Alp Altınörs
Libya üzerine Rusya-Türkiye anlaşması ne getiriyor?
Libya bir bölgesel savaşın eşiğine gelmişken, Rusya-Türkiye dışişleri heyetleri arasında yürütülen müzakerelerin anlaşma ile sonuçlandığı ilan edildi. Ankara’da AKP sözcülerinin Sirte ve Cufra’ya harekât başlatacaklarını açıklamalarının ardından Mısır Meclisi’nden çıkan Libya’ya asker gönderme kararı ile gerilim yeni bir düzeye çıkmıştı.
Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Verşinin ile Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal başkanlığındaki heyetler arasında gerçekleşen müzakerelerde 22 Temmuz 2020 tarihi itibariyle anlaşma sağlandı.
AKP ATEŞKESİ İMZALAMAYA MECBUR KALDI
Anlaşmanın daha ilk cümlesinde Rusya ve Türkiye tarafından, Libya’daki durumun sahada gerilimin azaltılarak politik çözüm sürecine evriltilmesi amacıyla 8 Ocak’ta İstanbul’da başlatılan inisiyatife vurgu yapılıyor. Bu inisiyatif, ikinci adımı olan 13 Ocak Moskova zirvesinde, Haftar’ın masayı terk etmesi üzerine kadük kalmıştı. O dönemde ateşkesi isteyen Trablus güçleriydi, zira başkent kuşatılmış ve düşmek üzereydi. Haftar başkente yönelik saldırıyı kesmeye yanaşmıyordu. Libya’yı liderliği altında birleştireceğini iddia ediyordu. 19 Ocak tarihli Berlin Konferansı kararları da ona ilerleme imkânı veriyor gibiydi. Ancak Haftar, Berlin Konferansı’nda Libya’nın yeni kurucu meclisi olarak kabul gören Tobruk’taki Temsilciler Meclisi’ni de bir kenara iterek kendisini Libya’nın tek hâkimi ilan etti. Türkiye’nin sahadaki dolaylı askeri varlığı 10 bini aşkın Suriyeli paralı asker ve onlarca SİHA ile hissedilir ölçüde arttı. NATO da Trablus hükümetinden yana ağırlığını koydu.
Altı ay sonra gelinen noktada, Haftar, Trablus batısındaki el-Watiye hava üssünü kaybetmesiyle başlayan gerileme içerisinde, Trablus çevresinden, Tarhuna’dan çekildikten sonra, Sirte-Cufra hattını elinde tutmaya gayret ediyor. Bu kez ateşkesi isteyen Tobruk güçleri. Ankara-Trablus hattı, Sirte’yi almadan ateşkes yapmak istemiyordu. Ancak buna mecbur kaldı.
Anlaşmada taraflar; Libya’daki sorunun askeri yollardan çözülemeyeceğini kabul ederek BM destekli Libyalılar arası politik diyalogla varılacak bir çözüm üzerinde uzlaşıyorlar; BM’nin terör örgütü olarak tanıdığı gruplarla mücadele sürdürülüyor; Berlin Konferansı kararlarına atıf yapılıyor; Libya’nın egemenliği, bölünmezliği ve bağımsızlığı vurgulanıyor.
ANLAŞMANIN MADDELERİ
Anlaşmanın 4 maddesi ise şu şekilde:
1. Libya’da kalıcı ve sürdürülebilir bir ateşkes için şartların oluşturulması amacıyla Libyalı tarafların teşvik edilmesi de dâhil olmak üzere ortak çabaların sürdürülmesi,
2. Libya hakkında Berlin Konferansı (19 Ocak 2020) sonuçlarıyla uyumlu olarak ve BM ile eşgüdüm halinde Libyalılar arası siyasi diyalogun ilerletilmesinin sağlanması,
3. Güvenli insani erişimin sağlanması ve ihtiyaç duyan herkese acil insani yardımın ulaştırılmasını teminen tarafların önlem almaya davet edilmesi,
4. Libya konusunda Ortak Çalışma Grubu’nun oluşturulmasının değerlendirilmesi ve müteakip istişarelerin yakın zamanda Moskova’da yapılması.
ANLAŞMA NE GETİRİYOR?
Anlaşma ne getiriyor? İlkin, Libya’da sahadaki çatışmaların bir süreliğine durdurulmasını. Ankara destekli Trablus güçlerinin Sirte-Cufra harekatının durdurulmasını. Dolayısıyla muhtemelen Mısır ordusunun Batı Libya’ya girişinin de ertelenmesini. Böylece mevcut Sirte-Cufra hattı Doğu-Batı Libya arasındaki geçici sınır olarak kabul edilmiş oldu. Mısır’ın başlattığı Kahire İnisiyatifi hedefine ulaştı.
Peki ne oldu da CB Sözcüsü İbrahim Kalın’ın "Sirte’yi almadan ateşkes yapmayız" sözleriyle ifade ettiği duruş değişti? Fahrettin Altun’un "İletişim Başkanlığının" twitter hesabından "meşru hedef" ilan edilen Sirte ve Cufra’dan neden vazgeçildi? Güç dengelerini değiştiren gelişmeleri: el-Watiye hava üssünün bombalanması ve Mısır Meclisi’nin sınır ötesi harekât tezkeresini geçirmesi olarak sıralayabiliriz. Keza Fransa, Almanya ve İtalya’nın ateşkes çağrısı yapması, hatta Ankara’yı yaptırımlarla tehdit etmeleri önemli bir diğer gelişme oldu (ki İtalya bugüne değin genelde Trablus hükümetinin arkasında durmuştu). AKP iktidarı ABD’den de Sirte’ye yönelecek bir hamle için yeterli destek bulamadı. ABD, Mısır ve Türkiye arasında bir çatışma ihtimalini istemedi. Oysa Trablus etrafındaki ablukanın kaldırılmasında hem ABD hem de Rusya Haftar’a büyük bir basınç uygulamışlardı. Ancak ABD’nin halen Libya’ya ilgisinin nispeten düşük profilli seyrettiğini söyleyebiliriz.
Libya petrollerinin %60’ını barındıran Sirte bölgesinin Doğu Libya güçlerinde kalmasıyla birlikte, Libya’da cereyan eden petrol savaşında üstünlük Tobruk’ta kalmıştır. Libya nüfusunun çoğunluğu Batı Libya’da (Trablus hükümetinin yönetimi altında) kalmıştır; petrol kuyuları ise Doğu Libya’da. Eğer AKP’nin amacı, yandaş basında sıkça yazıldığı üzere, fetihçi yöntemlerle petrol elde etmek idiyse bu başlıkta tamamen başarısız olmuştur. Yeni-Osmanlıcı siyasetin yeni bir iflası olarak not edebiliriz.
ANLAŞMANIN MUHTEMEL SONUÇLARI
Anlaşmanın muhtemel sonuçları, Trablus’taki hükümetin feshi, ABD, Fransa ve Rusya’nın üzerinde anlaşacakları (en azından üçünün de veto etmeyeceği) yeni bir mutabakat hükümetinin oluşturulması yönünde olacaktır. AKP iktidarı burada kısmen kendi çıkarlarını da koruyacaktır (ki iç savaşa hiç dahil olmasaydı da koruyabilirdi) ancak yandaş basında iddia edildiği üzere Libya politik senaryosunun başyazarı olamayacaktır. Mısır Müslüman Kardeşler (İhvan) milislerini sınırlarından uzakta tutmuş olacaktır. Doğu Libya’yı bir tür himayesi altına almıştır. Baraj meselesinde restleştiği Etiyopya’ya da gözdağı vermiştir. Ayrıca Mısır bu sonuçları bilfiil asker göndermenin getireceği büyük riskleri üstlenmeden elde etmiştir. Rusya ise uçaklarını Cufra üssüne yerleştirmiş, Libya Büyükelçiliğini (şimdilik Tunus’tan) yeniden açmış, Libya’daki mevcudiyetini resmileştirmenin yollarını aramaktadır.
Ancak eğer daha az muhtemel senaryo gerçekleşir ve Ankara, Trablus hükümetinin mevcut (Müslüman Kardeşler ağırlıklı) bileşimiyle devamını dayatırsa, o zaman Libya uzun vadeli olarak ikiye bölünebilir. Rusya’nın bu ihtimali tümüyle dışlamadığını da belirtelim.
Türkiye basınında Libya ile ilgili en çok sarf edilen söz öbeği "meşru hükümet" olsa gerek. Suheyrat Anlaşmasıyla sadece bir hükümet değil, bir de seçimle gelen Temsilciler Meclisi kuruldu. Her ikisi de uluslararası meşruiyete sahiptir. Hatta BM Güvenlik Konseyi tarafından da onaylanan Berlin Konferansı sonuçlarına göre, Tobruk’taki seçilmiş Temsilciler Meclisi yeni kurulacak hükümetin onay mercii olarak bir tür kurucu meclistir. Bundan sonra Libya’da Temsilciler Meclisi başkanı Akila Salih’in adını daha çok duymaya hazır olun.
GEÇİCİ BİR UZLAŞMA
Mevcut anlaşmanın yürürlüğü Türkiye ve Rusya dışında da pek çok faktöre bağlı bulunduğu, AKP iktidarı petrol kaynaklarına ulaşamadığı, Trablus hükümeti sürdürülebilir olmadığı, Haftar ilk fırsatta Batı seferine kaldığı yerden devam etmek isteyeceği için, bu anlaşmanın geçici bir uzlaşma olarak nitelendirilmesi en doğrusu olur.
Doğu Akdeniz’de farklı ülkelerin egemen sınıfları arasında yoğunlaşan doğalgaz ve petrol paylaşım mücadelesinin yeni bölgelerde, yeni biçimlerde tırmanması kaçınılmazdır. Libya da buradan payını düşeni alacaktır.