Volkan yürekli şair

Ataol Behramoğlu’nun mücadele dolu yaşamından geriye onlarca kitapla birlikte bu onurlu sıfat da kalacak.

Şişli Belediyesi güzel bir geleneği yeniden başlattı. Doruktakiler adıyla devam edecek etkinliğin özünde "Ustalara Saygı" yer alıyor. Dünya Gazetesi Kitap Dergisi Yayın Yönetmeni Faruk Şüyün’un koordinasyonunda yürütülen kültür ve vefa buluşmaları önceki yıllarda bir başka belediye bünyesinde 250 kez yapılmıştı.

24 Şubat 2020 Pazartesi akşamı Şişli Nazım Evi’nde birincisi düzenlenen gecenin doruğu Ataol Behramoğlu idi. Program Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin’in sanatçı hakkındaki güzel konuşmasıyla başladı. Ardından Nebil Özgentürk’ün yaptığı Ataol Behramoğlu belgeseli izlendi. Sonra Ataol’un hayatında yeri olan insanlar sırayla sahneye geldiler. Pek çok sürpriz yaşandı. Ortak anıların paket bağları çözüldü.

Mesela Haluk Şahin, İsmet Özel ve Ataol Behramoğlu lise arkadaşlarıydılar. Öğretmenleri de Ülker İnce!.. Tadından yenmeyen hikâyeler sahneden salona doğru neşe dalgaları halinde yayıldı.

Ataol Behramoğlu da konukların anılarına katkı yaparak araya giriyordu. 1970’lerin ilk yarısı Moskova’da yine sürgün yılları… Bulunduğu binanın penceresinden dışarı bakarken hafif kar yağışı altında genç bir kız balerin edasıyla kayıp geçiyor.

O anlar kısa süre sonra "Beyaz İpek Gibi Kar Yağdı" adlı şiire dönüşüveriyor:

"Beyaz, ipek gibi yağdı kar
Bir kız kardan hafif adımlarıyla yürüyüp geçti hayal içinde
Arkadaşlarımı düşündüm, sevgili şeyleri
Sanki her şey bizimle var ve bizimle olacak
Şarkılar çaldı odalarda…"

Bu satılar yıllar sonra Anadolu’da küçük bir kızın hayatına giriyor. O şiirdeki kız gibi hissediyor kendini. Ataol Behramoğlu da onun için bir şiir tanrısı kimliğine bürünüyor.

O küçük kız büyüyor, yolu Ataol Behramoğlu ile kesişiyor. O ilk şiir kitabıyla tanışmasını anlatıyor.

Ataol Behramoğlu bu hikâyeyi özetledikten sonra "şimdi o küçük kız burada" diyerek adını anons ediyor:

-Canan Kaftancıoğlu, CHP İstanbul İl Başkanı!..

Kaftancıoğlu sahneye geliyor. Bir kez de kendisi anlatıyor küçük kız şiirinin kendisine nasıl bir yaşam ve mücadele azmi verdiğini.

Bu duygu dolu sahnenin ardından Trabzon’daki askerlik günleri Zülfü Livaneli’nin video mesajıyla başlıyor. Atilla Aşut açıyor perdeyi. Hasan Cemal, Ataol ile yedek subaylığını Trabzon’da yapmaktadır. Zülfü Livaneli ise bir ilaç firmasının Karadeniz Temsilcisidir. Hepsini bir araya toplayan ortak çekim alanı Türkiye İşçi Partisi’nin il binasıdır. Ataol resmi subay giysileriyle binaya girip çıkmaktadır.

Vatani görevi bitmesine altı ay kala Ataol’un Merzifon’a sürülmesinin bir sebebi de bu resmi ziyaretler oluyor.

Mücadele dolu yaşam hep Ataol’dan bir bedel istiyor. O da gözünü kırpmadan ödüyor. Hapisse hapis, sürgünse sürgün!.. O inandığı yolda yılmadan yürümeye devam ediyor.

Tıpkı Nazım Hikmet gibi şiirini ve memleket sevdasını onun yüreğinden hiçbir güç söküp alamıyor. İlhan Selçuk her insan yaşarken kendi heykelini yontar derdi. Ataol Behramoğlu’nun mücadele dolu yaşamından geriye onlarca kitapla birlikte bu onurlu sıfat da kalacak:

Volkan yürekli dev şair!

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Nazım Alpman Arşivi