Ceren Gündoğan

Ceren Gündoğan

Savaş Atı

Paralel yaşantıları kadrajına alan hikâyeleri çok seviyorum. War Pony de, (Savaş Atı) 23 yaşındaki Bill ile 12 yaşındaki Matho’nun, filmin neredeyse sonuna kadar hiç kesişmeyen hikâyelerini anlatıyor.

Paralel yaşantıları kadrajına alan hikâyeleri çok seviyorum. Özgürlükçü yanım bu yaşantıların çok da birbirine bağlanması gerekmiyor dese de elbette neyin nasıl işlendiği belirleyici oluyor. War Pony de (Savaş Atı) 23 yaşındaki Bill ile 12 yaşındaki Matho’nun, filmin neredeyse sonuna kadar hiç kesişmeyen hikâyelerini anlatıyor.

Savaş Atı, Amerika’nın Güney Dakota eyaletindeki Pine Ridge’da, Kızılderili bölgesinde geçiyor. Kamera, yerliler / beyaz adam ikiliğine usulca süzülen bir kartal gibi konumlanarak (görüntü yönetmeni David Gallego’nun mükemmel sinematografisi ile…) az replik, bolca aksiyonla gündelik yaşantının içine getiriyor seyirciyi. Sinemanın “anlatma, göster” tarafını benimsemiş filmi, oyuncu Riley Keough, yapımcı ve yönetmen Gina Gammel ile birlikte yönetiyor. Savaş Atı, Keough’un American Honey’nin setinde tanışıp arkadaş olduğu Oglala Lakotası (bir Kızılderili kabilesi) Bill Reddy ve Franklin Sioux Bob’un kendi yaşam öykülerinden esinleniyor. Reddy ile Bob, senaryo yazımına da katkıda bulunmuşlar.

DOĞAR DOĞMAZ HERKES YETİŞKİN

Film, bölgenin iç yaşamında neler olup bittiğini, hayatın onlar için nasıl geçtiğini gösteriyor. Neredeyse doğar doğmaz yetişkin olmuş çocuklar, çoktan ebeveyn olmuş genç kadınlar ve adamlar… Hepsinin ortak noktası ise belalı ya da temiz, içeriğine bakmaksızın paraya kavuşmak. Bu para öyle büyük idealler için de değil, gündelik hayatı sürdürebilmek, gıdaya erişebilmek, araba ve benzin alabilmek ve biraz da bunun sürekliliği olabilsin diye... Böyle bir habitatta yaşam, kaybedenlerden çok, zaten hiçbir zaman kazanmamışların dünyasını yansıtıyor.

İki ayrı sevgilisinden iki küçük çocuğu olan Bill, tesadüfen tanıştığı Tim’in hindi çiftliğinde ve onun özel işlerinde çalışmaya başlar. Tim, sık sık Meksikalı genç kadınlarla birlikte olur. Bill’in bir görevi de, bu kadınları istedikleri yere götürmek üzere şoförlüklerini yapmaktır. Kimsenin diğerinin işine karışmadığı, herkesin kendi dertleriyle hemhal olduğu bir yaşantıda her zaman bir pürüz çıkar. Dertler katlanır, dağ olur. Yine de, dağ olmuş dertlerin içinde sanki var olma nedenleri buymuşçasına tuhaf bir kabul edişle sarktıkları uçurumda yavaş yavaş toparlanmaya çalışırlar.

Matho, arkadaş grubuyla erkekler dünyasına hızlı giriş yapan bir çocuktur. Babasının işini, babasının zulasından arkadaşlarıyla yürüttüğü uyuşturucuları satmaya başlayarak sürdürür. Sonuçlarının ne olacağını düşünmeden… Tıpkı bir çocuk gibi… Okuldan çıkışta babasına sandviç getiren, onunla karşılıklı tüttüren bir delikanlıdır o. İşler Matho için de iyi gitmez. Babası onu evden kovduğunda küçük çocukları evinde barındıran bir kadının yanına yerleşir. Kurallar nettir. Bu evde zırvalığa yer yoktur. Çocukların yetişkin olduğu, yetişkin olmak durumunda kaldığı bir ön kabulle, küçük adamlar uyuşturucu satarlar.

BEYAZ ADAM BEYAZ DEĞİL

Tim’in evine girip çıkan Bill, ikram edilen iyi şarapları içer, onların sofrasına oturur. Hatta Bill’in sevgilisine hediye etmesi için Tim’in karısı Allison, küpelerini verir ona. Bir an için Bill’in “kaderinin iyiye döneceği” kolonyalist seyirci algımızsa filmin ilerleyen kısımlarında çarpılıyor. Özellikle Allison’ın, Cadılar Bayramı partisinde evdeki konuklara hizmet etsin diye arkadaşlarıyla orada olan yüzü boyalı Bill’e söyledikleri, bu çarpılmanın habercisidir. “Sen de onlardan birisin” diyerek ırkçı emareleri daha önce de gösteren Allison, Bill’i üstü kapalı tehdit eder. Gecenin sonu, Bill’in çiftleştirmek ve yavrularını satıp paraya kavuşmak istediği poodle cinsi köpeği Beast için de iyi bitmeyecektir.

Bill için de, arkadaşlarıyla çaldığı arabayla kaza yapan Matho için de dananın kuyruğunun koptuğu gecedir o gece.

Matho, kendine yuva kurmaya çalışırken enfes bir sahicilikle yolu Bill’le kesişir nihayet. Kaybedilen baba da, devam edebilmek için gereken küçük erkek kardeş de bulunmuştur artık. İyilik içeridedir, dışarıdan gelmez. Bill’e ve Matho’ya görünen bizon öküzü imgesi, onları birleştiren mitolojik kökeni hatırlatırken, tekinsiz alandan güvenli alana geçmemizi sağlıyor.


Ceren Gündoğan: 1983 İstanbul doğumlu. İBBŞT TAL'de ve Akademi İstanbul Tiyatro bölümlerinde oyunculuk, Kocaeli Üniversitesi GSF/ Sahne Sanatları Dramatik Yazarlık bölümlerinde öğrenim gördü. İstanbul Devlet Tiyatroları’nda oyuncu ve reji asistanlığı, Asis Yapım'da proje tasarım asistanlığı ile dizi ve belgesel senaristliği yaptı. İlk romanı Yaralı Rüzgâr, 2022 Mayıs ayında Eksik Parça Yayınları etiketiyle yayınlandı. Artı TV'de Artı Sahne programı sürdürüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ceren Gündoğan Arşivi