Alp Altınörs
Mali Krizin İşçilere ve Doğaya Yansıması
İstanbul’da Polonez işçileri Tek-Gıda-İş Sendikasında örgütlenebilmek için direniyor. İşçileri kapının önüne koyan Ürdünlü patron, gölgesinde işçiler serinlemesin dite oradaki ağacı bile kesti! Polis ise şirketin Ataşehir’deki merkezinin öününde biber gazıyla işçilere zulmetti. Bütün bunlar, Ürdünlü şirketin süper-sömürü yerine ortalama bir sömürü oranına razı olmaması nedeniyle yaşanıyor. İşyerine sendika girmesin; işçilerin ücretleri asgaride kalsın, sosyal hakları sıfır düzeyinde tutulsun diye yaşanıyor. İşçiler ise direniyor.
Erdoğan, patronlarla bir buluşmasında, “OHAL yetkilerini kullanarak grevleri engelliyoruz” demişti. Bu emek rejimi, fiili OHAL altında sekiz yıldır sürüyor. Erdoğan iktidarının ülkeye yabancı sermaye çekebilmek için de vaat edebileceği pek bir şey kalmadı. Başkancı Rejim’in en temel krizinin uzun süreli dış finansman krizi olduğunu daha önce de belirtmiştik. Ülkeye yatırım yapacak yabancı sermaye, kendi şartlarıyla geliyor. Sendikasız çalışma da bu şartlardan birisi. Ve tabii ki, tüm işçi grevlerinin yasaklanması…
Döviz finansmanı krizi, bir diğer yansımasını madenlerle doğanın katledilmesinde buluyor. CHP milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’ın verdiği bilgilere göre; AKP altın madenlerine, Merkez Bankası’na öncelikli satış şartı getirdi. Böylece Merkez Bankası, altın madenlerinden çıkan tüm altının alıcısı oluyor (ancak o almazsa başka yere satılabiliyor). Bu yolla, TL’nin güven ve değer yitirdiği koşullarda Merkez Bankası, ödemeler dengesini kurmak için, altın rezervlerindeki artışı kullanıyor.
Nihayetinde altın, milliyetsiz bir dünya parasıdır! Dışarıdan döviz girişi sağlanmıyorsa; o halde her yere siyanür saçıp altın bulalım! İşte Erzincan İliç’te yaşanan türde çevre felaketleri bu mantığın bir sonucudur. Son yıllarda giderek tırmanan sayıda maden ruhsatı ile yandaş sermayenin madenciliğe seferber edilmesinde bu etken rol oynuyor. AKP iktidarı, döviz darboğazını altın madenciliğiyle aşmaya çalışıyor.
Mali kriz, bir döviz finansmanı krizi biçiminde, Hazine ve Maliye Bakanı kim olursa olsun (ki gerçekte bu rejimde bakanların hiçbir ağırlığı yoktur) derinleşmeye devam ediyor. Carry trade (keriz ticareti) ile halkın sofrasından kesilenlerin spekülatif sermayeye peşkeş çekilmesi, asgari ücret düşük tutularak emekçilerin enflasyona ezdirilmesi, ihracattaki durgunluğun sanayi üretimini geriletip, işsizliği pandemi dönemi seviyelerine çekmesi, Anadolu’nun dört bir yanına verilen maden ruhsatları ile doğanın kapitalistçe talanı, işçilerin her türlü örgütlenme, sendikalaşma, grev girişimlerinin zorla bastırılması… Kısacası Başkancı Rejim’in kaçınılmaz eşlikçisi olan mali kriz (döviz bunalımı) yaşamın her alanında kapitalist sömürünün derinleşmesine yol açıyor. Mali kriz, toplumsal bir krize dönüşüyor.
Önümüzdeki dönemde daha fazla işçi dayanışması göreceğiz. Sendikalaşma çabalarının artışı, asgari ücretin açlık sınırının altında olmasının kaçınılmaz sonucudur. Polonez direnişi, bunun bir işaretidir. Daha fazla çiftçi itirazı göreceğiz. Bursa Karacabey’de domates üreticilerinin traktörlerle yolları kesmesi, bunun bir işaretidir. Yine, daha fazla maden ruhsatı, daha fazla vahşi madencilik göreceğiz. Bunun bir sonucu olarak da yerellerde, doğal çevrenin korunması için daha fazla halk mücadelesine tanık olacağız. “Seçimsiz 4 yıl” mottosu ile uluslararası sermayeye verilen “güvence”, hayatın her alanında sınıf mücadelesinin gelişmesiyle boşa düşecek gibi görünüyor.
Alp Altınörs kimdir?
Çevirmen, iktisatçı ve siyasetçi. Avukat bir anne ve babanın çocuğu olarak Ankara’da doğdu. Liseyi TED Ankara Kolejinde bitirdikten sonra, Bilkent Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler eğitimi gördü, ancak yarım bıraktı. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde İktisat Fakültesi’ni bitirdi. Ankara Üniversitesi’nde Rus Dili ve Edebiyat eğitimini halen sürdürmektedir. İspanyolca eğitimini İstanbul Cervantes Enstitüsü’nde tamamladı. İngilizce, İspanyolca ve Rusça dillerinde çevirmenlik yapmaktadır. "İmkansız Sermaye-21. Yüzyılda Kapitalizm Sosyalizm ve Toplum" adlı kitabın yazarıdır.