Fehim Işık
‘Vicdan ve Adalet Nöbeti’ni görmemek
HDP, ‘Vicdan ve Adalet Nöbeti’nin Diyarbakır ayağını tamamladı. HDP Sözcüsü Osman Baydemir, "Vicdan ve Adalet Nöbeti’ni İstanbul’a devredeceğiz. Hadi kaldırın barikatları. Basın toplantımıza halkımız gelsin. Hakikatten korkuyorsunuz. Seçilmişler zindanda, atanmışlar burada" sözleriyle Diyarbakır ayağını tamamladıklarını aktardı.
Nöbet’in ikinci ayağı İstanbul’da, 1 Ağustos günü Yoğurtçu Parkı’nda başlayacak. Akabinde başka kentlerde sürdürülecek.
Nöbet süresince en dikkat çeken yaklaşım Havuz Medyası’ndan geldi. Gazeteleriyle, televizyonlarıyla neredeyse her gün haber yaptılar. Havuz Medyası’nın ‘anlı şanlı’ analistleri halkın, HDP’nin ‘Vicdan ve Adalet Nöbeti’ne niçin katılım göstermediklerini yorumladılar. Gazeteleri, televizyonları ‘halkın HDP’ye nasıl bir tokat attığını’ yazdı, gösterdi.
Eyvallah, yazsınlar da, göstersinler de...
Ancak haberlerinden, tartışmalarından öyle net görünüyordu ki kendilerinin bile kendi yalanlarına inanmadıkları...
Diyarbakır’da Ekin Ceren Parkı’nı koca bir hapishaneye dönüştürmüşler, kentin dört bir etrafını tutmuşlar, ziyaretçilere izin vermiyorlar.
Bırakın ziyaretçileri, vekillere battaniye verilmesini, çay servisi yapılmasını bile engellediler.
Son güne doğru daha da ilginç bir yasağa imza attılar. Diyarbakır’ın atanmışı, basından Nöbet’te cümbüş çalındığını görünce saza da yasak getirdi.
Bunca yasak, engelleme bariz ama manşetlerde utanmazca sarf edilen kelimelerle ‘halk teveccüh göstermedi’ deniyor.
Bu haberleri yapanların kendileri inanmıyor, onu biliyoruz...
Ama iktidara oy verenler inanıyor. Oy depolarının bu haberlere inanmadıklarını bilseler tekini bile yapmazlar, bu kadar peşine düşmezlerdi.
Bu haberleri yaptıran etken bir tek iktidara oy verenlerin bu haberlere inanması mı?
Değil elbet, Kürt halkının da bu haberlere inanmadığını biliyorlar. İnanmayanların ise moralini bozmak için bu haberleri yaptılar. Biliyorlar ki moral bozulunca motivasyon da bozuluyor.
İşin özü, hala ince eleyip sık dokuyorlar, psikolojik savaşı en ağır biçimiyle sürdürüyorlar.
Bu böyle de işin asıl bakılması gereken bir başka yanı daha var. Buyursun birileri Türkiye basın tarihinin en kara sayfaları arasında yer alan/alacak olan o uğursuz haberlerini, psikolojik savaşın kalemşorluğu adına yapabildikleri kadar yapsınlar. Nihayetinde devran dönecek ve bu rezilliklerinin altında ezilecekleri günler de gelecek. Buna şüphe yok. Amenna, buna şüphe yok da asıl olarak ‘Vicdan ve Adalet Nöbeti’ne destek vermesi gerekenler ne yaptı, ona da bakalım!
Örneğin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuyla ilgili bir açıklama yaptığını duyanınız oldu mu? Bir tek CHP Diyarbakır İl Örgütü ziyaret etti, abluka altındaki HDP’li vekilleri. CHP’nin sözcüsü de bir açıklamasında şöylesine değindi.
Eh! CHP için büyük adım doğrusu. HDP’nin yanında görünmekten korkan CHP, lütfetmiş il örgütüne ‘Vicdan ve Adalet Nöbeti’ni ziyaret ettirmiş, sözcüsüne de ‘taleplerini destekliyoruz’ dedirtmiş.
Doğrusu, toplumun farklı kesimlerinin, muhaliflerinin, AKP iktidarının faşizan uygulamalarından bizar olanların HDP’nin vicdan ve adalet arayışı karşısındaki duyarsızlığı irdelenmeye değer. Özellikle CHP’nin duyarsızlığının ya da bilinçli bir biçimde görmezden gelmesinin neden olduğu sonuçlar, gelecek dönem açısından da önemli.
Elbet haksızlık yapmamak gerekir. Türkiye’nin devrimci, ilerici, sol ve sosyalist çevrelerinden azımsanmayacak bir kesim desteğini açıkladı. Bu kesimlerden barikatları aşıp vekilleri ziyaret edenler de vardı. Bunlar, hiç kuşku yok değerlidir. Ancak biliyoruz ki faşizmi alt etmek ancak en geniş kesimlerin işbirliği ile mümkündür. Yalnızca devrimci, ilerici, sol ve sosyalist kesimlerin değil, faşizmin nelere neden olacağını bilen her kes ve her kesimin iş ve güç birliğine gereksinim vardır. Bu nedenle CHP’nin, hatta ‘Hayır Cephesi’nin en geniş kesiminin ‘Vicdan ve Adalet Nöbeti’ne destek ve işbirliğini irdelemek ve onlara durumu bir kez daha hatırlatmak gerekir.
Çok açık! Türkiye, artık tekçi, hegemonik, faşizan bir anlayış tarafından yönetiliyor. Bu anlayış, operasyonlarını sürdürüyor, sürdürecek.
HDP, daha dar anlamda Kürt hareketi bu aşamada en kolay vurulan kesimlerden biri olduğu için HDP’ye, DBP’ye yanaşmanın ‘cız’ olduğunu biliyoruz. Kuşkusuz bazı kesimlerinin desteğinin cılız olmasında bu gerçekliğin etkisi var. Ama bir de onca saldırıya rağmen hala ayakta durmayı başaran Kürt hareketinin nasıl bir potansiyele sahip olduğu gerçeği var.
Açık demek gerekirse HDP’ye, Kürt hareketine desteğin engellenmemesi, zorbalığın devam ettirilmemesi durumunda halk desteğinin ne düzeyde olacağını yönetenler de, en az yönetenler kadar ince hesapla hareket eden CHP ve benzeri muhalifler de iyi biliyor. Tek esprileri AKP karşıtlığı olanlar bu durumu bildikleri için HDP’nin önünün açılmasını istemiyor, zımni bir bçimde de olsa AKP'nin ekmeğine yağ sürmekten imtina etmiyorlar.
İktidar neyse de derdi faşizme karşı mücadele olanlar, yaşanan gerçeklik karşısında bir kez daha düşünmeli.
Bu ülkede Kürtsüz tek adım atılamaz, tek olumlu değişim gerçekleştirilemez, bu bilinmeli...
Henüz geç değil.