Ceren Gündoğan

Ceren Gündoğan

Ragnarok

Danimarka yapımı Ragnarok, eriyen buzullarıyla bir Norveç kasabasının kadim kötülüğü alt etme hikâyesi. İskandinav mitolojisinden hareket eden dizideki tanrıların ve devlerin savaşı, iki kutuplu dünyanın savaşın eşiğine geldiği dönemlerin parodisi gibi.

İlk sezonu 2020 yılında yayınlanan Netflix Danimarka yapımı Ragnarok, üçüncü sezonun yayınlanmasıyla finali gördü. Emilie Lebech Kaae ile Adam Price’ın yazdığı dizinin yönetmenleri ise Mogens Hagedorn, Jannik Johansen ve Mads Kamp Thulstrup.

Ergen bir gencin, yıllar önce, babasının ölümü sonrasında ayrıldıkları Edda kasabasına annesi ve erkek kardeşiyle birlikte dönüşleriyle başlayan hikâye İskandinav mitolojisinden hareket ediyor. İnsan görünümlü tanrılar ve devler modern zamanda savaşan iki kutup. Dizideki tanrıların ve devlerin savaşı, geçtiğimiz yüzyılın ikinci yarısında kurulan iki kutuplu dünyanın zaman zaman savaşın eşiğine geldiği (örneğin 1960 Küba krizi) dönemlerin bir parodisi gibi de seyredilebilir.

Mitolojide dünyanın sonu, kıyamet günü anlamıyla kullanılan Ragnarok, kirliliğin zehirlediği ve eriyen buzullarıyla bir Norveç kasabasının kadim bir kötülüğü alt etme hikayesine dönüşürken, mitolojideki efsanelerin günümüzdeki karşılıkları oldukça ilgi çekici. Tanrısal karşılığı olan karakterlerin başta devler için ölümcül çekiciyle şimşek tanrısı Thor, genç irisi, sosyalleşmekte sıkıntılı Magne rolünde David Stakston ve tekerlekli sandalyesi ile bakımevinde kalan, tanrıların kralı Odin’de Bjørn Sundquist mükemmeldi.

Sezonları kesintisiz izledim ve ilk sezondaki devlerin vahşice işledikleri suçlar gerilimin dozunu yükseltirken, devlerin aile reisi Vidar’ın (Gísli Örn Garðarsson) ölümü sonrası gerilim daha çok karakterlerin aşkla tanışmaları, kazanmaları ve kaybetmeleri üzerinden ilerliyor.

Magne büyürken Thor olarak zaman zaman güçlerinin kibrine kapılmasını; kasabadaki ilk arkadaşı çevreci Isolde’nin (Ylva Bjørkaas Thedin) ölümü sonrasında devlerin aile şirketine savaş açmasını; devlerden biri olan Saxa’nın (Theresa Frostad Eggesbø) rüzgârına kapılarak devlerin evinde onlarla birlikte yaşamasını izliyoruz.

Ergenlik çağı bu, minik bir rüzgâr aniden fırtınaya dönüşür. Olup bitenler, olup duranlar döngüsü sürerken fırtına diner, sonunda genç, bir yaprak gibi yeryüzüne süzülür. Büyümüş, güçlenmiştir. Kahramanın yolunun vadettiği gibi…

TANRILARIN SIRADANLIĞI

Nihayet, günlerden bir gün Ragnarok’tur. Odin’in el verdiği herkes tanrısallaşabildiğinden, Wotan (Odin) devlerle savaşmak için tanrıların sayısını arttırır. Neredeyse yeni tanıştığı herkese el verir. Ortaya enfes bir görüntü çıkar. Fiziksel anlamda ilgi çekicilikleriyle üç devin (Saxa, Ran, Fjor) karşısında savaşmak için meydana ilerleyen tanrıların görüntüsü “çapulcular takımı” görüntüsü veriyor ki bence dizinin en ilgi çekici yanlarından biri o sahne. Tanrıların sıradanlığı, dönüp yüzüne bakmayı gerektirmeyen, çekici olmayan kimselerin sıra dışılığı… Mükemmel bir ötekiyle yan yana durma hali. Dizinin fanları tanrıların sıradanlığına tepesi atmış yorumlar yapsa da beni çok güldüren ve keyiflendiren bir görüntüydü.

Finaldeki Magne’ye atfedilen psikolojik durumun öyle olmaması konusunda ise fanlarla aynı düşünüyorum. Gerçekliğe çekilmemizi isteyen epik vurguya ya da öyle değil böyle açıklayıcılığına fantastik sevdalıları olarak ihtiyacımız yok. Fırtına dindiğinde bile yaprak olup gökte süzülmeyi sürdüren hayalperestler vardır.

Ceren Gündoğan: 1983 İstanbul doğumlu. İBBŞT TAL'de ve Akademi İstanbul Tiyatro bölümlerinde oyunculuk, Kocaeli Üniversitesi GSF/ Sahne Sanatları Dramatik Yazarlık bölümlerinde öğrenim gördü. İstanbul Devlet Tiyatroları’nda oyuncu ve reji asistanlığı, Asis Yapım'da proje tasarım asistanlığı ile dizi ve belgesel senaristliği yaptı. İlk romanı Yaralı Rüzgâr, 2022 Mayıs ayında Eksik Parça Yayınları etiketiyle yayınlandı. Artı TV'de Artı Sahne programı sürdürüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ceren Gündoğan Arşivi