Fadıl Öztürk
Kürtler olmadan, olmuyormuş
16 Nisan referandumunda eğer bir karardan bahsedilirse, Türkiye başkanlığı istemediğinin kararını net bir biçimde verdi. Türkiye, at ve eşekle tarif edilen çalma çırpmaya tavrını da sokakta koydu, koyuyor. Dönem değişiyor ve her dönem kendi aktörlerini yaratır. Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.
Bu referandum, HAYIR diyenlerin bileşenlerine bakılırsa, kendini sandıkta da test etmiş, başarılı çıkmış, gezi ruhunun yeni bir versiyonudur. Bütün siyasal eğilimlerin ortak bir amaç için bir araya gelmelerinin temelinde, mevcut iktidara güvensizlik halkı bu tavır alışa itmiştir. Başkanlığı istemeyenlerin, çalınmış çırpılmış referandum sonucunu sineye çekmeyip, HAYIR’ını barışçıl bir biçimde sokakta sürdürmesi de bunun bariz kanıtıdır. Bu kabullenmeyiş, bu karşı duruş, hakkını arayış kanunların da üstünde meşru bir haktır ve analarının ak sütü gibi helaldir. Çünkü değiştirilen bir pantolon gömlek değil, bütün bir Türkiye halklarının geleceğidir.
Atla, Eşekle, meşrulaştırılmaya çalışılan referandum, tabir yerindeyse, topla tüfekle gecenin üçünde değil, oy sayımıyla akşam yapılan bir darbeden başka bir şey değildir. Bir anlamda sistem kendi silahıyla vurulup devrilmiştir. Bu darbede sokakta direnenler ve darbeyi yapanlar dışında her yer toz duman içindedir. Her iki cephede de yerinden oynamamış taş, hedef alınmamış baş kalmamış durumda.
Bu arada, nasıl olduysa, Kılıçdaroğlu hal ve gidiş notu veren öğretmen gibi, referandumdan sonra HDP'ye teşekkür etti. HDP'lilerin dokunulmazlıklarının kaldırmasında kendisinin ve partisinin payı olduğunu, unuttu galiba. Övünerek sahip çıktıkları Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin ruhuna Fatiha okuyan bir genel başkan olmak yeter de artar ona.
Özetle, Türkiye'de sosyalistinden milliyetçisine varıncaya kadar, bir tavır alışta asla ortaklaşacağı düşünülmeyen bir çok siyasi parti, oluşum ve eğilim, diktatörlüğe dur demek için sandıkta bir araya geldiler. Görünen o ki, ilan edilen referandum sonuçlarına rağmen diktatöre muhalefet edenler kazandılar da.
Ama diktatör, mezarlıktan geçerken ıslık çalar gibi, seçim akşamı diktatörlüğünü korku dolu yüzle ilan etti. Türkiye'nin yarısından fazlasının başkanlığa oy vermediği bir referandumda, milletin gözünün içine baka baka diktatörlüğünü ilan etme hakkını nereden alıyordu?...
DİKTATÖRÜN TEŞEKKÜRÜNÜ HAK EDENLER
AKP'yi kuran kuruculardan Abdullah Gül'ün, Bülent Arınç'ın ve epeydir kendi dehlizlerine çekilmiş, diğer kurucuların, değişik AKP hükümetlerinde bakanlık yapmış zatların bu darbede hiç mi payları yok? AKP ve diktatör dönüp onların zimmi kabullenişine teşekkür etmelidir. Ve tarih de bunu aynen böyle not düşmelidir kitabına.
İkide bir Türkiye'de Hasan Mutlucan'ın davudi sesiyle bizi zulüm ve ölümlere uyandıran darbe tiryakisi ordunun 'cumhuriyeti gömme töreninde' hiç mi payı yok? Balyoz ve benzeri davalarda diktatörle anlaşarak cezaevinden çıkan, ve ilk icraatları Kürt kentlerini yıkmakta yol gösterici ve destek olan onlar değil miydiler? 'Cumhuriyeti koruyup kollamak' alışkanlıklarına ne oldu bu paşaların? Diktatör kaba saba biridir, ama bir incelik göstersin ve bu zevata hakkı olan teşekkürü etsin bence.
Kürtlerin demokrasi ve barış talepleri karşısında yer alan, bayrak ve Mustafa Kemal'le uyuyup, onunla uyanan ulusalcılara ne demeli? Kendi elleriyle gömmediler mi Mustafa Kemal'in Cumhuriyetini? Hakkınızdır teşekkür almak. Bundan sonra salt bunun için dayanın sarayın kapısına. Diktatörün eteklerinden tutun, yalvarın, yakarın bence.
Kürtlerin hiç mi suçu yok? Olmaz olur mu, siz Kürtleri sınıf ve tabakalarına ayırmadan, o sınıf ve tabakların kendi ilişki ve çelişkilerine göre iktidarın yanında ve ya karşısında yer alacaklarına gözlerinizi kapatırsanız, bütün Kürtlerin 'EVET' verdiğini sanırsınız.
Sizin nasıl, devrimciniz, demokratınız, aydınınız, yobazınız, işbirlikçiniz, hayınınız, paraya tapan beslemeniz varsa, Kürtlerin de bir o kadar var. Hele on yıllardır süren kirli savaşın biriktirdiği kiri ve pası da eklerseniz buna, neden olmasın? HÜDAPAR’ı, Barzanicileri, korucu aşiretleri hangi tarafa yazmak lazım? Elbette bunlar da diktatörün teşekkürünü hak ettiler…
Ama kabul edin Kürtler, bu referandumda sizi şarampole fena savurdular, yoldan çıktınız. O evlerini başlarına yıktığınız Kürtlerin kent, kasaba ve köylerinden 'EVET' çıkacağını sandınız ve bunu da özgürlük taleplerinden vazgeçtiklerine sayacaktınız. Sıktığınız kurşun kadar ‘HAYIR’ oyu geri döndü size. Çok kötü savruldunuz, mutsuz olmak yerden göğe kadar hakkınızdır. Mutsuz olun!..
Önce HDP'yi kulvar dışına itmek için her yolu denediniz ve referandumda budadığınız kadar budadınız. Genel başkanlarından milletvekillerine, her düzeyde parti yöneticileri ve üyelerini tıktınız, babanızın evi hapishanelere. Evet, HDP'nin oy oranı belki sizinki kadar değildir, ama insanlık adına, gölgesi ağır bir partidir HDP. Bu zor koşullara rağmen HDP üstüne düşenin kat kat fazlasını yaparak, özgür ve adil bir geleceğin olmazsa olmazı olduğunu ispatlamıştır. Hakkını verin!..
Sizin şiddetiniz doğu-batı, Kürt-Türk demiyorsa, aynı kurşun, aynı namlulardan çıkıp insanın bedenine saplanırken kimlik sormuyorsa ölüm, aynı ölüme reva görülenler neden aynı gelecekte ortaklaşmasınlar? Bu referandum da % 50'yi aşan ‘HAYIR’ oylarında herkesin ne hakkı varsa, Kürtlerin ve örgütlülüklerinin de bir o kadar hakkı var. Cumhuriyete fatiha okunan şu günler, aynı zamanda adil ve özgür bir geleceğin startının da verildiği günlerdir, bunun kıymeti bilinmelidir. Bunun başarısı da Kürtleri dışlamakla değil, onların derdini derdiniz saymakla mümkün olur. Gördük ki, yaşadıkları yerler ölümle anılsa da, elleri kolları bağlansa da, evleri barkları başlarına yıkılsa da, Kürtler olmadan asla olmuyormuş.