Eser Karakaş
Moody's ne dedi?
Geçtiğimiz hafta kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s Türkiye’nin notunu B2’den B3’e düşürdüğü, not görünümünü ise negatiften durağana çevirdi.
Moody’s’in bu kararının altında cari açığın yükselmesi ve yakın gelecekte (diyelim bir sene) cari açığın daha da yükselme riskinin varlığı.
B3 notu artık maalesef çok net bir biçimde uluslararası piyasalardan borçlanmayı adeta olanaksız kılan bir not, ya para bulamayacaksınız ya da çok ama çok yüksek, dünyanın en yüksek dolar faizi ile borçlanacaksınız.
Bu çok yüksek faizlerle girilen borçlanmalar da bir gün geri ödenecek; Türkiye’yi bu korkunç duruma getiren siyasi çizginin de faiz düşmanı, her kötülüğün anasının faiz olduğunu söyleyen bir partiye nasip olması da bir tuhaf kader.
Bu yazıyı yazmamın amacı aslında bu konulara girmeden, bu işin nerelere uzanma riski olduğuna değinmeden sadece Moody’s’in ne dediğini anlamak ve ifadeden akılları karışan varsa bir ölçüde, elimden geldiği kadar açıklık getirmek konuya zira iktisatçı olmayan bir, iki kişi bu ifadeden akıllarının karıştığını belirttiler ve bu neden diye sordular.
Kredi notumuzun B2’den B3’e düşürülmesini anlamak kolay, riskimiz daha da artıyor, para bulmamız daha da zorlanıyor ve eğer bir kreditör bulursak da çok yüksek faiz ödeyeceğimiz açık.
Ancak, not görünümünün Moody’s tarafından negatiften durağana dönüştürülmesi insanların ifade olarak akıllarını karıştırmış biraz galiba, negatiften durağana dönüştürülmesini olumlu bir nokta olarak yorumlamışlar (yanlış) ve hem notumuz düşüyor hem de nasıl not görünümümüz negatiften durağana dönüşüyor yani negatif olmaktan çıkıyor diye soruyorlar.
Son açıklamadan önce notumuz B2 idi ve not görünümü de negatif idi, bunun anlamı notumuzun her an daha da düşeceği idi, negatif ifadesi düşme riskinin yüksekliğine işaret ediyor.
Nitekim, notumuz da düştü ve B3 seviyesine geldi.
Ve aynı zamanda da not görünümü negatiften durağana dönüştü.
Not görünümünün durağana dönüşmüş olmasının, şimdilik kaydıyla, anlamı notumuzun yükselme ihtimalinin olmadığı ama aynı zamanda düşecek yerimizin de pek kalmadığı anlamına; başka bir ifade ile Moody’s kısa vadede bir not değişikliği beklentisi içinde değil, durağanlık bu demek.
Gelinen bu B3 durağan not düzeyinin temel belirleyicisi hiç kuşkusuz cari açık.
Kredi değerlendirme kuruluşları bizim ekonominin notunu düşürdükçe Hükümet cenahından ve destekleyici cahiller tarafından itirazlar da yükseliyor senelerdir ve tüm olumsuzluklara rağmen yüksek büyüme oranını, artmayan, hatta bir nebze azalan işsizliği de göstererek "bu koşullarda notumuzun düşürülmesi bize düşmanlıktır" bile diyebiliyorlar.
Biraz daha kalitelileri (!!!) de Fitch’in benzer bir not düşürmesi karşısında "Fitch yine Piçliğini yaptı" diyebilmişlerdi (bir büyük!!! gazetenin manşeti idi) bir dönem.
Yazıyı bitirmeden şunu da hatırlatalım, kredi derecelendirme kuruluşları ekonomilerin büyümeleri, istihdam düzeyleri ile pek ilgilenmezler, onları ilgilendiren yegane şey bir ülkeye dolar (ya da avro) getiren kişinin bu parasını yerli paraya dönüştürüp yatırım yaptıktan sonra çıkarken tekrar dolar ya da avroya döndüğünde kayba uğrayıp uğramayacağıdır.
Yabancı yatırımcı mesela bin dolar getiriyor, kur beş lira diyelim, Hazine kağıtlarına yatırım yaptı yani beş bin liralık devlet kağıdı aldı, Hazine TL faizleri yüzde otuz (vergiyi karıştırmıyorum), anaparası ve faiziyle beraber sene sonunda elinde artık 6500 TL var, çıkacak Türkiye’den, kur hala beş lira ise 1300 doları olacak ve gidecek, çok iyi bir getiri.
Ancak, bu arada kur beş liradan on liraya fırlamış ise sene sonunda yabancı yatırımcı ancak 650 dolar alabiliyor yani yatırımından (!!!) 350 dolar kaybediyor.
Kurun beş liradan on liraya çıkmasının en büyük nedeni ise cari açığın büyüklüğü yani başka bir ifade ile cari açık borsaya, Hazineye yatırım yapan yabancı için en büyük risk çünkü kurlar cari açığa çok duyarlı doğal olarak.
Büyüklükleri daha net olsun diye biraz karikatüral olarak verdim ama durum bu.
Lütfen kimse kredi derecelendirme kuruluşlarını bir ülke ekonomisi hakkında rapor yazan Dünya Bankası, IMF, OECD gibi kuruluşlarla karıştırmasın.
Kredi derecelendirme kuruluşlarının işi uluslararası yatırımcının kur riskini ölçmektir, nokta.
O risk de bugün ülkemizde çok yüksektir maalesef.