Türkiye Yüzyılımız kutlu olsun

Seferî” olmak ve “namazı kazaya bırakmak” İslam’ın önemli kavramlarındandır. Bu koyu Müslüman vatandaş bunları bilmiyor mu, ‘Ben o kadar dindarım ki namaz kılacağım deyip otobüsü durdururum’ mu demek ister,

Bodrum’da yağmur yağdı, bizim mahallede internet gitti. Başka mahallelerdeki dostları aradım, oralarda da gitmiş. Her yerde gitmiş. Türk Telekom’u aradım, 9 Kasım Çarşamba öğleden sonra gelebileceğini söylediler.

Bu durumda bu haftaki yazımı, dün yani 6 Kasım Pazar gecesi kaydettiğim haberlere dayanarak yazmak zorundayım. Türkiye Yüzyılı’nda Türkiye’nin en önemli tatil yerindeki durum böyle.

***

5 Kasım haberlerine göre:

AKP’nin durumu:

AKP Gn. Bşk. Yrd. Mehmet Özhaseki konuştu: "Bir deprem olduğunda ölümlerle karşı karşıya kalıyorsak bunun neticesine de kader diyemeyiz. Orada suç bizde. O yüzden biz evlerimizi buna göre yapmak durumundayız. Depreme dayanıklı yapmak zorundayız".

Depremin kader açısından maden kazalarından farklı olmadığı ülkemizde bir parti yetkilisi ancak bu kadarını söyleyebiliyor.

Yargı’nın durumu:

Türkiye’nin iktidardan nispeten bağımsız işleyen tek yargı organı Sayıştay başkanlığı açıkladı:

Yerinde denetim çalışmaları sırasında yazılı olarak yapılması uygun görülen bilgi ve belge talepleri ekip başkanları tarafından belgenet üzerinden gerçekleştirilecek olup belgenet dışında yazışma yapılmayacaktır.

Sayıştay denetçileri, bu yeni kurala uyulması halinde “ellerinin kollarının bağlanacağını”, bunun “dolaylı yoldan sansür”ün önünü açacağını, ayrıca, denetlenen idarelerden belge ve bilgi istenmesini öngören Sayıştay Kanunu’na aykırılık taşıdığını söylediler

***

6 Kasım haberlerine göre:

AKP’nin durumu:

Mehmet Metiner konuştu: "HDP ile diyalog-işbirliği içine girmek şayet 'Türkiye Yüzyılı' vizyonunun bir gereği ise, o vakit HDP’yi PKK’yle bir tutup eleştirmek, dahası HDP’yle diyalog-işbirliği halinde olan başkalarını suçlamak doğru olur mu? Bir şeyi biz yapınca mı doğru olur sadece?"

AKP Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Ali Cevheri konuştu: "Bana göre [HDP’yle görüşmeye] gidilmesi değil gidilmemesi abes. Legal bir parti. Kanunlara göre kurulmuş, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında faaliyet yapıyor".

Perinçek’in durumu:

Vatan Partisi Gn. Bşk. Doğu Perinçek, partisine katılan iş adamı Ethem Sancak’la birlikte, Diyarbakır HDP il binası önünde oturma eylemi yapan Diyarbakır Anneleri'ni ziyaret etti. Eylemcilerin "Artık yeter HDP kapatılsın" ifadesi üzerine Perinçek "Merak etmeyin, HDP kapatılacak" dedi.

İnternetim olmadığı için Perinçek’in bugüne kadar kaç partisinin kapatıldığını bulamıyorum. Ama en az 2 tane olduğunu kesin hatırlıyorum.

Yargı’nın durumu:

Batman'da 18 yaşındaki İpek Er'e cinsel saldırıda bulunmak suçlamasıyla yargılanan uzman çavuş Musa O.'yu serbest bırakan Yargıç İsmail Kızılelma'nın, bir çocuğu istismar ettiği iddiasıyla Genel Merkez kararıyla görevden alınan MHP Diyarbakır İl Başkanı Cihan K.’i beraat ettiren mahkeme başkanı olduğu ortaya çıktı.

İçişleri Bakanı Soylu’nun durumu:

İçişleri Bakanı S. Soylu, HDP'li yöneticileri darp edenler hakkında, "Ellerine sağlık, iyi de yaptılar" ifadesini kullandı. Soylu, Meclis'te "Ooh ooh" dediği konuşmayı hatırlatıp, "Şimdi bir ‘oh’ daha çekiyorum" dedi.

Bütün dünyada şiddeti önlemek için görev yapan içişleri bakanlarının Türkiye’de şiddeti önermesi ve kışkırtması ilginç oldu.

Diğer yandan, Soylu’nun kendisine bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü ile Jandarma Genel Komutanlığının K. Kılıçdaroğlu hakkında suç duyurusunda bulunmaları da diğer bir ilginçlikti.

Dış ilişkilerimizin durumu:

Yunanistan’ın Orta Makedonya Bölge Valisi Apostolos Tzitzikostas, bir programa katılmak üzere feribotla geldiği İzmir’de, giriş kısıtlaması bulunan biriyle isim benzerliği nedeniyle 6 saat gözetim altında tutuldu. Vali protesto ederek geri döndü, Yunanistan'dan kınama açıklaması geldi.

Anlamak zor. Tut ki isim benzerliği var. Ama adam Yunanistan’da vali olduğunu söylüyor. Olup olmadığını öğrenmek Ankara’ya telefon ederek kaç dakika alır?

Bazı Müslümanlarımızın durumu:

Abdullah Gündüz adlı bir kişi Öz Erçiş Seyahat firması otobüsünün öğle ve akşam namazları için mola vermesini talep etti. Firmanın avukatı şu açıklamayı yaptı:

"Otobüs gibi toplu taşıma araçlarının önceden belirlenen güzergahlar üzerinde bulunan mola yerleri dışında, hayatî tehlike arz edecek durumlar hariç olmak üzere durması uygun değildir. İbadet etmeyen ve öngörülen zamanda varmak istediği noktaya ulaşmak isteyen diğer yolcuların haklarını görmezden gelmek mümkün değildir. Tüm yolcuların bu prensiplere saygı duymasını beklediğimizi kamuoyuna saygı ile duyururuz."

“Seferî” olmak ve “namazı kazaya bırakmak” İslam’ın önemli kavramlarındandır. Bu koyu Müslüman vatandaş bunları bilmiyor mu, ‘Ben o kadar dindarım ki namaz kılacağım deyip otobüsü durdururum’ mu demek ister, yoksa mevcut siyasal ortam kendisini bunu yapmaya mı sevk etmiştir, bilmek zor.

Herhalükârda, böyle şeylerin insanları dinden soğutuyor olması da mümkün. Aynen, sonuna kadar açılan ezan hoparlörleri gibi.

***

İnternetsiz Bodrum’dan bu hafta yazabileceklerim bunlar. Türkiye Yüzyılımız kutlu olsun, pardon, mübarek olsun, amin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Baskın Oran Arşivi