Aris Nalcı
Savaş bölgesine 'objektif' bir iklim aktivizmi olur mu?
Kapak görseli: Nvard Yerkanian
Ekolojik aktivizm üzerine düşüncelerimi okuyucularım ve takipçilerim bilirler. Son dönemde her şey gibi bunun da suyunu çıkarıp siyasi ve ekonomik amaçlarına hizmet ettirmek isteyen devletlerin tekeline girmelerine az kaldığını düşünüyorum.
Tabii bu her ekolojik eylem böyledir demek değil. Her eylemin araksında ki güce bakmak gerektiğini düşünüyorum. Türkiye'de ormanları keserken devletten ihale alan çetelerin cebine para giriyorsa bunu protesto etmek doğal yaşamı savunmaktır.
Peki yerlilerin katılmadığı bir eko eylem nasıl olabilir?
Olabilir mi?
Diyeceksiniz ki “halk da eğitilmelidir, bu yüzden yerel bilgilendirme toplantıları yapılır”. Yapılır yapılmasına ama savaşın olduğu bir ortamda eko aktivizm yapanların tarafsız olduğuna nasıl inanırız?
Son iki haftadır Karabağ'ı Ermenistan'a bağlayan tek koridor olan Laçin koridoru Azerbaycanlı 'eko aktivistler' tarafından kapatıldı.
Yola çadırlar kuruldu.
Ellerinde ölü beyaz güvercinlerle “Barış için geldik” eylemleri yapıldı.
Bu ölü güvercin meselesine birazdan geleceğim. Çok manalı.
Ama önce.
YOL NEDEN KAPALI?
Laçin koridorunun Karabağ tarafında bir maden var. Bu maden yaklaşık 1800 Karabağlı aileye iş imkanı sağlıyor. Bunlar altın ve bakır madenleri.
Azerbaycan bu madenlerin kendi toprakları içerisinde olduğunu ve bu yüzden de yasadışı işletildiğini söylüyor. Üçlü anlaşmaya göre henüz Karabağ'ın statüsü tanımlanmadığından şu an için bu talebin bir karşılığı yok.
Azerbaycan kendine iade edilen yerlerdeki madenleri işletebiliyor sadece.
Buradaki madenlerde çıkarılanların çevre kirliliği yarattığı iddiasında.
Karabağ'daki yetkililer ise daha önce Uluslararası kuruluşlar tarafından yapılan denetleme raporlarını sunmuş olmalarına rağmen Azerbaycan yetkililerinin cevap vermediğini söylüyor.
Neden mi?
Çünkü Azerbaycan Karabağ'ı tanımıyor. Onun yetkililerini de. Dolayısı ile onlardan gelen bir Uluslararası rapor dahi olsa görmezden geliniyor.
Buradaki amaç Karabağ'ın en büyük işvereni ve ekonomik gelir kaynaklarına balta vurmaktır aslında. Bu şirket aynı zamanda Karabağ'ın en büyük vergi ödeyen şirketlerinden biri.
Yani Azerbaycan devleti düşünüyor ki “bana gelecek vergiyi tanımadığım Karabağ devletine veriyorlar”
Bu iletişim kopukluğu sorununun çözülmesi için Karabağ'ın statüsünün tanımlanması şart. Kim kiminle ne diye konuşuyor belli olmalı. Ama buraya yanaşan henüz yok.
'EKO-AKTİVİZM' BUNUN NERESİNDE?
Yukarıda neden 'eko aktivist'i tırnak içine aldım biliyor musunuz?
Çünkü Laçin koridoruna çadır kuranlar ve ilk günden itibaren ellerinde pankartlar ve yakalarında gerçek hayvan derilerinden yapılmış atkılarla eylem yapan 'eko-aktivisler' in aslında kimin aktivisti olduğu ortaya çıktı.
Bilgi teyidi de yapmayı görev edinen Tatoyan Vakfı oradakileri tek tek ifşa etti.
Sosyal medya hesapları ve isimleri ile.
Ben burada onu yapmayacağım. Ama örnekler vereceğim.
Siz bu insanların isimleriyle okumak ve o iğrenç Ermeni düşmanı sosyal medya hesaplarında yazıları görmek isterseniz şuraya bağlantısını bırakayım.
TEDİRGİN GÜVERCİNLERİ ÖLDÜRÜP BARIŞ İSTEYENLER
Bu eylemcilerin bazıları Azerbaycan ordusunda görev almış isimler. Bazıları doğrudan Aliyev'in eşinin yönetiminde olduğu çevre örgütü kılıfıyla hizmet verenler. Bazıları ise sosyal medya hesaplarında ülkü ocakları ile bağlantısı olduğunu söylenenler.
Bu üçlemenin bize getirdiği tehditkar 'barış talebi' tabii ki ikircikli.
Hatta korkutucu.
Laçin koridoruna getirilen beyaz güvercinleri havaya salacak iken bir elinde mikrofon konuşma yapan, kürk mantolu 'eko-aktivistler'den birinin o 'barış isteği heyecanı' o denli güçlüydü ki konuşurken elindeki güvercinin boğazını kırmaktan kendini alamadı.
İşte Azerbaycan'la Ermenistan arasında olan şeyin ironik bir imgesi bu durum.
Elinde tedirgin bir güvercin.
Birazdan uçurulacak.
Barış isteyen bir savaş propagandacısı.
O tedirgin güvercini sallaya sallaya barışı istiyor.
İstediğini söyledikten sonra da ölü güvercini havaya atıyor.
Güvercin olduğu gibi yere düştü tabii.
Şimdi bir Ermeni olarak, haydi beni bırakın o yolun karşısında ve arkasında yolda bekleyen bir Karabağlı ne hisseder sizce.
Çoğunluk iseniz aklınıza gelmeyebilir. Ben kopya vereyim.
“Güvercini sıktığı gibi benim de boğazımı sıkıp. Öldürüp havaya atıp sonra da barış geldi diyecekler. Ama artık bu coğrafyada beyaz güvercin kalmadığı gibi Ermeni de kalmayacak”
Çok mu geldi.
Gelmesin.
Çok yakın.
Bakınız eyleme katılanlardan ve kendini 'lider' edenlerden biri Telman Qasimov. Kendisi sosyal medya hesaplarında askeri üniformasına ülkü ocakları logosu yerleştirmiş.
Haydi onu boşverin Ramil Seferov ile fotoğraflarını paylaşmış.
Ramil Seferov kimdir?, hatırlatayım:
Ramil Seferov, NATO'nun Barış İçin Ortaklık programı dahilinde kurs gördüğü Budapeşte'de aynı yerde görevde olan Ermeni asker Gurgen Markaryan'ı balta ile öldürmekten ömür boyu hapis cezasına mahkûm edilen bir Azerbaycanlı subay. Budapeşte daha sonra kendisini Azerbaycan'ın güvenilir ve adaletli mahkemelerine iade etti ve Seferov o mahkemeden bir kahraman olarak çıktı.
Şimdi kendisi ile fotoğraf çekilenler 'eko-aktivist'.
Not: Tüm bunlar olurken Türkiye'de 'alternatif medyadan' tık yok. Herkes AA'nın haberini kopyalıyor. Altılı masa hesabı... Bu da benim canımı yaktı. Demeden çekmeyeyim.
Aris Nalcı: 1998'de Agos'ta, Hrant Dink ve arkadaşlarıyla çalışmaya başladı. Haber müdürlüğü, editörlük ve yazı işleri müdürlüğü yaptı. İMC televizyonunda programlar sundu ve bir süre haber müdürlüğü görevini üstlendi. Aynı dönemde Türkiye'de azınlıklarla ilgili ilk program olan Gamurç - Köprü'nün editörlüğünü ve sunuculuğunu yaptı. Programa halen ARTI TV'de devam ediyor. Birçok sivil toplum örgütünde azınlık hakları ile ilgili çalışmalar yaptı, sergi ve raporlar hazırladı. 1965 kitabının editörlerinden biridir, Evrensel ve Kor yayınlarından çıkan Paramazlar adlı kitabın ise çevirmenidir.