Sibel Hürtaş
Tahir'i ölüme götüren karanlık
Bu fotoğrafa iyi bakın.
Bu fotoğraf algı ile olgunun; gazetecilik ile propagandanın farkıdır.
CNN Türk ekranında, Erdoğan'ın (Cemal Kaşıkçı cinayeti üzerinden) "Yargısız infazlara, vahşi cinayetlere başkalarından önce biz itiraz edeceğiz" konuşmasını canlı yayınla ekranlara getirirken;
Aynı duvarda hemen yanında açık olan
ARTI TV'de Tahir Elçi'nin ölümünün 3. Yıldönümüne ilişkin anma etkinliği canlı yayında veriliyordu. Yayında, Elçi'nin ölümünün üzerinden 3 yıl geçmesine karşın faillerinin hâlâ bulunamamasına yönelik öfke dile getiriliyordu.
Ana akım medya, Erdoğan'ın bu sözleri İstanbul'da söylediği anda ülkenin bambaşka bir yerinde; Diyarbakır'da bu çığlığı duymazdan gelmesi vaka-i adliyeden. Ana akım medyanın böyle bir kaygısı yok, Tıpkı Cumhurbaşkanı'nın halkı inandırmak gibi bir kaygısının olmadığı gibi.
Bu zihniyet sadece insanları/halkı kendisine inandırmak için çaba sarf etmemekle kalmıyor; Tahir'in katillerinin bulunması için Ankara Adliyesi'ne gelen avukatları tartaklayarak, Diyarbakır'da Tahir için sokağa çıkan insanların yürüyüş güzergâhlarını yasaklayarak da yapıyor bu işi...
28 Kasım günü aynı durum bir özet halinde Parlamento'da yaşandı.
Halkların Demokratik Partisi, Tahir Elçi'nin ölüm yıldönümünde, cinayetin araştırılması için bir önerge verdi. Önergeye Cumhuriyet Halk Partisi de destek verdi.
AKP de beklendiği gibi karşı çıktı.
Üstelik,
Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun "Bu olay mutlak suretle aydınlatılacaktır, bizim dönemimizde faili meçhullere izin vermeyiz" demesinin üzerinden üç yıl;
Cumhurbaşkanı'nın "Yargısız infazlara, vahşi cinayetlere başkalarından önce biz itiraz edeceğiz" demesinin üzerinden sadece üç saat geçmişken.
AKP adına konuşan Mahmut Atilla Kaya'nın gerekçesi, "Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın soruşturması devam etmektedir. Önerinin Meclis'te görüşülme imkânı yoktur çünkü artık yargının kontrolüne geçmiş bir konu söz konusudur" şeklinde oldu.
Ancak devamında yaşananlar;
Ne hazindi ki Tahir'i ölüme götüren süreçle birebir aynıydı.
AKP'li Kaya'ya göre, Elçi "çukur siyasetine karşı çıktığı için PKK hedefi halindeydi" ve bu yüzden öldürülmüştü.
Kaya'nın bu sözlerine HDP milletvekillerinden, "PKK öldürmüşse de araştırın" yanıtları geldi.
Ali Kenanoğlu, "Meclis'e araştırma önergesi verdik, onaylayın o zaman araştıralım hep beraber" dedi.
Tartışmanın hemen ardından, AKP'li Kaya'nın "PKK'yı bir terör örgütü olarak lanetleyin" zorlamaları başladı. Arkadan Şirin Ünal'ın da sesi duyuldu, "PKK terör örgütü diyin"... Abdullah Güler de aynı sözleri söyleyenlerdi. Ki bunlar sadece tutanaklara giren isimler, çok daha fazlası duyuluyordu...
Tahir Elçi'yi hazin sona götüren de işte böyle bir zorlamanın, linç kampanyasının ürünüydü. Onu ölüme götüren süreç, 16 Ekim 2015 akşamı CNN Türk kanalında Ahmet Hakan'ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen Tarafsız Bölge programında başlamıştı. İsimleri tek tek her alanda yeniden hatırlatmakta fayda var, MHP Milletvekili Uygar Aktan, CHP Milletvekili Bülent Tezcan, Nevzat Çiçek, Rıza Saka'nın "PKK terör örgütüdür" desin diye zorlamaları ile cinayetin karanlık dehlizlerine itilmişti Tahir.
Aradan sadece üç yıl geçerken;
Tahir Elçi'yi öldürülmeye götüren aynı linç mekanizmasının hiçbir ders çıkarılmadan aynı şekilde bugün Elçi cinayetinin aydınlatılmasını isteyen bir gruba karşı yapılması,
Hazin,
Dahası utanç verici...
...
AKP ve MHP'nin oylarıyla Tahir Elçi cinayetinin aydınlatılmasına ilişkin önerge; Tahir Elçi'yi ölüme götüren linç mekanizmasının benzerinin işletilmesiyle reddedildi.
Gelelim AKP'nin gerekçesine,
AKP Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü tahkikatı gerekçe göstererek, ret oyu verildiğini ileri sürüyor.
Oysa gün gibi açık ki; 30'u aşkın polis, onlarca sivil, ikisi Emniyet'e ait onu aşkın kamera kayıttayken güpegündüz işlenen bu cinayet istenilseydi çoktan aydınlatılırdı. Tahir Elçi cinayetinin karartmaya uğratılmasına neden olan, Parlamento'da da kendisini gizlemeye ihtiyaç duymayan siyasi iradedir.
Başlı başına bir politik cinayet olan Tahir Elçi'nin katli, ancak bu cinayeti aydınlatmak isteyen bir siyasi iradenin ortaya konulmasından geçiyor. Parlamento'daki oylama ise bize bu günlerden çok uzak olduğumuzu gösteriyor.