Zaman yutucu

Kentin kuruluşu ile okul sisteminin kuruluşu, çok doğaldır ki aynıdır. Gittikçe birbirini andıran evlerin inşası ile gittikçe birbirine benzeyen genel eğitimin yaygınlaşmasının tarihi de aynıdır.

Kent bir zaman tuzağıdır. Bir kara deliktir, doymak bilmez bir biçimde zamanı yutar, sürekli, durmadan. Zamanı yutuşu iki boyutludur. Biri hepimizin şikayet ettiği ‘’trafik diye özetlenen, bir yerden bir yere ulaşamama halidir. Bu konuda herkes mutabıktır.

Bir türlü yanmayan yeşil ışıklar, raylardan süzülerek gelişini arzuladığımız metro, sözde kapitülasyonlara sahip metrobüs, pencere kenarına dayanabilme özlemiyle sarsılan otobüs ve benzeri metal kutular içine tıkıştırılmış, sınıflara ayrılmış ama hızları pek de fark etmeyen büyük insanlık.

Hayatımızın yüzde 20'sini, yani 80 yaşınıza kadar yaşarsanız 16 yılını, bu şekilde geçirirsiniz bir kentte.

Fakat aslında, bunun daha da beteri, ona bütünüyle ömrünüzü yatırmanızdır. Bu, bütün bunları yapma nedeni olan, "Kentte yaşamanın" bedeli olarak sarf edilen ömürdür. Yani, mesela üniversiteler, onlara gitmek için iyisiyle, kötüsüyle liseler, onlara dahil olabilmek için elit, yarı elit ya da sıradan ve düşük kaliteli ve daha da düşük kaliteli orta okullar, onların öncesi ilkokullar ve daha da önceleri, ana okulları ve hatta daha da önceleri…

Türkiye'de eğer politik tutuklu değilseniz, ömür boyu hapse mahkum olduğunuzda, 13 yıl hapis yatarsınız ama okul, bu süreden çok daha uzun bir cezadır ve kentli olmanın giriş sınavı olarak dayatılır. Belki en azından bütününe mutlak olarak gitmeyi gerektirmez ama bu, etkisinden kurtulabildiğiniz anlamına gelmez. Ne kadar giderseniz, o kadar kent basamaklarında yer bulabilirsiniz.

Okula gitmeden, zengin olarak da ‘kentli’ olabilirsiniz ama bu okulun çekiciliğini ve hegemonyasını ortadan kaldırmaz. Bir fahri doktor unvanı için servetinden koca bir parçayı üniversitelere veren zengin doludur ortalık. Bu geçmişin aristokratik unvanlarına sahip olmak için yaşı geçmiş konteslerle nikah tutmaya benzer ki sadece kızı istemenin yeri farklıdır. "Yeni Aristokrasi"nin diplomaları, kontesin muhtemel çok icra gelmiş şatolarında değil, kentçi sistemin ideolojik kaleleri, "bilim yuvalarından" satın alınır.

Hiç okula gitmeden de kentte yaşayabilirsiniz belki ama bu onun hegemonyasından kurtulmanız anlamına gelemez, ‘En bölücü şey okullardır’ çünkü.

Hele uzak Asya'da mucize ekonomilerinin, yine onların gelişmiş şehirlerinin anahtarıdır. Bu yüzden kentçi sistemi eleştirmek, onun eğitim sisteminden bağımsız mümkün olamaz. Güney Kore'de kaldığım bir çiftçi evinde, sabah 6'da evden çıkıp okula giden ve akşam 8'de eve dönebilen 12 yaşında ki küçük kıza, biraz sevimli görüneyim diye, okuldan kurtulması için isterse benimle gelebileceğini söylediğim bir gün ertesi, sabah uyandığımda çantasını hazırlamış olarak başımda buldum. Annesi onu yine okula gönderirken, gözyaşlarının nedeni benden ayrılmak değildi tabii ki.

Kent’in düşünsel hegemonyasına karşı çıkmak güçtür ama onu inşa eden, daha da doğrusu bu düşünsel hegemonyayı inşa eden “okul sistemine” karşı çıkmak çok daha zordur. Belki yerine bir başka okul önerebilirsiniz ama sınıflarıyla ama tam anlamıyla sınıflarıyla, okulu eleştirdiğinizde başından itibaren lanetlenirsiniz.

Kentin kuruluşu ile okul sisteminin kuruluşu, çok doğaldır ki aynıdır. Gittikçe birbirini andıran evlerin inşası ile gittikçe birbirine benzeyen genel eğitimin yaygınlaşmasının tarihi de aynıdır. Aynı şekilde konut hakkının piyasalaştırılması ile eğitimin tam anlamıyla piyasalaştırılması da aynıdır. Kent ve okul aynı kaderin iki ucu boklu değneğidir aslında ama okula karşı çıkmak, “kenti yıkmalı” demekten çok daha zordur. Sözlü tarihin yok edilişi ile kent ve devlet tarihinin kurucu unsuru yazının hegemonyası, bölücü ve halkı hiçleştiren tavrı, kent hegemonyasının da kurucu unsurudur.


Metin Yeğin kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; Gazeteduvar, dünyada, Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Metin Yeğin Arşivi