ne oldu ki şimdi?

türkiye’nin sınırlarını açmasıyla böyle bir insani krizin ortaya çıkacağı açıktı. öyleyse bu insanlar neden insan değil de mühimmatlarmışçasına sınıra yığıldı?

cenaze evinde gülünür mü?

gülünüyormuş, ateş düştüğü yeri yakıyor.

herkes bu kadar acımasız değil, başkasının acısına ortak olmak isteyenler var tabii ama onlar da son on günde öldürüldüğü söylenen 1700 suriyelinin acısını paylaşmaya gerek görmüyor. ateş, en fazla düştüğü mahalleyi yakıyor.

çok sık tekrar ediyorum, bağışlayın. üzülmek, hakkını vere vere, kimseyi atlamadan gerçekleşse de politik bir tutum değil ve eğer işin içinden çıkmak istiyorsak, düşünme pratiğimizi de kimin daha şerefsiz, insafsız, acımasız olduğunu tespit edip sosyal medyada paylaşmanın ötesine geçirmekte fayda var.

sondan başa doğru ilerleyelim.

iki gündür mülteci krizini konuşuyoruz. türkiye’nin, ab’den benzer bir karar gelmeden sınırlarını açmasıyla böyle bir insani krizin ortaya çıkacağı açıktı. öyleyse bu insanlar neden insan değil de mühimmatlarmışçasına sınıra yığıldı? sadece ab’yi suriye’de oluşturulan krize müdahale etmeye zorlamak için mi? bu hamlenin aynı zamanda iç kamuoyunu o çok sevdiği, konuşmaya, tartışmaya doyamadığı suriyeliler/göçmenler/mülteciler(hangisini isterseniz onu seçebilirsiniz) tartışmasına odaklama gibi bir işlevi de olmadı mı?

hemen ardından gelen soru bu krizin türkiye ile kimin arasında çıktığı çünkü suriye’de tsk mensuplarının (verilen sayıları güvenilir bulmadığım için anmak istemiyorum) bir hava saldırısında, bir buçuk tonluk bir bombayla öldürülmesinin kimin işi olduğu konusu, olaydan epey sonra netleşti. hatırlarsınız ilk saatlerde "rejim" suçlanıyordu ama iktidar yanlısı protestocular istanbul ve ankara’da, büyük bir öngörüyle protesto gösterilerini rusya temsilciliklerinin önünde yapmıştı. nitekim rusya saldırıyı kendilerinin yaptığını ifade ediyor ama türk gözlem noktalarını değil, cihatçıların bulunduğu alanı vurduklarını söylüyor. kremlin sözcüsü dimitriy peskov’un açıklaması dikkat çekici: "türk askerlerin hiçbiri, gözlem noktalarında hayatını kaybetmedi. bu noktalardaki askerler ne yaralandı ne de bir tehlikeyle karşı karşıya kaldı. türk askerlerinin hayatını kaybettiği trajik olaylar, eski sovyet ülkelerinin vatandaşları da dahil çok sayıda yabancı paralı askerin bulunduğu terör gruplarının saldırı düzenlediği yerlerde gerçekleşti. çok sayıdaki talebimize rağmen türk tarafı, orada türk askerlerinin bulunduğunu bize bildirmedi." birgün’den alıntıladım, yani, türk askerleri, anlaşmalar aykırı olarak cihatçı güçlerin yanında bulunuyordu, diyor. hava harekâtının olduğu gün tsk ve desteklediği gruplar tarafından suriye ve rusya hava kuvvetlerine bağlı uçaklara saldırı girişimleri olduğu da iddia ediliyor. türkiye’nin idlib’deki cihatçıları silahsızlandırma sözünü tutmadığını da göz önüne alınca, bu saldırının olmasının değil olmamasının şaşırtıcı olacağını görüyoruz.

türkiye cumhuriyeti hükümeti tekrar nato’dan destek almak istiyor ancak trump’la yapılan görüşmenin ardından yapılan açıklamada, gezi’den 15 temmuz’a kadar her konuya değinilip somut bir destek bilgisi aktarılmadı. abd’nin suriye’de–silah satmak dışında- türkiye’ye karşılıksız bir desteğinin olması ihtimali çok zayıf. ancak hizbullah güçlerine yapılan ve 10 kişinin öldüğü saldırı, abd -ve tabii israil ile- mahiyeti açıklanmayan bir anlaşmanın bedeli olan bir "görev" gibi görünüyor çünkü bu türkiye açısından karşı cephenin genişlemesi anlamına gelecek.  

bütün afra tafralar iç kamuoyuna yönelik. suriye hükümetinin çağrısıyla orada bulunan rusya’nın devlet başkanı putin’den, aradan çekilmesini, rejimle baş başa kalmayı talep etmek, birkaç üs kurmasına ses etmeyeceğini söylemek falan gerçeğin tersyüz edilmesi. rusya’nın türkiye ile gerilimi azaltmak istediği açık, türkiye bu krizi diplomatik yollarla çözmeye çalışabilirdi ama hizbullah saldırısının ne karşılığında yapıldığını da, önümüzdeki günlerde suriye’de türkiye’yi neyin beklediğini de kestirmek güç.

haberleri takip ediyorsanız bunları üç aşağı beş yukarı biliyorsunuz tabii. herhangi bir kınama anlamsız, "savaşa hayır" demek bile yetersiz. savaşı durdurmak için sözlerden, sloganlardan fazlası, savaşa karar veren güçleri geriletecek bir güç gerekiyor. suriye savaşı’nın farklı aşamalarında bölgedeki güçlerin farklı amaçları oldu, bu güçlere türkiye de dahil. bu sefer amacın savaşla hatta suriye ile ilgili olduğundan dahi emin değilim; bütün bunları bir kere bile kürt demeden aktarabilmek dahi bir işaret bence. yukarıdaki özette de gördüğünüz gibi her şey göz göre göre oluyor, gelişiyor. bunları yazarken muradım bir soru sormak ve cevabını gerçekten bilmiyorum.

bu kriz hangi krizi yönetmek için çıkartıldı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
ayşe düzkan Arşivi