Aris Nalcı
Mardin'de mülk alan 99 'yabancı'!
Mardin Milletvekili Tuma Çelik geçtiğimiz haftalarda bir kez daha mecliste sordu. “Türkiye'nin diğer kentlerinde yabancılara mülk satışı yasak değil iken, Hatay, Mardin ve Kilis'te neden 2008'den beri yasak?”
'Parayı basanın pasaportu' sisteminin geliştiği, Türkiye pasaportunun karaborsada nasıl ve hangi paralara satıldığının uluorta konuşulduğu şu günlerde doğru soru...
2008'de Bakanlar Kurulu'nun 'yabancılara mülk satışı yasağı' kararına sebep olan olaylar zinciri, tam dedektiflik iş.
Parça parça sökmek lazım bu örgü yumağını.
Haydi başlayalım.
Önce, Mardin Milletvekili Tuma Çelik'in benim ARTI TV'deki Gamurç // Köprü programımda da anlattığı şu soru önergesine tekrar bir göz atalım:
“...Türkiye’de yabancılara mülk satışının mümkün olmadığı 3 il bulunuyor. 27/10/2008 tarih ve 14273 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’yla; Mardin, Kilis ve Hatay illerinde kamu yararı ve ülke güvenliği nedeniyle yabancılara mülk satışı yasaklanmıştır.
Soruyorum… Bu kararı veren Bakanlar Kurulu’nun da unuttuğunu tahmin ettiğim; İstanbul, Edirne, Kars, Hakkâri ve Antalya’nın da içinde yer aldığı, Türkiye’nin 78 ilinde olmayan kamu yararı ve ülke güvenliği nedir? Bu karar, kendisi ve ebeveynleri bu illerde doğmuş, büyümüş ve değişik nedenlerle vatandaşlığını kaybeden Süryani, Melkit Hristiyan, Arap, Alevi ve Kütlere karşı alınmış bir karar gibi görünüyor.”
Birçoğunuz gibi benim de aklıma ilk olarak, “Tabii canım, Suriye savaşı sebebiyle sınır bölgelerinde satışı yasaklamışlardır o zaman” gibi kolaycı bir cevap geliyor.
Ama iş öyle değil. Sınır bölgelerinden bahis ediyor isek, Urfa niye yok? Antakya, Antep, Şırnak niye yok?
'Kilis'teki 4 Alman ve Mardin'deki 99 yabancı!'
2008 yılında özellikle bu üç ilde satış yasağı çıkarılıyor. Diğer sınır illeri listede yok. Kararı duyuran dönemin Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir de ilginç bir yöntem seçiyor. Bu illerde satışın yasaklanmasının son bir yılda (2008-2009) yapılan birkaç satışa bağlıyor.
“Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre, Kilis’te dört Alman uyruklu vatandaş 25 bin 153 metre kare taşınmaz satın alırken, Mardin’de 99 yabancı uyruklu vatandaş toplam 2 milyon 383 bin 192 metrekare büyüklüğünde 521 taşınmaz satın aldı.” deniliyor duyuruda.
Soruyor insan...
Kilis'tekilerin Alman vatandaşı olduğu söylüyorsunuz da Mardin'deki 99 kişinin ne vatandaşı olduğunu neden söylenmiyorsunuz? Yoksa onlar aslında pasaport olarak yabancı değil de 'içinizdeki yabancı' mı?
İlginç tesadüfler bunlar tabii, ama ben tesadüften ötesinin olabileceğini düşünenlerdenim.
Neden mi? 2008-2009 yılları, 80'lerde Türkiye'yi terk etmek zorunda kalmış Süryanilerin pek çoğunun köylerine geri dönüş için umutlandığı ve hareketlendiği yıllar.
Hatırlatalım, son dönemde kaybedilen ve katledilen Hürmüz ve Şimuni Diril çifti de bu yıllarda geri dönmeye karar vermişlerdi.
Radikal gazetesinden Enis Tayman'ın 9 Aralık 2012'de yaptığı bir haberde göç eden 2845 Süryani aileden 91'inin bu tarihlerde geri döndüğü belirtiliyor. Büyük rakam. (Radikal arşivi artık kapandığı için size Suryaniler.com'dan okumanızı tavsiye ederim
Köyüne değil TOKİ'ye dön...
TOKİ fırsatı görüp de kaçırır mı? Kaçırmaz. Köylerine geri dönmesinler, hak iddia edemesinler diye göz boyamak için 'Mardin Evleri Projesi'ni üretti. “TOKİ'den Süryanilere geri dönüş konutu!” başlıkları atıldı
Tabii proje tutmadı. İnsanlar köylerine dönmek istiyorlardı , apartman evlere değil.
Hürmüz Diril o yaşına rağmen Şırnak'ta geri döndüğü tapulu toprağında kendi köy evini, eski yöntemlerle onarıyordu.
Peki 2008 yılında niye bunlar oluyor?
Çünkü o tarihe kadar doğru dürüst bir tapu kadastro çalışması yapılmamış olan bölgede, arsa sınırları cumhuriyet defterlerine yeni sistemle geçirilmeye, pafta – parsel sınırları yeniden çizilmeye başlanıyor.
Sahibi ortalıkta olmayan arsalar, üzerine konanlara veya hak iddia eden çevredekilere yazılıyor... Yani gaspçılar, tapu sahibi, vatandaşlıktan çıkarılmış olan Süryaniler de 'yabancı' yapılıyor.
Türkiye’de hükümetin demokratikleşme paketlerini açıkladığı, azınlıkların gasp edilen vakıf mallarını geri alabilecekleri umudunun doğurulduğu bir dönem. İstanbul’da gayrimüslim vakıflar arasında mülk iadeleri var. Mardin'de ise hava pek öyle güzel esmiyor azınlıklar için.
Süryaniler köylerine geri dönmek için geldiklerinde evlerinin, arazilerinin, kiliselerinin ellerinden alınmaya başladığını fark etmiş. Ardından bu uygulama Vakıf mülklerine sıçramış.
Mardin Mor Gabriel Manastırı Vakıf Başkanı Kuryakos Ergün 2017'de Agos gazetesine şöyle diyor mesela:
“2008’de kadastro çalışmalarıyla süreç başladı. O zamanlar kadastro çalışmalarını çok bilmiyorduk. İlk defa buralara geldi. Hazine’den geldiler, Orman Müdürlüğü’nden geldiler biz ne olduğunu o zaman pek anlamadık. Midyat ve çevresinde 170’e yakın köyün tapusu yapıldı. O dönem bize dönük şikayetler de oldu. Aklımızın almadığı şikayetler. Mor Gabriel Manastırı’nın olduğu yerde eskiden bir cami varmış ve o yıkılmış diye şikayet ettiler. Savcı buraya kadar geldi. Camiyi aradılar. Bize camiyi gösterin dediler. Manastıra bilirkişi getirtip yıkılmış camiyi aradılar.”
Uygar Gültekin'in röportajının tamamını okumanızı tavsiye ederim. Türkiye'de olumlu rüzgarlar esen dönemlerde, hava durumunun azınlıklar için ne kadar farklı olacağını fark edeceksiniz.
Sene gelmiş 2022'ye hala 2008'deki kurul kararı uygulamada. Karar uygulamada olunca bürokratların kılı bile kıpırdamıyor. Cevap hazır “Bakanlar Kurulu kararı var”.
Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanı Murat Kurum, 10 Şubat 2022 tarihinde konuyla ilgili tekrar açıklama yaptı. Bu mülk satış yasağının ırkçılık veya ayrımcılık konusuyla alakası olmadığına değinmeye çalışıyor ama tek yaptığı bakanlar kurulu metnini tekrarlamak. Mardin, Kilis, Hatay'da imarlı alanın yüzde 10'u aşması nedeniyle mülk satışı yasak olduğunu belirterek, “Bu üç ilin tamamı, kamu yararı ve ülke güvenliği açısından Bakanlar Kurulu kararıyla yabancıların taşınmaz mülkiyeti ve sınırlı ayni hak edemeyecekleri alan olarak belirlenmiştir” diyor.
Bakan bu konuda bir şey demek zorunda kaldı ise, demek ki devlet için sorun hala devam ediyor. Milletvekili Tuma Çelik'in soru önergesi de belli ki bazı yaraları kaşımaya devam edecek.
Kısaca iki hususa daha değinmeye gerek var.
Birincisi:
TC vatandaşı Süryaniler niye yabancı oldular? Anlatalım. Yine Bakanlar Kurulu kararı ile Türkiye Cumhuriyeti tarihinde birçok kereler yurtdışına gitmiş olan Ermeniler, Süryaniler ve Rumların isimleri listeler halinde Resmi Gazete’de yayınlandı ve “vatandaşlıktan çıkarıldığına karar verildi” denildi. Mesela 2001 yılında Özellikle Şırnak, Mardin, Silopi bölgesine nüfus kayıtlı binlerce Ermeni vatandaşlıktan çıkarıldı. Bunu da o dönemde geri dönüp Silopi'deki büyük arsalarını geri almasınlar diye yaptılar belki de.
Dolayısı ile bu insanlar yavaş yavaş sadece gittikleri ülkelerin pasaportunda almış oldular.
İkincisi:
Madem bu topraklar onların. Neden tapuları ile hak aramıyorlar diyecek iseniz? 1980'lerde bölge karışık. Henüz Tapu Kadastro işlemleri yapılmamış. Köylerin sınırlarını muhtarlar biliyor. “O köy şu taşa kadar şugillerindi” gibisinden bir kadastro anlayışı var. Köylerden çıkanların ellerinde bazı belgeler olsa da zamanla komşuları veya köylerine hayvan otlatmaya gelen diğer köylüler arsaları işgal ediyor. Süryanilerin de Ermenilerin de bunlardan haberleri var aslında. Ama ses etmiyorlar. Bazılarının kirvelik ilişkileri var bu işgalcilerle. Bazılarının ortaklık. Ama Türkiye'de kalan Hristiyan olmayan ortak, şu ana tapuda sahip kaydediliyor.
Devlet ondan yana.
Tapu ondan yana.
Coğrafya ve komşular ondan yana.
Dolayısı ile geri dönenlerin bazı bölgelerde doğrudan üzerlerine toprak alma şansı ancak şu anda toprağın sahibi olan gaspçı komşunun 'oluru' ile bilabedel veya cüzi bir bedel karşılığında iki tarafı anlaştırarak yapılabiliyor.
Örneğin, köyünüze dönüyorsunuz ve bir bakıyorsunuz arsanızda bugün biri oturuyor. “Bugüne kadar yoktun komşu” diyor. Ama sorun çıksın da istemiyor ve kolaydan işi çözmek için: “Sen zaten yurtdışında yaşayacaksın. Yazları geleceksin belki sadece buraya. Geleceksen de benim evin ve bağını bana bırak sana şurada birkaç dekar verelim anlaşalım” deniyor.
Yine bu köşede birkaç ay önce Sasonlu David'in aynı bu şekilde yaşanan mülk devrini yazmıştım. David mülkünden ancak bir parçayı bu şekilde geri alabilmişti.
İşte bu işlem 'satış' olduğundan, devlet de 'satış'ı yasaklıyor. Komşu (gaspçı) istese bile sana satamasın diye...
Memleketin son kalan arsaları eski sahiplerine verilmesin diye, yeni vatandaşlık almış 'yabancılar'a satılabilecek ama eski 'yabancılar'a geri verilmeyecek.