Ayşegül Kars Kaynar
Yeni cüretkar dünya
Gözünüzü bildiğiniz bir sabaha açtığınızı farz edin. O sabaha güveniyorsunuz, o sabahın başlattığı günün neler getireceğini üç aşağı beş yukarı biliyorsunuz. Çünkü o sabah geride kalan yüz yılın her bir yılının herhangi bir gününün sabahı gibi. Çünkü o sabahın, anne babanıza ve dedenize ne getirmişse, size de üç aşağı beş yukarı benzer şeyleri getireceğini biliyorsunuz. Ani değişikliklerin ve felaketlerin olmayacağınızdan eminsiniz. Üzerine pek düşünmedim ama bireyin ruh dünyasında huzur olarak adlandırdığı duygu ve durumun toplumsal ön koşulu böyle bir güven dünyası ve bizim huzursuzluğumuzun yine toplumsal belirleyeni böyle bir güven dünyasından yoksunluğumuz olabilir.
Bu dünya, bu güven dünyası, azınlığa düşmüş kimi insanlar için artık nostalji, ama çoğunluğu oluşturanlar için hiç tecrübe etmedikleri bir olgu ve belki bir beklenti bile değil. Zira bizim neslimiz önünü görememeye alıştı ve bizden sonraki X,Y,Z kuşakları geleceğe dair plan yapılamayacak, istikrasız, bugün yalanlananın yarın doğrulandığı bir siyasi düzene doğdular. Bu çalkantılı siyasi düzenin ulusal boyutunu kanıksadık ve şimdi gözlerimizin önünde uluslararası düzen de ilmek ilmek sökülüyor.
20 ARALIK, SIĞINMA HAKKININ SONU
Egemen devletler arasında güç dengesine dayalı 18.yy’ın uluslararası sistemi yaklaşık yüz yıl sürmüş ve ilk paylaşım savaşı olarak bilinen I. Dünya Savaşı ile son bulmuştu. 1945 sonrası uluslararası düzen ise devletlerin egemenlik hakkının uluslararası hukukla sınırlandırılmasına ve devletlerarası örgütlerle düzenlenmesine dayanıyordu. Bu hukuki sınırlamanın tam merkezinde ise evrensel insan hakları ve onun da çekirdeğinde zaman içinde kendi içinde sınırları kaldıran, kendi dışında sınırlarını göçmenlere açan Avrupa Birliği vardı. Görünen o ki bu sistemin ömrü bir öncekinden de kısa sürecek.
Sonun başlangıcı için farklı tarihler verilebilir; kimi için Kırım’ın ilhakı, kimi için AB’nin bir otokratla mültecileri pazarlık konusu yapması, kimi için Ukrayna’nın işgali ve Putin’in meydan okumasına verilemeyen cevap. Böylesi bir on yıl geride kalmışken 20 Aralık olsa olsa başlamış olan sonu hızlandıran bir lokomotif olabilir. Ancak kesin olarak 20 Aralık insancıl Avrupa’nın çöktüğü tarihlerden en önemlisi olarak anılacaktır.
20 Aralık’ta AB, Ortak Avrupa İltica Sistemi’ni kabul etti. Sistemin amacı, AB'ye düzensiz göçü sınırlandırmak ve kontrol altında tutmak. Bu amaca ulaşmak için seçilen yol ise, şimdiye kadar Yunanistan ve İtalya sınırında gördüğümüz kapatma, gözaltı ve geri göndermeleri AB’nin politikası yapmak oldu. Zira sığınmacılar (aile, kadın, çocuk ayrımı gözetilmeksizin) sınırda uzun süreli tutulabilecek, iltica başvurusu kabul edilme oranı yüzde 20'nin altında olan ülkelerden gelen mültecilerin başvuruları sınırda değerlendirilecek, ilticaya uygun görülmeyenler sınır dışı edilebilecek. Bu, binlerce yeni gözaltında tutma ve geri itme vakası demek.
Mültecilere sığınma prosedürlerinin altında standartların uygulanacağı Ortak Avrupa İltica Sistemi, AB’nin fiilen sığınma hakkını kaldırmış olduğunu gösteriyor. Sığınma talebini ortaya çıkaran sebepler hiç sorgulanmadan (ve belki de bu sebeplerin ortaya çıkmasına ortak olunarak), sığınmak isteyen insanlar cezalandırılıyor. Yeni Avrupa ve yeni dünya artık böyle bir yer.
Ayşegül Kars Kaynar: 1980 yılında Ankara’da doğdu. 2014 yılında ODTÜ Siyaset Bilimi bölümünden doktora derecesini aldı. 2015 yılında Türk Sosyal Bilimler Derneği’nin düzenlediği Genç Sosyal Bilimciler Ödülleri’nde doktora tezi kategorisinde ödül ve 2017 yılında Halit Çelenk Hukuk Ödülleri’nde mansiyon kazandı. New School for Social Research ve Hamburg Üniversitesi’nde araştırmacı olarak bulundu ve ardından Humboldt Üniversitesi’nde çalıştı. Çağdaş Türkiye siyaseti, hukuk devleti ve asker-sivil ilişkileri üzerine yayınları bulunmaktadır.