ayşe düzkan
şeytanın bacağı
iltifat mı hakaret mi bilemiyorum ama polat yağcı için geleceğin erol köse’si diyorlar. geçen yıl 40. doğum gününü kutlamak için düzenlenen partiye ibrahim tatlıses pasta şekli verilmiş bir çiğköfte yığını göndermiş. partiye katılanlar arasında hande yener, cengiz kurtoğlu, zara, seda sayan, volkan konak, ümit besen, ahmet selçuk ilkan, deniz seki, emel müftüoğlu, ece erken, arif susam, ebru yaşar, berksan, fettah can, elif karlı ve intizar da varmış. herkes orada yani…
hepsi poll production’ın sanatçısı değil. ama çalıştıkları arasında orada bulunmayan başka isimler var. geçen yıl, şirketin elemanlarından ışıl uraslı ile evlenen ve adını ilk bakışta tanımayacağınız ama "eroğlu erdoğan" parçasını bütün seçim dönemi boyunca dinlediğimiz ceyhun çelikten mesela; bu teklisini poll production yapmış. şirketin menajerliğini üstlendiği müzisyenler arasında, volkan konak, emre altuğ, kutsi, levent yüksel, fettah can, metin arolat, murat dalkılıç, seksendört, orhan gencebay, ibrahim tatlıses ve hande yener de bulunuyor. evet, çokeşliliği ünlü, eski eşini vurdurduğu bilenen ibrahim tatlıses, bir zamanlar gay ikonu olarak tanımlanan hande yener, müziğe sex&dirt adıyla başlayan, sonradan seksendört adını alan rock grubu… hepsiyle ilgili söylenecek şeyler var tabii. ne rock’n roll ne de ikonluk birer kelimeden ibaret. polat yağcı’nın intizar için "şirketimizle hiçbir bağı kalmamıştır" açıklaması karşısında, murat dalgkılıç’ın tepkisini başka kimler verecek?
malum, ibrahim tatlıses’i "taşıyabilen" ya da bir başka terimle midesi kaldıran polat yağcı, intizar’la "yollarını ayırmak" için mustafa ceceli’nin tek hareketine baktı.
bilen bilir, mustafa ceceli, sezen aksu’nun tedrisatından geçmiş bir müzisyen. önceleri düzenlemeleri dikkat çekiyordu, sertab erener’in çok beğenilen "bu böyle"si onun imzasını taşıyor mesela. sonra şarkı söylemeye de başladı, star ışığı denen şeyden yoksun, "sahne"si cazibesiz; daha ziyade dinine hakim, imanlı, efendi sanatçı tarzında bir müzisyen. çok genç yaşında hacı olmuş, eski eşi sinem gedik’le de kâbe görüntüleri, müzisyenlerin katıldığı iftarlarda ezan okumuşluğu var. yine eski eşiyle birlikte, emine ve tayyip erdoğan’la birlikte fotoğrafları da bulunuyor. "başakşehir marşı"nı yapmış, daha ne anlatayım…
aşk, ilişki ve evlilikle ilgili biraz bilgisi olanlar mustafa ceceli’nin şimdiki eşiyle olan ilişkisinin önceki evliliğinin son dönemine denk geldiğini fark eder. olabilir, hayat böyle kazalar içerir ama şunu da unutmayalım. bu kazalardan kadınlar ağır yaralı çıkarken erkeklerin zararını hep toplum dediğimiz kasko ödüyor. ama tabii, kendisini "evlilik hayatını seviyorum" diye tanımlayan ceceli, oğlunun velayetini ve ciddi bir miktar tutan nafakayı, ona yanlış yapmış bile olsa eski eşinin yanına bırakır mı? hem zaten olup biten için hayranlarından özür dilememiş miydi? fakat onun eski eşinin evine kamera yerleştirecek tıynette olduğu… hadi diyelim yaptı, bunları mahkemeye vermekle yetinmeyip basına servis etmesi… evet, şeytanın aklına gelmeyecek işler bunlar. hacca gitmekle, ezan okumakla affedilir mi?
intizar’ın da kâbe’de fotoğafları var. ses renginin de akla getireceği gibi, yıldız tilbe’nin kuzeni, o da dersimli ama izmir’de başlamış şarkı söylemeye. (ablası da derin su adıyla müzik yapıyor, onun tarzı daha bir dersimli diyeyim. örneğin neşet ertaş’tan "küstürdün gönlümü"yü okumuş.)
intizar ise arabesk söylüyor ve bu tarzı dinleyicileri arasında seviliyor, tanınıyor. anladığım kadarıyla polat yağcı, özcan deniz sonrası dönemde ortaya çıkıp onun etkisinden yararlanmak isteyen ama ne onun kadar çekici olup ne de onun kadar iyi okuyan erkek şarkıcılarla düetler yaptırmış intizar’a. yani gerçek bir etinden, sütünden yararlanma durumu söz konusu.
intizar’ın lezbiyenliğinin ilk gündeme gelişi değil bu, erol köse daha önce konuyu ortaya atmış ama intizar bu iddiayı kabul etmemiş. köse’yi seda sayan’a havale edip şunu söylemeliyim. intizar ya da bir başkası, cinsel yönelimiyle ilgili açılmaya zorlanamaz. intizar özel hayatını gündemleştirmemekte kararlı olduğunu her fırsatta tekrar ediyor. ama kendi yöneliminden bağımsız olarak, bu tarz müzik dinleyen lezbiyen/biseksüel kadınların özdeşleştiği bir figür.
gazetelerin birinci sayfaları, okurlara, ekonomi, uluslararası siyaset, meclis’te olup bitenler vb konusunda ne düşünmeleri gerektiğini bildirirken magazin de patriyarkanın en önemli araçlarından biri. kimin kimi nasıl seveceği, nasıl birlikte olacağı ve hangi kadınların muteber olduğuna dair sınırlar magazinle çizilir. özgürlükçü hareketlerin ulaşmakta çok zorluk çektiği geniş bir kesim, lezbiyenlik –ve tabii erkeklik- üzerine belki ilk kez bu kadar fazla düşünecek bu olayla. mustafa ceceli’yi teşhir etmek ve sinem gedik ile intizar’a sahip çıkmak bu açıdan çok önemli, bence.
mustafa ceceli, evladını annesinden ayırmak gibi kabul edilemeyecek bir amaç, nafaka ödememek ve belki eski eşinden intikam almak için "çocuğumun annesine saygım sonsuzdur" falan gibi klişelerin örtemeyeceği suçlar işledi. polat yağcı, intizar’ı işten çıkartarak en az bunun kadar ciddi bir suç işledi; birini cinsel yöneliminden dolayı işten çıkartmak yasalara aykırı! intizar ve sinem gedik ise, lezbiyen olsunlar olmasınlar, homofobinin, bifobinin hedefi oldular. anaakım basın, ceceli’nin ve yağcı’nın suçlarını görmezden geldi, hatta benimsedi, intizar ve sinem gedik’e yönelen düşmanlığın taşıyıcısı oldu.
ne zamandır profillerimize, mekânlarımıza, gönüllerimize gökkuşağı bayrağı asıyoruz, onun hakkını vermenin bir imkânı daha doğdu bence. evet, sosyal medyada büyük destek var intizar ve sinem gedik’e. ama biraz daha kamusal şeyler de yapsak? polat yağcı ve poll production bir basın açıklamasını hak etmez mi mesela, ya da keşke bu hafta sonu, çay bahçelerinden kulüplere, kafelerden dükkânlara her mekân, ortamına uysun uymasın, müziğini sevsin sevmesin intizar’ın bir şarkısını çalsa. bugüne kadar müzik paylaşmış olsun olmasın, her sosyal medya hesabı intizar’ın bir şarkısını paylaşsa.
bu iki kadın, ve kendi kaderleriyle onların kaderi arasında bağ kuran, kadınları seven başka kadınlar, yalnız olmadıklarını bir kere daha hissetse… şu adamları utandırsak, bu sefer şeytanın bacağını kırsak!