Tutulmalar ve Başka Dünyalar

İki gün sonra Güneş tutulması olacak. Tutulmanın bitmesini saygıyla bekleyeceğim. Sizi bilmem ama ben koruyucu gözlükle bile göğe bakmayacağım.

Lineer düşünce sistemine saplanmanın bizi kısıtlı sonuçlara götüreceğini ve bu sonuçların sonsuz olasılıklar barındıran zengin yaşam karşısında bizi fakir bir durakta bırakacağını biliyoruz. İddialı ilk cümlenin temel dayanağı elbette yeryüzünde hemen herkesin internet erişimli bir telefona sahip olma olasılığı.

20-21 Ocak 2019 gecesi, tam Ay tutulmasını izlediğimde, tutulmanın başladığı saniyelerde irkildiğimi hatırlıyorum. Işık olup gözümden içeri, varlığıma sızan ay ışığının bendeki etkisi, evrenin bir parçası olduğumdan çok evrenin kendisi olduğum idrakiydi. Işıltılı gökyüzünde dolaşıyordum da karanlık galakside ayağımın altı uçurummuş gibi bir his. Birkaç gün “tuhaf” bir ruh halinde olduğumu, “nasılsın?” diye soran arkadaşlarıma “tuhafım, tutulma falan izlemeyin, çarpıyor” dediğimi hatırlıyorum.

Tiyatrocu olma yolundaki ilk adımım olan, on sekiz yaşındayken kapısından girdiğim İstanbul Şehir Tiyatroları, Tiyatro Araştırma Laboratuvarı’ndaki derslerimizde hocamız Erol Keskin’in, göğün baş hizasındaki tepe noktası, anlamındaki zenitle, onun yeryüzündeki karşıtı anlamında kullandığı nadir üzerinden bize; “Zenitle nadir arasında birer aracısınız” demesinin üstünden yıllar geçse de o tutulma anındaki idrakti belki de yaşadığım.

İdrak ettiğim şeyin bilinçle adını koymam içinse yaklaşık bir yılın daha geçmesi, pandeminin başlaması gerekti. Salgının ilk zamanlarında virüse ve ondan korunmamıza karşı kıt bilgimiz ve şimdi bazısını gülerek anımsadığımız önlemlerimiz, tedirginliğimiz, üstümüzdeki uyuşukluğu silkeledi. Ağaçların budanması, solmaya yatkın çiçeklere çizik atılması gibi bir şey. Ölgün yaşamamak için, yaşamayı hatırlamak için bir parça kanamak gerek, belki de…

Pandeminin ilk zamanlarında virüsün kadın ve çocuklardaki öldürücülük oranının azlığı bana, dünyanın aklının hiç de mistik denip geçiştirilecek bir akıl olmadığını hatırlatmıştı. Milyon kere tekrardan, bilmem kaç kere büyük yok oluşlardan sonra Dünya kendini yaşatmanın yolunu bulmuş ve yine milyonlarca yıl süren bir tekrarlar dizisiyle, canlı sistemleri, çocuklarını doğurmuştu. Kendi kaotik düzeninde var ettiği/kullandığı fizik, matematik her türden bilimsel kuralı insanın keşfetmesi gerekti. Bu keşifler insandan olmaysa da Dünya kendi kaotikliğinde bunları zaten barındırmıyor mu? Amerika’yı bir kere daha keşfetmek insanın yaptığı, belki de…

Ay’ın Dünya’ya iki buçuk milyar yıl önce altmış bin km daha yakın olduğuna dair haberler geçen hafta paylaşıldı. “Ay, Dünya’dan yavaşça uzaklaşıyor…” Çocuklar için sürdürülen bir evlilik, çocuklar büyüdüğü ve galaksiyi her anlamda hoyratça kullanıp pek de sevilecek ürünler olmadığı için belki de, zarifçe bitiriliyor. Kim bilir… Yaşayıp göreceğiz.

deren.jpg

Deniz Tortum ve Kathryn Hamilton’ın yönettiği on üç dakikalık Our Ark (2021) kısa ve düşündüren bir belgesel. Elon Musk’ın bir röportajında söylediği, “Yaşadığımız dünyanın temel gerçeklik olma ihtimali milyarlarda bir” sözünden yola çıkan yönetmenler, simülasyonizme, yani “şu an yaşadığımız dünyanın çok büyük bir ihtimalle bir bilgisayar simülasyonu olduğunu” savunan görüşe etkileyici bir mektup bırakıyor.

“Gaia hipotezi, Gaia kuramı ya da Gaia prensibi, biyosferin ve yerkürenin fiziki bileşenleri sayılan atmosferin, kriyosferin, hidrosferin ve litosferin, karmaşık bir karşılıklı etkileşim sistemi içinde bir araya gelerek bir bütünlük oluşturduğunu ileri süren ekolojik bir kuram ya da hipotezdir” diyen gaiacılıkla simülasyonizm arasında bir köprü arıyorum. “Simülasyonizm yeni bir başlangıçtır ve bu dünyanın yok oluşu diğer dünyalara geçmemizi sağlayacaktır” diyen belgesel, yok olacak olma şokunun yerini, yeniden ve başka bir dünyada var olacak olmanın merakına bıraktığı bir mini manifesto.

Dünya’nın çoktan bildiğini bizler yeni keşfediyoruz. Dünyamız gibi insanlık tarihi de zorlu yollardan geçti, geçiyor, geçecek. Mitolojilerle başladık, budizmle, rea haq’la, simülasyonla devam ediyoruz… İki gün sonra Güneş tutulması olacak. Tutulmanın bitmesini saygıyla bekleyeceğim. Sizi bilmem ama ben koruyucu gözlükle bile göğe bakmayacağım.

our-ark-turkiyede-ilk-kez-istanbul-film-festivalinde-h21995-a4987.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi