Alp Altınörs
Volkswagen olmadı, BYD verelim!
Başkancı Rejim’in oligarşik karakteri, iktisaden egemen büyük tekellerin (TÜSİAD) siyaseten ikincil konumda kalmalarıyla belirlenir. İktisaden ikincil bir güç olan MÜSİAD ve kimi inşaat tekelleri (“5’li Çete”) ise siyaseten hâkim güçle ilişkileri sayesinde rant dağıtım kanalları üzerinde neredeyse tekel kurmuş durumdadır. İşte, uluslararası sermaye ile Erdoğan yönetimi arasında, kimilerinde “güven bunalımı” olarak adlandırılan olgunun özü, bu yandaş (crony) kapitalizminde yatar.
Musluğun başını tutanlar, ihaleleri “hak edene”, “layık olana” (yani devasa ölçekleri sayesinde bu işleri çok daha ucuza ve daha kaliteli biçimde yapılabilecek olan tekelci sermayeye) değil, saraya siyasi bağlılık sergileyen yandaşlara veriyorlar – elbette bundan komisyonlarını da alıyorlar! Bu da çoğunlukla – konuda istisnai bir uygulama olarak tanımlanan – “davet usulü ihale” yoluyla yapılıyor. Kamu kaynakları böyle el değiştiriyor.
Resmi OHAL döneminde F.Gülen’e yakın şirketlere el konularak kayyum atanması, bu “güven bunalımını” derinleştirdi; HDP’li belediyelere kayyum aranması ise “tam hukuksuzluk” algısını yarattı. İşte bu koşullarda, Alman tekeli Volkswagen, Manisa OSB yanındaki 1 milyon m2’lik araziye yapacağı 3 milyar Euro’luk fabrika yatırımını iptal etti. 2016 yılında alınan bu iptal kararında, son oy değişikliğinin, yönetim kurulundaki sendika temsilcisinden geldiğini, onun da oyunun rengini, Diyarbakır belediyesine atanan kayyum sebebiyle değiştirdiğini anımsatalım. Böylece Volkswagen, o fabrikayı Slovakya’da açtı; Manisa’daki o arazi ise, kamulaştırıldığı halde 8 yıl boş bekledi.
İşte şimdi, Manisa’daki aynı araziye, çok daha düşük hacimli bir yatırımla, 1 milyar dolarla, Çin tekeli BYD elektrikli otomobil fabrikası kuruyor. VW’in Manisa’dan vazgeçişi, yabancı sermayenin Türkiye’de yatırım yapmayışının bir sembolü gibiydi; BYD’nin yatırımı ise bu sorunun çözüldüğü gibi bir algı yaratmak için öne çıkartılıyor. Bu amaçla, BYD’ye daha fabrika bile kurulmadan gümrüksüz ithalat – ÖTV’siz satış imtiyazı verildi!
Hayat boşluk tanımıyor. Alman tekelinin boşalttığı yeri Çin tekeli dolduruyor. Farklı emperyalist ülkelerden tekeller, dünya pazarı uğruna rekabet ediyor. BYD, alanında iddialı bir tekel; dünya elektrikli araç bataryalarının %16’sını tek başına üretiyor. Çinli dört tekel (CATL, BYD, CALB ve Farasis) batarya dünya piyasasının %60’ına sahip. Bu arada TOGG AŞ.’nin ürettiği elektrikli arabaların bataryasını da Çinli firmalardan Farasis sağlıyor. (Veriler: Hürriyet, 25.3.’24, Taylan Özgür Dil’in haberi).
Çinli tekeller, batarya piyasasındaki bu hakimiyetlerine dayanarak, elektrikli araç piyasası için de rekabet ediyorlar. Avrupa Futbol Şampiyonası’nı izleyenler, BYD’nin reklamlarını görmemiş olamazlar. Neredeyse reklam panolarını BYD’nin araba reklamları ele geçirmiş gibiydi! Bu reklamlara yaptığı yatırımla BYD, Avrupa elektrikli araba pazarını hedeflediğini açıkça ilan ediyordu.
Manisa’daki fabrika, BYD’ye Gümrük Birliği kapsamında Avrupa pazarına gümrüksüz satış imkânı sağlayacak. Yatırım hacminin düşüklüğü, üretimden, ziyade bir montaj tesisi olacağını hissettiriyor. BYD’nin kısa sürede, gümrüksüz – ÖTV’siz elektrikli arabalarıyla Türkiye pazarını da ele geçirmesi hiç şaşırtıcı olmaz. TOGG’a ne mi olacak? Muhtemelen BYD onu da fiilen kendisine bağlar. Bırakın, onu da AKP düşünsün!
BYD fabrikasında 5000 işçiye istihdam sağlanacağı söyleniyor. Çin’in katı anti-sendikal tutumunu düşündüğümüzde, şimdiden metal sendikalarına mücadelelerinde başarılar diliyorum! Almanya’nın aksine, Çin’de bağımsız sendikalar da bulunmadığından, Çin işçi sınıfından enternasyonal bir destek de alamayacaklar. Türkiye’deki hemen tüm Çin sermayeli fabrikalar sendikasızdır ve ancak çok çetin mücadelelerle bu fabrikalara sendika girebilmektedir.
Peki VW’nin boşalttığı yere BYD’nin gelmesi, gerçekten de Başkancı Rejim’in dış finansman krizini Çin sermayesiyle çözme yönünde ümitvar bir gelişme midir?
Bu umudu besleyen saray çevrelerine, hemen hemen aynı tarihlerde, 12 Temmuz’da Çin’i “uyaran” bir NATO bildirisine imza attıklarını anımsatmak isterim. Belki de Erdoğanın dönüş yolunda uçakta yaptığı “Şangay İşbirliği Örgütü’ne bizi alsınlar” açıklaması bu durumu ödünlemen içindi. Türkiye daha şimdiden ekonomik-mali açıdan Çin’e bağımlıdır, ancak Çin sermaye yatırımları, Çin’in tercihleri sebebiyle sınırlı kalmaktadır. En az 100 milyar dolarlık kalıcı dış sermaye girişiyle ancak çözülebilecek düzeydeki, Türkiye’nin kronik döviz finansmanı krizine, Çin sermayesinden gelecek “denizde damla” düzeyindeki yatırımlar çare olamaz. Tersine, Çin fabrikalarının Gümrük Birliği kapsamında üretmesi, Avrupa tekellerine karşı rekabetini ve kimi reaksiyonlarını da beraberinde getirebilir.
Son olarak BYD fabrikasının “yeşil dönüşüm” kapsamında, “ekolojik” üretim yapacağına dair iddiaya gelirsek… Elektrikli araçlar, evet, doğaya karbon gazı salınımı yapmıyorlar; ama elektriğin kömür veya doğalgazdan üretimi için yine de doğaya karbon gazı salınıyor. Türkiye’de elektrik enerjisinin %60’ı doğalgaz yakılarak elde ediliyor. Dolayısıyla elektrikli arabaların da ne kadar “doğa dostu” olduğu, giderek daha fazla sorgulanıyor.
BYD’nin, gümrüksüz ithalat ve ÖTV’siz satış imtiyazlarıyla, neredeyse bedavaya getireceği bu yatırım, AKP iktidarının emperyalist sermayeye verdiği yeni bir kapitülasyondan ibarettir.
Alp Altınörs kimdir?
Çevirmen, iktisatçı ve siyasetçi. Avukat bir anne ve babanın çocuğu olarak Ankara’da doğdu. Liseyi TED Ankara Kolejinde bitirdikten sonra, Bilkent Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler eğitimi gördü, ancak yarım bıraktı. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde İktisat Fakültesi’ni bitirdi. Ankara Üniversitesi’nde Rus Dili ve Edebiyat eğitimini halen sürdürmektedir. İspanyolca eğitimini İstanbul Cervantes Enstitüsü’nde tamamladı. İngilizce, İspanyolca ve Rusça dillerinde çevirmenlik yapmaktadır. "İmkansız Sermaye-21. Yüzyılda Kapitalizm Sosyalizm ve Toplum" adlı kitabın yazarıdır.