Bir Nizam yıkılırken, yerine ne kurulacak?

Türkyılmaz, Türkiye’nin ideolojisinin ne olduğunun artık belli olmadığını, hali hazırdaki sistemin yıkılacağını ama yerine ne kurulacağını tahmin etmenin zor olduğunu belirtiyor.

Merhaba.

Artıgerçek’te "Sınırsız" programının ilk konuğu akademisyen Yektan Türkyılmaz ile bu haftanın bize göre öne çıkan ve üzerinde durulması gereken konularını konuştuk.

Dersim'de özel güvenlik bölgesi olarak ilan edilen alanda 18 Ağustos’ta dört ayrı noktada başlayan ve şehrin farklı noktalarına yayılarak devam eden orman yangınlarına geç başlayan müdahale çalışmaları sürüyor.

Orman Genel Müdürlüğü’nden (OGM) yapılan açıklamaya göre; üç orman yangını kontrol altına alınırken, farklı mevkiinde devam eden yangınlarına müdahale devam ediyor. Yangın bölgelerine giden CHP ve HDP heyetleri ise ‘geç müdahaleyi’ elleştiriyor.

AKP Tunceli İl Başkanı Sercan Özaydın’ın, orman yangınlarına gereken müdahaleyi yaptığını ileri sürerek paylaştığı yangın fotoğrafına 'photoshop' ile söndürme uçağı eklemesi ise, geç müdahalenin ve bölgeye henüz herhangi bir devlet yetkilisinin gitmemiş olmasının yanı sıra, tepki uyandırdı.

Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise Dersim'de devam eden orman yangınlarına ilişkin olarak, "38’de Dersim neden bombalandıysa ormanlar da aynı gerekçeyle yakılıyor" dedi.

Yektan Türkyılmaz’a göre Dersim’de yangınlara geç müdaheleyi genel Kürt siyasetinin bir devamı olarak görmek gerekiyor.  Yangınların sebepsiz çıkmadığını vurgulayan Türkyılmaz, kamuoyunun kayıtsızlığının da düşündürücü olduğunu söylüyor.

Yangınların, Osmanlı Dönemi’nden 1938’e kadar devam eden, taş üstüne taş bırakmayan "Dersim’i değiştirme/düzeltme" siyasetinin mantıksal devamı olduğunu düşünen Türkyılmaz, Cumhuriyet tarihi boyunca Dersim’deki asimilasyon politikasına da dikkat çekiyor.

"İster Tunceli, ister Dersim, önemli olan ormanlarımız" diyenlerin önemli bir noktayı kaçırdığını belirten Türkyılmaz, yangınların ve geciken müdahelenin oldukça siyasi olduğunu, siyaseti bir yana iterek bu yaşananın yorumlanamayacağını söylüyor.

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İstanbul Yenikapı'daki 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamasına katılırken, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na yönelik, "1453, Fatih Sultan Mehmet, aynı senin gibi, dedi ki 'Ya İstanbul beni alır, ya ben İstanbul'u alırım'. Bizans'a rağmen, Avrupa'ya rağmen, Haçlılar'a rağmen, ya İstanbul'u alırım, ya İstanbul beni alır". İki kararlı lider, ve İstanbul alındı" dedi.

Diğer yandan, bu 30 Ağustos’un Erdoğan, daha önceki senelerde yapmadığı bir şey yaptı. Yıllarca geçiştirdiği, adını anmak istemediği Mustafa Kemal’i çok görünür bir biçimde hatırladı.

Türkyılmaz’a Türkiye’de son yıllarda kendi başına yeterince önemli bir tarih olan 30 Ağustos’un neden Malazgirt zaferi ya da İstanbul’un fethi ile birlikte anılmak istediğini sordum.

"Erdoğanist ara rejiminin Atatürkle büyük bir sorunu var, nefret duyduğu bu figürü yok etmeye çalışıyor ama baş edemiyor" diyen Türkyılmaz’a göre, Erdoğan, Mustafa Kemal’in başarılarının yanına daha eski ve büyük zaferler koyarak Atatürk’ün başarısını gölgeleme ve önemsizleştirme taktiğini uyguluyor. Erdoğan, Atatürk’ü kolay kolay ortadan kaldıramayacağını ise özellikle 15 Temmuz ile anladı.

Eski sistemde, kurucu figürün öne çıkarıldığını bu yüzden zafer kurgusunun farklı şekilde uygulandığını söyleyen Türkyılmaz’a göre Erdoğan bu tarihi kurguyu, ve tarihteki önemli kişileri değiştirmeye çabalıyor, fakat bu konuda pek de başarılı değil.

Türkiye’deki tüm siyasi grupların amorflaştığınu ve akabinde yaşanılan siyasi kimlik bunalımını, temel kaymasını yeni bir doğum sancısı olarak değerlendiren Türkyılmaz, yeni istikametin ise belli olmadığını söylüyor.

Bu hafta, Yargıtay Yeni Hizmet Binası, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın katıldığı törenle açıldı. Törende Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş dua ederken, Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca da üstünde cübbesi varken duaya eşlik etti.

Artık Türkiye’de adalete değil, ilahi adalet güvenilecek yorumlarının yapıldığı fotoğrafta CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun da bulunması tepki yarattı. Laiklik ilkesinin, hukuk devleti olmanın sonuna gelindiği konuşuldu.

Törende Diyanet İşleri Ali Erbaş, kurdele kesiminden önce dua etti ve Fatiha okuttu. Erbaş, duasında yeni Yargıtay binasını "muhteşem" şeklinde överken, "Yargıtayımızın muhteşem binasının açılışında ellerimizi sana açtık, bu muhteşem eseri milletimiz için hayırlı eyle Allah’ım" dedi.

Türkyılmaz’a göre laikliğin en en yıprandığı an Ayasofya’nın camiye çevrildiği törende Erbaş’ın elinde kılıç olması idi. Osmanlı sultanlarının şeyhülislamın eline böyle bir kılıç vermediklerini belirten Türkyılmaz bu anlamda Erdoğan’ın Osmanlı’dan da kopuk olduğunu, onu taklit etmediğini etmediğini söylüyor.  

Dini kurumların ve din adamlarının da görünür olduğunu bu sistemin, tam bir İslam sistemi olmadığını, Erdoğan’ın aslında dini bir rejimin temelleri atmadığını belirten Türkyılmaz, Erdoğan’ın İslamcılığı sevdiğini ama sadece kullanmak istediğine söylüyor:

"Erdoğan’ın kural tanımazlığına İslam rejimi bile dayanmaz, onun istediği rejiminde kanun kural olmamalı, kurumsallaşma olmamalı. Biat rejimi için İslamı kullanıyor ama aklındaki teokratik bir rejim değil"

Türkyılmaz, Türkiye’nin ideolojisinin ne olduğunun artık belli olmadığının -- hızla hareket eden, ama rota dahilinde değil, oradan oraya yuvarlanan, ne olduğu, ne olacağı belli olmayan bir ülke olduğunu, hali hazıdaki sistemin yıkılacağını ama yerine ne kurulacağını tahmin etmenin zor olduğunu belirtiyor.

Daha fazlası için "Sınırsız" programının bu haftaki bölümünü izleyebilirsiniz.

Sınırsız’ın ilk programında Yekten Türkyılmaz ile birlikteydik, yeniden görüşene kadar hoşçakalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi