suyunuzu hazırladınız mı?

gerek adalet yürüyüşü gerekse maltepe mitingi, demokratik araçları bir bir halkın elinden alan akp rejimine karşı birer uyarıydı ve bu anlamda kalabalık olmaları çok önemliydi.

şunu teslim edelim; rakı sofrası ünlü bir trakyalı’nın savaşıp binlerce arkadaşını kaybettiği bir alanda, onun kurduğu partinin düzenlediği kurultaydan akılda kalan en önemli tartışmanın içki içmek üzerine olması akp’nin başarısı. bu başarı sadece son günlerdeki ataklarla değil ilmek ilmek dokunan bir ideolojik iklimle kazanıldı. ama bu, akp’nin başarısı olduğu kadar kurultayın da başarısızlığı demek. bu kurultaydan, daha önce duyulmamış değilse bile az duyulmuş ya da belki chp’lilerin ağzından duyulmamış bir fikir basına yansıdı mı? bence kılıçdaroğlu’nun maltepe’de okuduğu metnin içeriği bile daha zengindi.

bunun sebepleriyle ilgili ipuçları irfan aktan’ın kurultay’la ilgili yazısında var. aktan, kendisine yapılan çağrıyı kabul ettiği halde, son anda katılmaktan vazgeçtiğini açıkladı. bu kararının sebebi, kurultay kuralları arasında, "son anda içeriği açıkça suç teşkil eden konuşmalara oturum yöneticileri tarafından müdahale edilecektir," ifadesinin yer almasıydı. irfan aktan haklı olarak, bu cümlenin ifade özgürlüğüne yönelik bir kısıtlama olduğunu söyleyerek şu soruyu soruyordu: "o halde oturum başkanları chp’nin kurultay ‘kriterini’ tmk ve cmk’ya göre mi, iktidarın keyfi bir biçimde suç saydığı ‘kriterlere’ göre mi uygulayıp konuşmacılara ‘lütfen konuşmanızı kesin, suç işliyorsunuz’ diyecekti?"

aktan haklı çıktı, kurultay’da kürt meselesi konuşulduysa bile bu dışarı yansımadı. aleviler’in de ihmal edildiğine dair uyarılar ve şikâyetler gördük. buna karşılık, konuşmasında risale-i nur okumayı tercih eden, yeni asya gazetesi genel yayın müdürü kâzım güleçyüz oradaydı. cumhuriyet tarihinin en acımasız katliamlarından birinin sorumlusu olan hikmet sami türk, artık tepkilerden çekindiğinden mi yoksa kolunun kopmasına sebep olduğu veli saçılık karşısında mahcup olacağından mı bilinmez, davetli olduğu halde kurultay’a katılmamayı tercih etti. başkanının chp’li olduğu belediyelerde lgbti+ hareketten danışmanlar olmasına rağmen bu konu da kurultay’da konuşulmadı. kurultay sonuç bildirgesinde kadın kelimesi bir kere geçiyor, yanlış saydıysam chp’liler beni affetsin. orada da, kadınların yaşadığı adaletsizliklerden söz edilmiyor. oysa kurultay’a katılan kadın grupları, feministler var! adalet yürüyüşü’nde kemal kılıçdaroğlu’nun boynuna takılan mor fuları, takanlara da, takılana da helal etmek mümkün mü? sadece kadın hareketi açısından demiyorum, görünürlüğü yüksek, temsiliyet sahibi isimlerin kılıçdaroğlu ile fotoğraf çektirmelerini de içeren katılım tarzı biraz da bu kurultay’a kefil olmak değil miydi?

gerek adalet yürüyüşü gerekse maltepe mitingi, demokratik araçları bir bir halkın elinden alan akp rejimine karşı birer uyarıydı ve bu anlamda kalabalık olmaları, chp politikasından bağımsız olarak çok önemliydi. ve bu sebeple ikisine de katılmak anlamlıydı bence. ama aynı şeyi kurultay için söyleyebilir miyiz? hdp’lilerin yarım ağız davet edildiği, kürtlerin, kadınların, alevilerin, lgbti+’lerin hatta bölge politikasının konuşulmadığı, ifade özgürlüğünün bulunmadığı, laikliğe bile sahip çıkılmayan (siyasi bir toplantıda risale-i nur’un, provokasyondan başka ne işlevi olabilir?) bir kurultayda yer almak sınırlarını akp’nin çizdiği bu siyasete meşruiyet kazandırmak anlamına gelmez mi? bir alanda görüldüğümüz ve konuştuğumuz zaman o alanı dönüştürebildiğimize dair inancın temelleri nedir acaba?

cumhuriyet tarihinin herhangi bir döneminden geçmiyoruz. önümüzde uzun, zor ve çetrefilli bir yol var, o yolun çeşitli duraklarında chp ile de, chp’lilerle de yan yana yürüneceğine şüphe yok bence ama bu partinin sınırlarını akp’nin çizmesine ses etmezsek elimizde içecek bir bardak soğuk sudan başka şey kalmaz, gazi’nin beyaz leblebisini de, rakısını da çok ararız, diye düşünüyorum.

chp akp ayşe düzkan muhalefet rakı Adalet Kurultayı