Şamar oğlanı

Rusya tarafından deyim yerindeyse ‘şamar oğlanı’ durumuna düşürülen Türkiye’nin PYD konusunda ABD’den yana yüzünün güleceğini düşünmek gerçekçi mi?

 

Arzu Yılmaz

ABD Başkan Yardımcısı Pence, Türkiye Başbakanı Yıldırım’la yaptığı telefon görüşmesinde Türkiye-Amerika ilişkilerinde ‘yeni bir gün’den söz etmiş…

Bu ‘yeni gün’ün neleri değiştireceği şimdilik belirsiz, ama gündem belli: IŞİD, FETÖ, PKK, PYD…

Türkiye bundan yalnızca altı ay önce aynı gündem üzerinden bir başka ‘yeni gün’e de Rusya’yla uyanmıştı…

Ancak, çok geçmeden anlaşıldı ki özellikle PYD konusunda söylenecek yeni bir şey yok cancağızım…

Önce Türkiye’nin bir diplomasi başarısı olarak sunduğu Astana’da, Rusya’nın PYD ile Suriye’de Kürtlere federasyon müzakereleri yürüttüğünü öğrendik…

Ardından Moskova’da dört parça Kürdistan’dan katlımla bir Kürt Ulusal Konferansı düzenleneceği haberleri geldi…

Dün Rusya Dışişleri Bakanlığı ‘PKK’yi ve PYD’yi terörist örgüt olarak görmüyoruz’ dedi…

Bugün, Rus Dışişleri Bakanı Lavrov ‘Suriye rejimi ve Suriye Kürtleri arasındaki görüşmelere Haziran 2016’dan bu yana aracılık ettiklerini’ söyleyerek malumu ilan etti…

Bu arada, Rus savaş uçaklarının El-Bab’da ‘yanlışlıkla’ üç Türk askerinin ölümüne ve ondan fazlasının yaralanmasına neden olmasını da ABD-Türkiye ilişkilerinde ‘yeni bir gün’ün ilk haberleri arasında saymadan geçmek  naiflik olur…

Peki, Rusya tarafından deyim yerindeyse ‘şamar oğlanı’ durumuna düşürülen Türkiye’nin PYD konusunda ABD’den yana yüzünün güleceğini düşünmek gerçekçi mi?

Trump yönetiminin ilk icraatları arasında yer alan SDG güçlerine ağır silah yardımı bu soruya aslında bir yanıt veriyor.

Ama işin bununla kalmayacağı da aşikar: Eğer Türkiye ABD ile Rakka operasyonunda işbirliği yapacak ise aynı anda PYD ile beraber hareket etmesi de kaçınılmaz olacaktır. Bu bağlamda, Türkiye’ye Rakka yolunu açacak El-Bab kapısının Rusya tarafından henüz iki gün önce ‘yanlışlıkla’ kapandığını varsayabiliriz. Geriye kalan tek yol Tel-Abyad (Gre-Spi) ise Ağustos 2015’ten beri YPG kontrolünde…

Dolayısıyla, ister Rusya ister ABD ile olsun Türkiye’nin Suriye’de tutturduğu yol PYD’yi yanına almadan hiçbir yere ulaşmıyor…

***

Geçtiğimiz gün, Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) üyesi Suriye Kürt Reform Hareketi  temsilcisi Jadan Ali ile son gelişmeleri konuşma fırsatı buldum…

Malum, ENKS ile PYD’nin yıldızı Suriye iç savaşı başladığından bu yana  bir türlü barışmadı. ENKS, PYD’yi Suriye rejimiyle ortak çalışmakla, PYD ise ENKS’yi Türkiye’nin maşalığına soyunmakla suçlaya geldi…

ENKS-Türkiye ilişkileri bağlamında Jadan Ali’nin anlattıkları, doğrusu oldukça zihin açıcıydı…

Her şeyden önce  ENKS’nin de Türkiye’nin yanlış Suriye politikalarının bir mağduru olduğunu söylemek yerinde olur…

Zira ENKS çatısı altında toplanan 12 parti günün sonunda Suriye Kürdistanı’nda sahip olduğu siyasi etkinliği kaybetti; Irak Kürdistanı’nda yürüttükleri askeri hazırlıklar işlevsiz kaldı…

ENKS’nin Cenevre ve Astana süreçlerinde bir varlık göstermesi ise Ali’ye göre, ‘Kürtler arası birlik sağlanmadığı sürece’ göstermelik. Yani PYD’nin dahil olmadığı bir Kürt muhalefeti zayıf kalmaya mahkum…

‘Onun için yaptığımız üç kongre sonunda yayınladığımız bildirilerde de söyledik: PYD ile işbirliği olmadan Suriye’de başarılı olamayız’ diyor Ali…

Peki PYD ne diyor?

‘Bu işbirliğini istemeyen aslında İran. İran ne Suriye’de ne başka yerde güçlü bir Kürt varlığı istemez. PYD onun için yok diyor, işbirliğine yanaşmıyor. Çünkü PYD İran’ı karşısına alamaz. PYD de Suriye’de güçlü bir Kürt muhalefeti yerine güçlü bir PYD olmasını tercih ediyor’

Ya Türkiye? Türkiye ne istiyor?

‘Ahmet Davutoğlu Dışişleri Bakanı olduğunda (2013) Hewler’e geldi. Bizle toplantı yaptı.  Dedi ki PYD Suriye rejimiyle arasına mesafe koysun, Suriye muhalefeti içinde yer alsın, PKK ile bağlarını koparsın. Biz o zaman Suriye’nin toprak bütünlüğü içinde bir Kürt otonom bölgesini destekleriz’…

Bugün Türkiye’nin PYD konusunda tutturduğu politikayı ise Ali, ‘ENKS’yi çok zor durumda bırakıyor’ diye yorumluyor: ‘Türkiye PYD teröristtir, PKK teröristtir dedikçe biz alınıyoruz. Bize göre hiçbir Kürt hareketi terörist değildir. Biz bunu geçen yıl (2015) Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüştüğümüzde de kendisine söyledik. Neden Suriye’de her türlü Kürt varlığına karşı olduğunuzu söylüyorsunuz, bu Kürtlere düşmanlık olarak görülüyor, bizi zor duruma düşürüyorsunuz dedik. O da bize, Türkiye PKK’ye karşı, mesela Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni egemen bir devlet olarak görüyor dedi’

Sohbetin bu aşamasında Ali’den söylediklerini teyit etmesini istedim: Erdoğan ‘Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni egemen bir devlet olarak görüyoruz mu dedi?

Ali’nin yanıtı ‘Evet’ oldu…

Bu bilgiyi size referansla paylaşabilir miyim diye sorduğumda ise yanıtı yine aynıydı…

***

Günün sonunda, yukarıda da söylediğim gibi, ister Rusya ister ABD hatta ister ENKS ile olsun Türkiye’nin Suriye’de tutturduğu yolun PYD’yi yanına almadan hiç bir yere ulaşmayacağı aşikar…

Jadan Ali’nin anlattıklarıyla da teyit olduğu üzere, AKP’nin PYD karşıtlığının temelinde yatan da aslında PYD’ye bir türlü sözünü geçirememiş olması…

Bu hırsla benimsenen ‘Ya benimsin ya toprağın’ diye özetlenebilecek politikanın ise sonuna gelindi.

İki yıl önce dayatılan koşullar artık geçerli değil:

Türkiye’nin PYD’den hala Suriye rejimiyle arasına  mesafe koymasını bekliyor olması anlamlı değil, çünkü kendisi zaten Suriye rejimiyle aynı masada oturuyor…

PYD’nin Suriye muhalefeti içinde yer alması konusunda ise şu anda tek engel Türkiye’nin kendisi, çünkü Suriye muhalefeti rejimle savaşmayı bırakıp IŞİD’le mücadeleye katıldığından beri PYD’yle istemese de artık yan yana düştü…

Geriye sadece PYD’nin PKK ile bağlarını koparması kalıyor?

Bunun PYD açısından mümkün ya da istenilir bir şey olup olmadığı ayrı bir tartışma konusu…

Ama ABD’nin bu konuda Türkiye’ye tam destek olacağını varsaymak yanlış olmaz…

Bu çerçevede ABD-Türkiye arasındaki mutabakat da muhtemelen Türkiye’nin Suriye’de Rojava’yla işbirliğine razı olması karşılığında, ABD’nin Irak’ta PKK’ye karşı bir kara operasyonuna izin vermesi olacaktır…

Nihayetinde, Türkiye de ABD de biliyor ki sözkonusu kara operasyonundan umulan sonuç çıkmayacaktır…

Türkiye en fazla bu zamana kadar yaptığı sınır ötesi kara operasyonlarıyla elde ettiği askeri üslerine bir yenisini ekleyebilir.

Bu arada ABD’nin yeni yönetimi için bu, bir taşla iki kuş vurmak olur; zira İran da mesajını alır…

Türkiye’nin asıl çıkarı ise Suriye’de PYD ile kaçınılmaz işbirliğini  Irak’a yapacağı kara operasyonunun gürültüsü patırtısı ile kamufle etmek olacaktır…

Hiç kuşkusuz bu senaryonun tartışılacak birçok zayıf noktası var, ama öyle görünüyor ki Türkiye açısından şu an yaşanan pata durumundan başka çıkış yolu da yok…

Hele şu referandum bir yapılsın,

Belki de HAYIR’lı bir başka senaryoyu konuşuruz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arzu Yılmaz Arşivi