Doğan Özgüden
'Nevroz' despotların Newroz krizleri…
Önceki yıllarda hem cumhurbaşkanı hem de parlamento seçimlerinde Cumhur İttifakı’nın diktasını pekiştirecek şekilde oy kullanarak Tayyip’in zaferini gece yarısı Türk bayrakları ve Erdoğan posterleri fora edip Brüksel sokaklarına dökülerek kutlayan Emirdağ çıkışlı ve çift milliyetli Türkler bu kez yerel seçimler için oy kullanıp Reis’e doğrudan destek verememekten ötürü son derece üzgün ve mahzundu.
Neyse ki gündüzle gecenin eşitlendiği 21 Mart imdada yetişti. Yurt dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) son anda yaptığı bir açıklamayla yüreklere su serpti: "21 Mart 2019 tarihinde, Türk dünyasına başkentlik yapmış Eskişehir’de düzenlenecek Nevruz kutlamalarına Türk dünyasının dört bir yanından katılım sağlanacak ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da iştirakiyle Nevruz ateşi yakılacaktır."
Belçika’daki Emirdağ’lılar her seçimde büyük destek verdikleri Tayyip’in tam da oylamaya on gün kala Eskişehir’e gelip bu vesileyle mehteran eşliğinde en büyük seçim şovlarından birini yapmasından ötürü son derece mutlu…
İyi hoş da, sorulabilir: Emirdağ Eskişehir’in ilçesi değil ki… Ne alaka?
Evet, Emirdağ Eskişehir’e değil Afyon iline bağlı bir ilçe… Ama Emirdağ’lıların sosyal, ekonomik ve kültürel ilişkileri Afyon kentiyle değil, daha çok sınır komşusu oldukları Eskişehir kentiyle…
Emirdağ sakinleri 21 Mart’ta Tayyip’i alkışlayıp yüreklendirmek için Eskişehir’e akın ede dursun, Belçika’daki Emirdağ’lılar da Brüksel’de paralel bir "Nevruz kutlaması" hazırlığı içinde.
Türk Büyükelçiliği günlerdir çağrı yapmakta: "Nevruz kutlamaları için bu yıl Bozar’dayız… Anadolu’dan Orta Asya’ya 9 ülkeden müzik/dans gösterileri, sergiler&tadım köşeleri eşliğinde baharı hep birlikte karşılamak üzere 24 Mart Pazar günü saat 13.00’den itibaren sizleri bekliyoruz."
Benim anımsadığım, 23 yıl öncesine kadar ne Türk hükümetlerinin, ne Türk büyükelçiliklerinin, ne de millliyetçi ve İslamcı Türk derneklerinin umurundaydı 21 Mart’ı bahar bayramı olarak kutlamak.
Gerek Türkiye’de olsun, gerek Türkiye’li göçmenlerin yoğun bulunduğu ülkelerde olsun Nevruz diye bir kutlama yoktu. Sadece Türkiye, Irak, İran ve Suriye’deki Kürtler Newroz’u zulme, baskıya, köleliğe karşı direnişin simgesi olarak kutlamaktaydı.
Kürtlerin direniş tarihini anlattığı için Newroz, Türkiye’de yıllarca yasaklı kılınmıştı. Mezopotamya Ajansı’nın verdiği bilgiye göre. Kürt varlığını hiçe sayan Lozan Antlaşması’nın imzalanmasından sonra 1924'te tüm Kürt okulları, örgüt ve yayınları bir kararnameyle yasaklanmış, Kürt ve Kürdistan ismi tarih kitaplarından çıkarılmıştı. 1925 yılındaki Şark Islahat Planı’yla yasaklar genişletilerek kalıcı hale getirilmiş, 1934 yılında "İskân Kanunu"yla da Kürt köylerinin ve yerleşim yerlerinin isimleri Türkçe olarak değiştirilmişti. Çocuklara Kürtçe isimlerin verilmesi, Kürt giysileri, renkleri ve Newroz'un kutlanması da yasaklanmıştı.
Buna rağmen "direniş" anlamını taşıyan Newroz, Kürtlerin gündeminden düşmemişti. Araştırmacı Martin Van Bruinessen'e göre, Newroz ilk kez 1950'li yıllarda Kuzey Irak'ta Kürtlerce "milli gün" kabul edilmiş, Türkiye'deki Kürtler tarafından etkinlikler düzenlenerek kutlanmaya Kürt örgütlenmelerine paralel olarak 70’li yıllarda başlanmıştı.
Asla unutamayacağım bir anıdır. 1970 yılının 21 Mart’ında Doğu Devrimci Kültür Ocakları (DDKO)’nun İstanbul örgütünü kuranlardan Necmettin Büyükkaya, Ant dergisine gelmiş, örgütün bir bildirisini getirmişti.
"Türkiye Halklarına Bildiri" başlığını taşıyan bildiride şöyle deniyordu:
"Artık dünyadaki ve özellikle Ortadoğu’daki mazlum halkların emperyalizme karşı bağımsızlık savaşlarında Türkiye halklarının da kesin yerlerini almaları gereklidir. Ortadoğu’da emperyalizme karşı verilecek savaş, Ortadoğu Devrimci Çemberi içinde Türkiye halklarının gerçekten kardeşçe ve birlikte mücadeleleriyle kazanılacaktır."
Ayrılırken de 21 Mart’ın Kürtlerin ulusal bayram günü olduğunu, ancak mevcut koşullarda Newroz’u dışa açık etkinliklerle kutlayamadıklarını söylemişti.
Newroz’un Kürt dostlarımız tarafından etkinliklerle kutlanışına ancak 12 Mart 1971 darbesinden sonra çıktığımız sürgünde tanık olacaktık. İnci’yle benim şahsen katılarak Newroz coşkusunu Kürt dostlarımızla paylaştığımız ilk etkinlik, 1981 yılının 11 Nisan’ında Kürt örgütü Tekoşer’in Brüksel’de düzenlediği büyük toplantıydı.
Tekoşer daha önce 14 Şubat 1981’de Demokrasi İçin Birlik örgütü olarak düzenlediğimiz Evren cuntasına karşı kitlesel protesto gecesine folklor grubuyla katılmış, sözcüsü de yaptığı konuşmada Kürt halkının 12 Eylül faşizmine karşı mücadelede aktif olarak yer aldığını açıklamıştı.
11 Nisan’daki Newroz kutlama gecesinde Demokrasi İçin Birlik örgütü adına yaptığım konuşmada şöyle demiştim:
"Newroz, bu yıl da, Kürt halkının üç cephede birden, bir yanıyla Türkiye’de faşist askerî diktatörlüğe, diğer yanıyla Irak’ta Baas şovenizmine ve nihayet İran’da günbegün şiddetlenen ulusal baskıya karşı mücadele vermek zorunda olduğu günlere rastlıyor.
"Artık Türkiye’de devlete resmen faşist ideoloji egemendir. Cunta şefi Evren, yurt dışında demokrasi mücadelesi yürüten Türkiyeli demokratların ‘asil Türk kanından yoksun hainler’ olduğunu söyleyerek en kaba türden şovenizm, ırkçılık yapmaktadır. Kürt ulusal demokratik hareketi Türkiye Kürdistanı’nda ırkçı-şoven, özümsemeci uygulamalara son verilmesi için mücadele ediyor. Türkiye’yi bir ‘halklar hapishanesi" olmaktan çıkartmak, bu yolda savaşan tüm güçler ve örgütlerle ilkeli güç ve eylem birliğini oluşturmak ve geliştirmek, Kürt halkıyla dayanışma ve mücadele beraberliği içinde olmak hepimizin güncel görevidir,"
Tekoşer ve onun yeni örgütlenişi olan Brüksel Kürt Enstitüsü, Newroz kutlamalarını aksatmaksızın sürdürürken, 90’lı yıllarda Belçika’da kurulan Sürgünde Kürt Parlamentosu. Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK), Kürt göçmen işçi örgütleri ve Kürt televizyonu bu kutlamaları Belçika sosyo-politik ve kültürel yaşamının önemli etkinliklerinden biri haline getirdiler.
Türk devletini yönetenler ve onların Avrupa ülkelerindeki diplomatik ve örgütsel uzantıları Newroz kutlamalarını terörist örgütlerin propagandası olarak niteleyip, kutlamaları organize edenleri de, katılanları da Türk Devleti’nin düşmanı ilan ettiler, emirlerindeki Türkçe medyada en ağır suçlamalarla Türk göçmenleri onlara karşı sürekli kışkırttılar.
Her yıl 1915 Ermeni soykırımını anma toplantılarının yapıldığı 24 Nisan yaklaşırken çileden çıkıp yedi düvele meydan okuyan "nevroz" despotlarda, Newroz’un kutlanacağı 21 Mart yaklaşırken de benzer nevraljik semptomlar hiç eksik olmadı.
Ancak Newroz karşıtı mücadele Mesut Yılmaz’ın başbakan olduğu 1996 yılında biçim değiştirdi.
Newroz’un Kürt özgürlük günü olarak kutlanmasını önleyemeyeceğini anlayan Türk Hükümeti yeni bir Osmanlı oyununa başvurarak 21 Mart’ın aslında Orta Asya’dan Atlantik sahiline kadar tüm Türk’lerin bahar bayramı olduğunu ve bundan böyle Türkiye’de ve tüm dünyada "Nevruz" adı altında kutlanacağını ilan etti.
Kürt illerinde Newroz kutlamaları yasaklanırken devlet ricali, ordu komutanları, polisler ve MHP’li faşistler meydanlarda "Nevruz" ateşleri yaktırarak üstünden atlama, örste demir dövme talimlerine başladılar.
Ertesi yıl, 1997’de, Newroz’u Türkleştirmekle de yetinmeyip bu kez Kürtlerin sembol olarak seçtikleri üç rengi, kırmızı, yeşil ve sarıyı da, bu renklerin tarihte ilk kez Göktürkler tarafından kullanıldığı gerekçesiyle, millileştirmeye kalkıştılar.
Newroz’u Türkleştiren "nevroz" despotlar burada da kalmadılar… 1998’de Türk Büyükelçiliği, Brüksel’in en büyük gösteri salonlarından biri olan Cirque Royal’de daha kapsamlı bir Nevruz kutlaması organize etti ve yönetimini bozkurtlar örgütü Türk-Federasyon’a verdi.
Diğer Avrupa ülkelerindeki Türk büyükelçilerinin de katıldığı gecenin starı, 12 Eylül darbesinden sonra Türk bayrağından yapılmış kılığıyla sahnelerde faşizme hizmet eden bir kadın şarkıcıydı.
Artık kadın ya da erkek şarkıcılara da pek gerek kalmadı.
Fransız ajansı AFP dün Tayyip’in artık seçim meydanlarında sadece o hakaret, provokasyon ve suçlamalar dolu hitabet ustalığını kullanmakla kalmayıp bülbül gibi şakıyarak müşteri toplamaya çalıştığını bildiriyordu.
Bugünkü Eskişehir "Nevruz" kutlamasında mehteran eşliğinde kahramanlık türküleri okursa hiç şaşmamak gerek.
Ana muhalefet bu Newroz istismarı karşısında ne yapar, ne eder?
Millet İttifakı ortağı İYİP "terör örgütü mensuplarının provokasyon hazırlığında olabileceği, tedbir alınması gerektiği" yaygarası basarken, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak da "CHP olarak örgütlerimizi olası provokasyonlara karşı yazılı olarak uyardık. Vatandaşlarımızı da aynı şekilde 21 Mart'ta olası provokasyonlara karşı uyarmak istiyoruz" diyor.
CHP ve İYİP seçimde AKP-MHP adaylarına fark atabilmek için HDP taraftarlarının ve genelde Kürtlerin oylarına muhtaç oldukları halde Kürt sorununda hâlâ kaçak ve kaypak oynamaya devamdalar…
Özetle, Millet İttifakı’nın Newroz karşısındaki tavrı da, ne yazık ki, net ve cesur değil, o da aynı "nevroz"lukla malul…