Mehmet Altan
Medyanın ölüme yatma süreci…
Medyanın "ölüme yatma" sürecinin öncesinde, "holdingleşme" sürecine projektör tutmak gerekiyor…
"Holdingleşme" sürecinde farklı ortaklıklara şahit olundu. Aydın Doğan, Ayhan Şahenk ile bir medya kurma girişiminde bulunurken; Dinç Bilgin, Mehmet Emin Karamehmet ve Hüseyin Özyeğin Medya Holding ortaklığı için bir araya geldi.
2000’li yıllara gelindiğinde ortaklık kurarak medya grupları oluşturan iş insanlarından Hüseyin Özyeğin dışında kalan diğer tüm iş insanları kendi medya gruplarının patronu olmuştu.
***
1980’lerde başlayıp, 1990’larda hızlanan medyadaki "holdingleşme ve tekelleşme" sürecinin aşamalarına daha önce değinmiştik. Ama anımsamakta fayda var…
Medyanın siyaset ile olan çıkar ilişkileri, büyük kavgalar ve çılgınlıklarla sürdürülen promosyonla büyüme, özel televizyonculuğa geçiş, 1995’den sonra daha da hızlanan dağıtımda, reklamda kartelleşme ve anti-sendikal çabalar….
***
Bu süreçlerle birlikte tekelleşme de hızlandı. Holdingler yayın alanlarını genişletmek ve okuyucu sayısını arttırmak için çapraz tekelleşmeye gidiyordu.
Gazeteler, dergiler, kitaplar… Televizyonlar, radyolar…
Doğan ve Bilgin grubu bu dönemin en büyük iki grubu haline geldi.
Dönemin bir başka ve çok önemli özelliği, bu iki grubun dağıtım tekelini ele geçirmesi idi.
1996 yılında Doğan ve Bilgin birleşerek Bir-Yay dağıtım firmasını kurdu.
1998 yılında Doğan, Sabah, Uzan, İhlas ve Aksoy piyasanın % 80’ini oluşturuyordu.
Mali açıdan Doğan, Çukurova, Uzan, Sabah, İhlas ve Doğuş 2002 yılına kadar Türk medyasına egemen oldu.
***
Ayrıca bu medya gruplarının çok değişik alanlarda faaliyet göstermeye başlamışlardı.
Örneğin, tekelleşen grupların en büyüğü olan Doğan Grubu 1999’dan itibaren dikkat çekici bir farklılaşma gerçekleştirdi…
1979 yılında Milliyet gazetesi ile sektöre atılan Aydın Doğan 1980’lerde turizmle,1990’larda bankacılık ve finansla yoluna devam etti.
Ayrıca, Doğan Holding Çelik Halat, Bodrum Marina, Ray Sigorta, Dışbank ve Petrol Ofisi gibi firmaları da bünyesine dâhil etti.
Bu genişleme ve yayılma sonucu tüm büyük gazeteler ve TV kanalları, holding – banka – medya zinciri içinde yer aldı.
***
2001 yılında medya gruplarının reklam harcamalarından aldıkları paylar incelendiğinde, en fazla payı alanların tekelleşmede önde gidenler olduğu görülüyor.
Yapılan hesaplamalara göre bu tarihlerde Doğan, Bilgin, Çukurova, Uzan’ın yoğunlaşma oranı yüzde 73’tü.
Reklamlardan aldıkları paylar da bu oranla orantılı olmuştu.
***
Tekelleşme, çapraz tekelleşme, aşırı yoğunlaşma derken 2001 krizi medyadaki yapılanmayı alt üst etti…
Önceki hafta yazdığım gibi 2001 yılı krizlerle geçen ve en çok bankacılık krizleri ile sarsılan bir yıl oldu ama dalgası medya teknesini de devirdi.
***
Devlet duruma müdahale ederek banka sahiplerinin ve yöneticilerinin mal varlığına el koymuş, onları tutuklamıştı.
Ama bu banka sahiplerinin bir bölümü aynı zamanda gazete sahipleriydi.
Sabah yayıncılığının patronu Dinç Bilgin, Erol Aksoy, Cavit Çağlar gibi isimler tutuklanan medya patronları oldu.
***
2003 yılından sonra medya sahipliğinde tsunami yaşandı.
Önce 3 Temmuz 2003’te Uzan Grubu’nun 1984’ten beri kontrolünde olan İmar Bankası’na, 14 Şubat 2004’te grubun diğer varlıklarına el konuldu.
Sonrasında ise sahip olduğu bankanın kamuya olan borçları sebebiyle Bilgin’in ATV-Sabah grubu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) geçti.
2005 yılının Mayıs ayında Turgay Ciner ile TMSF arasında yapılan anlaşma sonucunda Merkez Yayıncılık, Dinç Bilgin’e ait olan Sabah-ATV ve onlara bağlı mecra ve markaları 10 yıl vade ile toplam 433 milyon dolara TMSF’den satın aldı.
Ama bu satın alma hikâyesi burada kalmadı.
***
Diğer yandan Türkiye’nin ilk şifreli kanalı olan Cine5 de TMSF’ye geçti.
Böylece TMSF, Türkiye’nin en büyük "medya holdingine" dönüştü.
"Havuz medyasına" beş kalmıştı.