Midirfillik

İçerde, dışarda durum midirfillik. Artık bu siyasal makinanın ne işe yaradığını çok iyi biliyoruz. Ülkeyi batırıyor ama servet getiriyor. Herhalde bu yüzden ülkemizin en zenginlerinin partisi AKP, 23. kuruluş yıl dönümünü 2. parti olarak kutlayacak...

Muhteşem vaatler, olağanüstü hukuk reformlarıyla iktidara gelen, yıllar içinde çeşitli değişimlerden geçerek muazzam kişisel servetler edinmeyi ve ülkeyi kara bir sefalete mahkûm etmeyi başaran AKP, bu hafta çarşamba günü 23. kuruluş yıldönümünü kutlayacak.

Bütün kurumları çökertmeyi, hukukun görüntüsünü dahi yok etmeyi, emeklileri açlığın kapısına getirmeyi, yönetmeyi artık sadece “yasaklama” olarak anlamayı “siyaset” zanneden AKP’nin dış politikasını da “AB ile başlayan parantezini ‘Müslüman Kardeşler’ ile kapatıyor” diye özetleyebiliriz herhalde.

xxxxxxx

Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye için milli yas ilan eden, Haniye nedeniyle öfkelendiği için ülkede 57 milyon kullanıcısı olan sosyal medya platformu Instagram’ı kapatan, sonra cumartesi gecesi birdenbire yeniden açan bir “tarz-ı siyaset”i tarif edecek ciddi bir tanım bulmak zor herhalde.

Zorbalık bile bir noktadan sonra gülünçleşiyor çünkü…

Bu siyaseti izlerken son günlerde benim aklımda hep aynı kelime dolaşıyor: Midirfillik.

Ekşi Sözlük’de birisi midirfillik için şunları yazmış:

Mehmet Akan'ın Midirfillik oyununa adını veren esrarengiz makine-alet-ürün… Dayanıklı veya dayanıksız tüketim maddesi. Her derde deva olduğu, her kapıyı açtığı, her işi yaptığı söylenir, ama gerçekten ne olduğu, ne işe yaradığı kimse tarafından bilinmemektedir. Belki de bunun sebebi hiçbir işe yaramıyor olmasıdır, bilmiyorum.

xxxxxxx

O kadar da “işe yaramaz” değil tabii…

Tiyatro Online da Mehmet Akan'ın Midirfillik oyunu

İçin şöyle yazıyor:

Kısa yoldan zengin olmak, tez elden.

Birden yükselmek, demem o ki; tavanı delmek.

Siz de yattığınız yerden kutu kutu kazanmak istemez misiniz?

İstersiniz elbet.

Sizi gidi…

Onlar da istedi. Han, hamam, arazi ve daha nicesi.

xxxxxxx

Cumhuriyet’in “midirfillik dönemini” yaşadığımız günümüzde, tatilde olmasına rağmen TBMM 15 Ağustos’da Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı ağırlamak için olağanüstü toplanacak.

Halbuki Mahmud Abbas, bizim ölümü üzerine yas ilan ettiğimiz “Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye'nin ne İran’da, ne de Katar'da düzenlenen cenaze törenlerine katıldı. Doha'daki merasime de yardımcısını gönderdi.”

Haber kaynakları Haniye’nin cenazesine katılmayan Abbas’ın 2016 yılında ölen eski İsrail Başbakanı Şimon Peres'in cenaze törenine katıldığını, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüştüğünü de vurguluyorlar.

Hamas’ı hiçbir devletin sahiplenmediği kadar sahiplenen bir siyasi iktidarın, Hamas’a sert bir muhalif duruş gösteren Filistin Devlet Başkanı’nı ağırlayacak olması, “her derde deva olduğu, her kapıyı açtığı, her işi yaptığı söylenir ama gerçekten ne olduğu ne işe yaradığı kimse tarafından bilinmez” denilen midirfillik tanımına tam uyuyor sanırım.

xxxxxxx

Tabii bu arada Ankara’nın ne Hamas’ın yeni liderinin seçilmesinde ne Gazze için “kalıcı barış” amacıyla toplanacak uluslararası toplantıda, ne de Filistinli farklı grupları bir araya getiren Pekin’de esamesinin okunmaması da bu dış politika tablosunu tamamlıyor.

Ne yapıyoruz, niye yapıyoruz, yaptıklarımız ne işe yarıyor, kimse bilmiyor.

xxxxxxx

İktidarda kalmak ve “ham hup şaralop”a devam etmek için her şeyi mubah gören bir anlayışın, hakkı, hukuku, anayasası da tabii ki olmaz, olamaz…

Atanmış memurun, Anayasa Mahkemesi kararını “yok hükmünde” ilan edebildiği bir siyasal çıldırmadan geçmekte ülke.

Öylesine “midirfillik” bir dönem ki bu, atanmış bir memur “anayasayı yok sayma” suçunu gözünü kırpmadan işleyebiliyor ve hukukla hiçbir ilişkisi olmayan açıklamalar yapabiliyor.

Siyaset anlayışları gibi hukukla ilgili de yeni bir dilleri var, “midirfillikçe” konuşuyorlar ve ne dediklerini hiçbir hukukçu anlamıyor.

xxxxxxx

Anayasa’nın 153 maddesi çok açık:

“Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.”

Biz onların dilini anlamadığımız gibi onlar da açık bir Türkçeyle yazılmış olan Anayasa’nın bu maddesini anlayamıyorlar.

Onun için kendilerine göre “midirfillik” dilinde bir anayasa uyduruyorlar.

xxxxxxx

Şimdi, anayasayı okuyamayan sadece “atanmış bir memur” değil… AKP’nin hukukçuları da anayasayı okuyamıyorlar.

Cumhuriyet’in bu “midirfillik” döneminde yargı mensuplarına Türkçe yazılmış anayasayı okutamıyoruz, okutsak da anlatamıyoruz.

Can Atalay meselesine bakalım, zaten orada her şeyi göreceğiz.… Anayasa Mahkemesi'nin Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay'ın vekilliğini düşürülmesine ilişkin 'yok hükmünde' kararının ardından muhalefet partileri verdikleri ortak dilekçe ile TBMM Genel Kurulu'nu 16 Ağustos Cuma günü olağanüstü toplantıya çağırdı.

xxxxxxx

Süreci hatırlıyor musunuz?

TİP'ten milletvekili seçildikten sonra tutuklu olduğu Gezi davası gerekçe gösterilerek hapishaneden tahliye edilmeyen Atalay, Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) başvurdu. AYM'nin verdiği hak ihlali kararının ardından yapılan tahliye başvurusu, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Yargıtay 3. Ceza Dairesi'ne gönderildi.

Yargıtay, Gezi davasında hükümlerin onandığını belirterek, AYM'nin kararını tanımadı ve tahliye talebi reddedildi.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin verdiği karar bir kez daha AYM'ye taşındı. AYM'nin verdiği ikinci hak ihlali kararı, önce İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne oradan da Yargıtay 3. Ceza Dairesi'ne gönderildi.

Yargıtay, ikinci hak ihlali kararını da tanımadı ve Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesi için TBMM'ye yazı gönderdi.

Hadi bakalım, bu yapılanları ciddi bir hukuk diliyle yorumlayın…

Ciddi hiçbir anlatım bu yapılanları açıklayamaz.

Çünkü bunlar “midirfillikçe” işler ve ne akla ne hukuka ne anayasaya uyar.

xxxxxxx

Bu kadar da değil.

Bu “midirfillik dönemin” uygulamaları ilerde bir yargı konusu olur mu bilmiyorum ama mizah konusu olacağı yüzde yüz:

30 Ocak'ta TBMM Başkanvekili Bekir Bozdağ tarafından okunan kararla birlikte Atalay'ın milletvekilliği düşürüldü.

Bunun üzerine AYM’ye yeni bir başvuru daha yapıldı.

AYM kendi kararını uygulamayan TBMM’nin Atalay’ın milletvekilliğini düşüremeyeceğini vurgulamak anlamına 'karar verilmesine yer olmadığını' duyurdu.

Ortada bir anayasa var ama parlamento da bu anayasayı uygulamıyor ve Anayasa Mahkemesi ile kavga ediyor.

Dünya siyaset tarihinde bunu açıklayacak örnekler, bu örneklerin isimleri var mı siyaset bilimcileri anlatsın.

Ama bence “midirfillik”ten daha iyi bir tanım bulmaları çok zor olacak.

xxxxxxx

Hem içerde hem dışarda durum midirfillik

Ama artık bu siyasal “makinanın” ne işe yaradığını çok iyi biliyoruz… Ülkeyi batırıyor ama yönetenlere muazzam bir servet getiriyor.

Herhalde bu yüzden ülkemizin en zenginlerinin partisi AKP, 23. kuruluş yıl dönümünü 2. parti olarak kutlayacak…

Çünkü fakirler bu “midirfilliklerden” sıkılmaya başladı artık.

“Olmaz ki bu kadar da midirfillik olunmaz ki

Memleket de bu kadar soyulmaz ki…”


Mehmet Altan kimdir?

İlk imzası 15 yaşında yayınlandı. 20 yıl Sabah, 6 yıl da Star Gazetesi'nde baş yazarlık olmak üzere çok uzun yıllar köşe yazarlığı yanında televizyon programcılığı ve yorumculuğu yaptı. 30 yıl boyunca İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yaptı.1993 yılından beri profesör. Yayınlanmış 40 civarında kitabı var. 15 Temmuz sonrası Anayasa'nın 19., 26. ve 28. maddeleri yok sayılarak tutuklandı. 21 ay cezaevinde kaldı. AYM, AİHM ve Yargıtay kararları ile hak ihlaline uğradığı saptandı. 29 Ekim 2016 tarihinden beri KHK'lı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Altan Arşivi