Alp Altınörs
Rusya, IŞİD tehdidiyle yüzleşiyor
Moskova’daki IŞİD katliamı sadece 144 Rusya vatandaşının canını almakla ve Crocus Hall Konser salonunu tahrip etmekle kalmadı. Rusya’ya ve tüm dünyaya soykırımcı IŞİD vahşetini yeniden anımsattı. Bu katliamı, aynı zamanda, her ne kadar Putin rejimi görmek istemese de, Rusya’ya yönelik yeni bir jeopolitik meydan okumayı ortaya koydu.
Öncelikle, her IŞİD eylemi, bir soykırımdır. Crocus Hall vahşeti de, sırf Rus oldukları için, Hristiyan oldukları için, hatta sadece müzik dinledikleri için sivil halkı katleden IŞİD’in yeni bir soykırımıdır. Moskova katliamının İran’da Kirman şehrinde Şiilere yönelik bombalamadan veya Şengal’de Ezidilere, Kobani’de Kürtlere uygulanan soykırımlardan özde bir farkı yoktur. Moskova kurbanlarıyla dayanışmamızı dile getiriyor, acılı ailelerin yanında olduğumuzu belirtiyoruz.
İkinci olarak, anlaşılan o ki, ABD’nin Afganistan’ı Taliban’a teslim etmesinin ardından, IŞİD’in bu ülkeyi yeni merkez haline getirdiği anlaşılıyor. Ne var ki, IŞİD kendisini, Taliban’la (sözüm ona) çatışma içinde bulunduğu Afganistan’la sınırlamıyor. Buradan bölge ülkelerine yayılmaya çalışıyor. Bu yayılma çabalarına ise, öncelikle Rusya’nın yarı-sömürgeleri konumundaki üç ülkeyi; Tacikistan, Türkmenistan ve Kırgızistan’ı hedefliyor. Bunlar içinde Tacikistan, birinci sırada gibi görünüyor.
Üçüncü olarak, IŞİD, Orta Asya’daki yayılma planlarını, bölgenin hakimi olan Rusya’ya yönelik bir meydan okumaya çevirmiş görünüyor. Moskova katliamının arka planında, IŞİD’in Rusya ve Orta Asya Müslümanlarını etkileme, onları Rusya’ya karşı “cihat” bayrağı altında birleştirme politikası yatıyor. Ancak Putin rejimi, meselenin bu yönünü kasten görmezden gelerek, Moskova katliamını Ukrayna’ya yıkmaya çalışıyor. Gerçekten de Kremlin yönetimi, konser salonu katliamını acıkma üstlenmiş olan IŞİD’in henüz (31 Mart itibariyle) adını dahi anmış değil. Bu korkunç katliamın Rus toplumunun tüm katmanlarında yarattığı dehşeti, Ukrayna’ya karşı savaşın harcına dönüştürmeye çalışıyorlar. Oysa katliamdan kısa süre sonra, bu kez Kuzey Kafkasya’daki en önemli Rus şehri Stavropol’e yönelik başka bir katliamın daha, bu kez hazırlık aşamasında açığa çıkartılıp önlenmesi, IŞİD tehdidinin görmezde gelinemeyeceğini sergiledi. Anlaşılan o ki, IŞİD sadece Tacikistan’da yayılmakla ilgilenmiyor, o aynı zamanda Putin iktidarının ilk yıllarında bastırılan “Çeçenistan ateşini” yeniden harlamakla da ilgileniyor.
Putin rejimi, Moskova katliamında yer alan tüm IŞİD’cilerin, katliamdan bir ay önce İstanbul’da bulunmuş olması gerçeğine ve İstanbul’da “talimat” veya “silahlı eğitim” aldıklarına iddialarına karşı da susmayı tercih ediyor. Katliamcıların Ukrayna ile en ufak bir bağlantısını bulmak için kılı kırk yaran Rus güvenlik birimleri, İstanbul bağlantısının üzerinde (en azından görünürde) durmuyorlar. Bunun nedeni Putin yönetiminin katliamı, Ukrayna Savaşı’ndaki açık hasımlarıyla hesaplaşmak için kullanma politikası. Kremlin, ABD-İngiltere-Ukrayna gibi açık düşmanları dışında kalan, örneğin Türkiye gibi Rusya’ya yaptırım uygulamayan bir devleti, katliamla hiçbir biçimde ilişkilendirmek istemiyor.