ayşe düzkan
tasarı halledilir, biz neredeyiz?
geçen hafta tbmm’ye sunulan, çocukların cinsel istismarı suçuna ilişkin değişiklikler öneren "türk ceza kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı" ile ilgili 163 kadın ve lgbt kurumu, ortak bir metin yayınladı, siz de görmüşsünüzdür. metni hazırlayanlar yıllardır, erkek şiddetiyle mücadele eden kurumlar. o yüzden yaklaşımları da, önerileri de çok önemli.
çocuklara yönelik istismar suçlarının artıp artmadığını gösteren bir araştırma olduğunu sanmıyorum ama bu konudaki hassasiyetin, farkındalığın arttığı, daha önce konuşulmayan şeylerin konuşulur, gözardı edilenlerin görünür hale geldiği ortada. ve bir derdin görünür olması, açığa çıkması çaresinin bulunmasının ilk adımı. ama tabii, böyle konularda "şuuyu vukuundan beterdir" diye düşünen zihniyet, cinsellikle ilgili herhangi bir suçun görünür olmasını yaşanmasından daha vahim buluyor ve bu, çözümün önündeki engellerden biri, tabii.
çocuk istismarı, türkiye’ye mahsus bir mesele değil, dünyanın her yerinde bu suç işleniyor, maalesef. bunun, akp iktidarı ve bu iktidarın sebep olduğu değişikliklerle ilintili olduğu fikri de gerçekçi değil. evet, çocukların, herhangi bir denetim olmaksızın, mutlak bir güvenle bazı yetişkinlere teslim edildiği yurtlar, kurslar vb, ortamlar bu suçu işleyecek olanlar için elverişli bir alan. ama çocuk istismarı, toplumun çocukları sorgusuz sualsiz teslim ettiği aile içinde de yaygın. akp hukuku, neredeyse her zaman erkeklerin tarafını tutuyor ve bu suçu işleyenler neredeyse tamamen erkeklerden oluşuyor. ama toplumun çok geniş bir kesiminin de, en azından kadınlarla karşı karşıya geldiklerinde, erkeklerin tarafını tutmaya meyyal olduğunu da biliyoruz.
yani çocuk istismarı akp iktidarından ve sonuçlarından kaynaklanmıyor ama engellenmesine, sınırlanmasına ilişkin mücadelenin gerçekleşememesi hükümetle ilintili. meclis’e gelen düzenleme de soruna çare olmaktan çok, bu konuda oluşan hassasiyeti sönümlendirmeye yönelik.
ama konuyla ilgili "asalım, keselim" tutumunun akp iktidarı ya da taraftarlarıyla sınırlı olmadığı açık. çünkü suçun, şiddetin toplumsal sebeplerini gözardı etmek, akp zihniyetinden daha yaygın. çocukları istismar edenlerin ciddi bir kısmının çocukluklarında istismara uğramış olmaları bir yana, cinsel şiddet, cinsiyetler arası egemenlik ilişkisinin sonuçlarından biri. konuyu, "ahlak" ya da "yozlaşma" çerçevesi içinde ele almak -ki ikisi de çok yaygın- işin bu yanını gözden kaçırmaya sebep oluyor. toplumun yozlaştığı falan yok, toplum bu zaten; ve dünyanın her yerinde böyle. ayrıca bir suçun cezasının ağırlaşması zaman zaman onun açığa çıkartılmasını ve adli makamlara yansımasını zorlaştırıyor. örneğin, on beş yaşında bir kızın, kendisini istismar eden abisini, müebbet alması ihtimaline rağmen şikâyet ettiğini düşünün. o şikâyetten sonra ailesiyle yaşaması kolay mı? bu durumda onu koruyacak herhangi bir kurum var mı? diğer yandan, istismarcıların özellikle de cezaevlerinde cinsel tacize ya da şiddete uğramalarını takdirle karşılamak, bunu adalet saymak da yaygın, maalesef.
şunu bir kere daha hatırlamakta yarar var; istismar cinsel bir edim değil, bir şiddet eylemi. cinsel arzulardan değil, şiddet uygulamayı makul, kabul edilir, mümkün ve keyif verici kılan egemenlik ilişkilerinden kaynaklanıyor. oysa cinsel şiddetin, tatmin edilememiş cinsel arzulardan kaynaklandığı, örneğin genelevlerin kapatılmasının tecavüzleri arttıracağı fikri de yaygın. oysa kadınlar, çok sık olarak, -bir erkek partnerleri olduğunda bile- cinsel açıdan tatmin olmadan hayatlarını sürdürüyor ve ama taciz ya da tecavüze yeltenmiyorlar ve bunun sebebi mümkün olmaması değil; bu tür şiddetin toplumsal erkekliğin sonucu hatta parçası olması.
abdurrahman dilipak, hüseyin üzmez’in bir çocuğu istismar etmesiyle ilgili, "nikâhlanmayı kabul etmiş ama," demişti. yani bir zamanlama sorunu vardı sadece, hüseyin üzmez’in istismar ettiği kız çocuğuyla evlenmesi, sorunu çözecek, suçu ortadan kaldıracaktı; keşke istismar etmeden önce nikâhlansaydı, suç hiç oluşmazdı! tacizi, istismarı, bekâretle bağlantılı, "kirletme", "kullanılmaz hale getirme" olarak gören bu berbat zihniyet çok yaygın ve çocukların, kadınların kendilerine tecavüz eden erkeklerle evlendirilmesi önerisi, hem toplum içinde hem de devlet katında sık sık karşımıza çıkıyor. ama birden fazla, çok sayıda partneri bulunan kadınları aşağılamak, küçümsemek, hiç olmadı alay etmek de aynı zihniyetin ürünü ve -belki bu mecranın okurları arasında da- epeyce yaygın değil mi?
bir diğer mesele de şu; birçok şey iki çocuk arasında, iki yetişkin arasında yaşandığından çok farklı bir anlama sahip. beden, çocuklar için oyunun parçası ve araçlarından biri. dolayısıyla çocuklar kendi rızalarıyla cinsel sayılacak faaliyetler içine girebilir. bundan zarar görmemeleri cinsellik eğitimiyle mümkün. ama meclis’e gelen öneri bunu cinsel istismarla bir tutuyor, türkiye toplumunun ezici çoğunluğuysa çocuğun cinsel oyunlarını, istismara uğramaktan beter görüyor!
çocukların, cinselliği olağan, sıradan bir konu saymaları; cezaların, yasakların, yargılamaların, küfürlerin alanı değil de bir haz ve neşe vesilesi olarak görmeleri ancak yetişkinlerin de değişmesiyle mümkün. ve bu, değişimi kendimizden başlatabileceğimiz alanlardan biri. ayrıca çocuklara ilişkide kaçınmak gereken şeyler, sadece "suç" sayılan fiillerle sınırlı değil. fiziksel temas konusunda tercihi onlara bırakmak da önemli, örneğin. çocukken yanağınızdan makas alındığında hissettiklerinizi hatırlasanıza.
o 163 örgüt bu ülkede çok şey değiştirdi, daha da değiştirir. bu tasarının da üstesinden gelir. peki, sen kendinde nelerin üstesinden geleceksin sevgili okur?