
O 'bir ücret' de maşallahı var.
600 bin euro.
Tabii aile vazgeçer bu işten. Kim sokmuş ise kafasına, Sarkis dayı sanar ki yurt dışındaki Ermeniler verirler o parayı.
Oysa vermezler.
Tüm bu hikâye sırasında biraz araştırdım.
Bir de ne göreyim. Üzerinde Ermenice yazılı tarihi taşlar herhangi bir gümrüğe veya tarihi eser kaçakçılığı kapsamına alınmıyor.
O dönem oldukça kafa yordum bu taşlar yurt dışına nasıl çıkar diye.
Konuştuğum bir gümrük çalışanı; "Üzerinde Yunanca yazı yoksa bakmazlar bile kamyonla çıkarırsın. Bulgar'ı geçtin mi sonrası kolay" dedi.
İçimden koca bir 'yuh!'. Geçirdim.
Hani tarihi eser olarak bile racon kesemiyoruz diye.
Anlayacağınız Ermenice yazılı eserler tarihi eser muamelesi görmüyor.
Zaten o yüzden de sahibinden.com ve diğer internet sitelerinde tonlarca 'Ermeni'den kalma' yüz yıllık eserler var.
Çok soru sordum bu hafta.
Bir soruyla daha bitireyim.
Verdiğiniz 1152 define kazısı izninde bulunmayan 0 (sıfır) definenin hesabını B.E. bilir mi acaba?
Ya da son 5 yılda kim kazıyor memleketi.
Hani ekonomi bakanıydı ya.
Ondan dedim.
Not:
Yazıda kullanılan bilgilerin kaynakları.
1- https://kvmgm.ktb.gov.tr/TR-132344/define-aramak-istiyorum-ne-yapmaliyim.html
2- https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=17238&MevzuatTur=7&MevzuatTertip=5
3- http://teftis.ktb.gov.tr/TR-14428/define-arama-yonetmeligi.html