Ayşegül Kars Kaynar

Ayşegül Kars Kaynar

Kurucu Meclis yeniden ya da geçiş dönemine doğru

Seçimi Millet İttifakı kazanırsa, Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir rejim değişikliği sivil bir geçiş sürecinde yaşanacak. İlk kez, sivillerden sivillere devredilecek bir iktidarda rejim değişikliği için bir ulusal reform planı hazırlanmış durumda.

Eğer 14 Mayıs’ta gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanlığı seçimini Millet İttifakı kazanırsa, Türkiye şimdiye kadar tecrübe etmediği bir sürece girecek ve Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir rejim değişikliği sivil bir geçiş sürecinde yaşanacak.

Birinci Meclis (Nisan 1920-1923) ve Milli Mücadele’nin istisnai koşulları bir tarafa ayrılırsa, Türkiye şimdiye kadar geçiş dönemi hükümetleri ya da kurucu meclis tecrübelerini 1960 ve 1980 askeri darbelerinden sonra kurulan cunta yönetimlerinden sivil yönetime geçilirken yaşadı. Ancak Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanması halinde iktidarın sivillerden yine sivillere devredileceği bir süreçte, rejim değişikliği ilk kez bir geçiş dönemi olarak tecrübe edilecek. Yine ilk kez, sivillerden yine sivillere devredilecek bir iktidarda rejim değişikliği için bir ulusal reform planı hazırlanmış durumda.

GEÇİŞ DÖNEMİ

6 Mart 2023 tarihli “Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme Geçiş Sürecinin Yol Haritası” metninin 11. maddesi şöyle diyor: “Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçiş tamamlanınca yeni bir seçime gerek kalmaksızın 13. Cumhurbaşkanı ve TBMM görev sürecini tamamlayacaktır.” Bu geçiş sağlandıktan sonra Cumhurbaşkanı da partisinden istifa edecektir (10. madde). Görülüyor ki Millet İttifakı, 14 Mayıs’ta seçilecek olan Cumhurbaşkanını ve de Meclisi, rejim değişikliği/geçişi görevini yerine getirecek ve görevi biter bitmez de kendilerini fesh edecek otoriteler olarak kuruyor. Başka bir ifadeyle 14 Mayıs’ta seçilecek olan Cumhurbaşkanı ve Meclisin görev süresi, parlamenter rejime geçişin sağlanacağı süreyle sınırlı.

Önerilen rejim değişikliği, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden parlementer sisteme geçiş. Millet İttifakı bunun bir restorasyon hamlesi; yani 2017 öncesindeki parlamenter sisteme geri dönüş olmadığını vurguluyor. Yeni rejim, denge ve denetlemeyi, katılımcılığı ve kuvvetler ayrılığını sağlayacak mekanizmaları güçlendirilmiş bir parlamenter sistem. Bu geçiş için öngörülen ulusal reform planının içerik ve çerçevesini ise Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni (28 Şubat 2022), Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisi (28 Kasım 2022) ve Ortak Politikalar Mutabakat Metni (30 Ocak 2023) çiziyor. Seçmenler de güçlendirilmiş parlamenter sistemin (hem getirileri hem eksiklikleriyle) nasıl bir yönetim olacağını üç aşağı beş yukarı görebiliyorlar. Üzerinde daha az durulan konu ise geçiş döneminin nasıl yaşanacağı.

KURUCU MECLİS Mİ?

Rejim değişikliğinin gerçekleşebilmesi için yasama faaliyeti ve Meclis çok önemli. Millet İttifakı’nın öngördüğü Meclis ise bir “kurucu meclis” olarak işlemeye müsait: Geçici süreyle çalışacak, halk tarafından doğrudan ve genel oyla seçilecek ve anayasayı değiştirecek. Evet, yeni bir anayasa hazırlamayacak; ancak rejim değişikliğini gerçekleştirmek için öngörülen anayasa reformu da son derece özlü. Elbette Meclisin tek görevi parlamenter sistemi kurmak olmayacak. Aynı zamanda olağan yasama faaliyetine devam edecek ve (reformlarla kazanacağı yetki ve araçlarla) hükümeti denetleyecek.

Meclisin demokratik niteliğinin güçlendirilmesi için tartışma ve katılım mekanizmaları da öngörülmüş durumda. 6 Mart tarihli Yol Haritası’nın 9. maddesi şöyle diyor: “Geçiş sürecinde yasama faaliyetinin iş birliği içinde gerçekleşmesini koordine edecek mekanizmalar oluşturulacaktır.” Henüz bu mekanizmalar somut olarak konuşulmuş değil. Ancak partili olmayanların, sivil toplumun ve dayanışma ağlarının aktif bir şekilde geçiş sürecine dahil olmalarını sağlayabilmesi açısından oldukça kritik.

Öte yandan, Ortak Politikalar Mutabakat Metni ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni’nde tekrar edilen başka bir husus ise şu: “Kanun teklif ve tasarılarının [meclis] komisyonlarında görüşülmesi esnasında ilgili STK ve meslek kuruluşları ile uzmanların görüşlerine başvurulması genel kural haline getirilecektir.” Bu katılım eğer yoğun ve etkin bir şekilde sağlanabilirse sivil toplum sadece geçiş sürecinde değil, kalıcı olarak yasa yapımı sürecine entegre edilmiş olacak.

Millet İttifakı’nın bu önerilerinin hayata geçebilmesi ve 15 Mayıs Meclisi’nin demokratik katılımı sağlayan ve tartışmacı niteliğe sahip bir kurucu meclise dönüşebilmesi için yine yoğun bir takip ve toplumsal baskı gerekli. İttifak’ı sözlerini tutması için sürekli gözetim altında tutacak ve uyarıda bulunacak bir sivil toplum geçiş sürecinin gizli öznesi olacaktır.


Ayşegül Kars Kaynar: 1980 yılında Ankara’da doğdu. 2014 yılında ODTÜ Siyaset Bilimi bölümünden doktora derecesini aldı. 2015 yılında Türk Sosyal Bilimler Derneği’nin düzenlediği Genç Sosyal Bilimciler Ödülleri’nde doktora tezi kategorisinde ödül ve 2017 yılında Halit Çelenk Hukuk Ödülleri’nde mansiyon kazandı. New School for Social Research ve Hamburg Üniversitesi’nde araştırmacı olarak bulundu ve ardından Humboldt Üniversitesi’nde çalıştı. Çağdaş Türkiye siyaseti, hukuk devleti ve asker-sivil ilişkileri üzerine yayınları bulunmaktadır

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşegül Kars Kaynar Arşivi