Ayşe Yıldırım
Kuyrukların öteki yüzü
Neymiş efendim, "bir takım güç odakları, yerel seçim sonuçlarını değiştirmeye yönelik kirli bir operasyon tezgâhlıyorlar"mış.
Kim o güç odakları? Depocular, marketler, manavlar, pazarcılar, hal esnafı…
Depolara baskın yaptılar, marketlere "fiyat düşürün" diye telefon açtılar, zabıtalar market raflarını denetledi ama olmadı. Fiyatlar bir türlü düşmediği gibi her geçen gün artmaya devam etti.
O zaman "algı operasyonuna devam" dediler.
Kendi politikalarının yarattığı tahribatı hayali bir ‘örgüte’ havale ettiler. O ‘örgütün’ tek hedefi de "AKP’yi zorda bırakmak ve iktidardan düşürmek"miş zaten… Her zamanki hikâye.
Kazara parmaklarını kesseler, "dış mihraklar", "teröristler" yaptı noktasında oldukları için bu söylemleri de artık doğal karşılanıyor ne yazık ki.
Ve hayali düşmana karşı "milli bir savaş" daha başlattılar: Tanzim satış noktaları.
Verilen mesaj gayet net:
"Düşmana boyun eğmeyeceğiz, biz devlet olarak vatandaşımıza ucuz sebze yedireceğiz. Bununla da yetinmeyeceğiz; bakliyat ve deterjan da satacağız."
Sarayın sesi medya organları da bu mesajı aldılar ve dün gördüğünüz üzere "Tanzim" güzellemeleriyle sahada yerlerini aldılar.
Kaç gündür kimi muhalif kesimler tanzimlerle dalga geçiyor, bu kuyrukların fakirliği göz önüne serdiğini söylüyor. Ama madalyonun diğer yüzü pek görünmüyor.
Doğrudur, fakirlik su yüzüne çıkmıştır, Türkiye, 70’lere dönmüştür. O kuyruklarda bekleyenler fakirdir. Peki o kuyrukta üç kilo domates için bekleyen yurttaşın aklındaki hesap nedir?
Pazardan aldığı sebzeyi neredeyse yarı fiyatına alan birisi çok düz bir mantıkla şunu sormaz mı?
"Madem bu kadar ucuza satılabiliyor o halde pazarda, markette niye bu fiyata satılmıyor? Demek ki birileri bizi kazıklıyor."
Tarımda üretimin düşmesinden, çiftçinin desteklenmeyişinden, girdi fiyatlarının artmasından kaç kişinin haberi var sizce?
Yeterince olsaydı AKP, 16 yıldır iktidarda olmazdı değil mi?
Zaten, artık yurttaşın haber alabileceği pek bir yer de kalmadı. Baktığı televizyon kanalı, okuduğu gazete ona başka bir şey söylüyor.
İşte o nedenle o kuyrukları "dar gelirliye çözüm sunan bir iktidarın başarısı" olarak okuyanların sayısının da az olduğunu düşünmemek gerekiyor.
Tanzim’den yarı fiyatına aldığı sebze yoksulun mutfak masrafının yarıya düşmesi demektir. "Bak devlet benim sorunumu çözüyor" demektir.
Hayat pahalı değildir, enflasyon alıp başını gitmemiştir, parası pul olmamıştır. Devlet müdahale ederse bal gibi ucuza meyve, sebze, deterjan da alabilir.
AKP’nin verdiği mesaj budur:
"Fiyatlardan sorumlu ben değilim aksine çözen benim."
Bakmayın siz Tarım Kredi Kooperatifleri Başkanı'nın söz konusu uygulamayı iki buçuk ay planladıklarını söylemesine. Zaten onu da kaç kişi duyar ki.
Hele şu seçimler bir atlatılsın. Bugün bu çözümü bulan iktidar sonra başka bir çözüm daha bulur.
Kuyruklarda bekleyen yurttaşlarla yapılan söyleşileri izlediniz mi? Evet, düştükleri durumun farkında olan ve öfkelerini dile getirenler vardı. Peki ya, halinden duyduğu memnuniyeti dile getirenler. İşte onlara anlatmak lazım gerçekleri.
Onun için muhalefete düşen görev kuyruklarla dalga geçmek değil. Ev ev dolaşma imkânı bulduğu yerel seçim kampanyası süresince vatandaşa sebzesini saksıda yetiştirmek zorunda kalacağı bir dönemin yaklaştığını anlatmak gerekiyor.