Eser Karakaş
Türkiye’de büyük krizler hep böyle geldi
Motor çok hızlı çalışıyor ama motorda yağ yoksa motor kısa sürede yanar.
Ekonominin motorunun yağı da evrensel hukuktur.
Bir süredir Türkiye’de ekonominin çarkları da hızlı dönüyor ama çarklar yağ ile, pardon, evrensel hukuk ilkeleri ile korunmuyorsa o çarkların dişlileri kırılır, bozulur.
Türkiye’de yaşanan ve yaşanacak olan da budur.
Hukuktan korkuyorsunuz diye bir ülkeyi hızla uçuruma sürüklüyorsunuz.
Tarih sizi yazacak ama nasıl yazacak, burası ilginç.
xxx
Türkiye’de büyük ekonomik krizler hep "70 cente muhtacız" ile, "Büyükelçilerin maaşlarının ödenememesi" ile tanımlandı.
Negatif büyümeler, işsizliğin artması hep dış ödeme güçlükleri ile geldiler.
Bu durumlara da hep ama hep siyasi ihtiraslara (yaklaşan seçimler mesela) bağlı yüksek büyüme oranları sonrası gelindi.
Türkiye ekonomisinde büyük fakirleşmeler, vahim sosyal sorunlar hep yüksek büyüme oranlarının yarattığı döviz krizlerini izlediler.
Fakirleşme, üretimsizlik olduğu için ödeme krizleri olmadı, ödeme krizleri olduğu için üretim durdu, büyük fakirleşmeler, iflaslar, Başbakanlığın önüne yazarkasa fırlatmalar yaşandı.
Türkiye büyük bir hızla bir "déjà vu" ye, hem de 1958’den beri artık ezberlediğimiz bir "déjà vu"ye koşuyor.
Bu yaşayacağımız yeni "déjà vu" nün muhtemelen en büyük farkı eskilere oranla daha sert yaşanma ihtimali olacak.
Veriler çok net bir biçimde ortada.
Türkiye ekonomisi 2021’de yüzde 11 büyüdü.
2022 ilk çeyrek büyüme oranı (2021’in ilk çeyreğine oranla) yüzde 7.3.
2022 ikinci çeyrek büyüme oranı henüz açıklanmadı ama yüzde altı dolayında bir büyüme bekleniyor.
Fena değil gibi duruyor değil mi?
Başta IMF olmak üzere uluslararası kuruluşlar 2022 için Türkiye’de büyüme oranının yüzde 4 oranında gelmesini bekliyorlar, kanımca büyük döviz buhranı 2022 içinde olmaz ise bu oran yüzde dördün de üzerine çıkabilir.
Ancak, açıklanan veriler sadece büyüme verileri değil.
Bugün ( okurlar için dün) TÜİK Haziran 2022 dış ticaret istatistiklerini açıkladı.
Büyüme verileri, dış ticaret açıkları, 1958’den günümüze Türkiye ekonomisi ve hukuk devletinin cenaze namazı birlikte ele alındığında 2022 senesinde hangi "déjà vu" ye gidildiği kanımca çok aşikar.
Hukuk devletinin cenaze namazı demek Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarının uygulanmaması, Ağrı sokaklarında Belediye Başkanı kaleşnikoflu arkadaşları ile gözdağı verme turları atması, Mersin’de bir ilçe belediyesinin HDP’li meclis üyelerinin bir kararın geçmesi için gözaltına alınmaları demek.
Türkiye Haziran 2022’de bir ayda 7.4 milyar dolar dış ticaret açığı verdi.
Ocak-Haziran dış ticaret açığı ise 50 milyarın biraz üzerinde.
Bu dış ticaret açığının altında da kısa vadede yüksek büyüme ve hukuksuzluk yatıyor
Dış ticaret açığına, ki büyüme ile daha da artacaktır, 2022 dış borç ödemelerini de hesaba kattığınızda mevcut hukuk devleti ile bu sistemin bir döviz ödeme krizine gitmemesi çok zorlaşmıştır artık.
Erdoğan iktidarının yapacağı, yapabileceği en son iş de hukuk devletini yeniden inşa etmek.
Hukuksuz yani yağsız çalışan ekonomi motorunun yanması ise mukadderdir.
Hukuksuz ekonomi motoru ancak yapısal cari fazla veren ekonomilerde, mesela Rusya, yanmadan çalışıyor.
Erdoğan’ın Putin merakını böyle okumak lazım.
Türkiye’nin yapısal cari fazlası yok, iyi ki de yok, hukuk dışında bir çıkışı görülmüyor.
"Déjà vu" derken daha önce gördüğümüz, toplum olarak yaşadığımız bir krize büyük hızla gidiyoruz.
Kimse "öyleyse büyümeyi durduralım" demesin.
Yapılması gereken şey çok basit, hukuk, hukuk, hukuk.
İşgücü verimliliği de ancak bu hukuk ortamında artabilecektir zaten.