Kara Pazartesi: Küresel finansal kriz

2008’de Lehman Brothers’ın batmasıyla ABD’de başlayan, 2011’de bir Avro Bölgesi krizine dönüşen uzun soluklu küresel durgunluğun üçüncü etabına girmiş bulunuyoruz.

Küresel sermaye piyasaları 9 Mart Pazartesi günü, 2008 yılından bu yana en keskin düşüşleri kaydetti. Petrol fiyatlarındaki ani düşüşün korona virüsün ekonomiye etkisinin beklenenden ağır olabileceği endişelerini tetiklemesi, borsalardaki çöküşün ‘görünen’ ya da ‘tetikleyici’ nedeniydi.

Endekslerdeki düşmeyle birlikte hisse senedi ve türev araçlara yatırılmış milyarlarca dolarlık ‘çöp sermaye’ bir anda yok oldu. Sadece Londra borsasında 125 milyar £ bir günde yok oldu. ABD Dow Jones endeksi ise zaten geçen hafta düşüş halindeydi, Pazartesi ise faaliyetlerine üç kere ara vermesine rağmen tek bir günde %7,8 oranında düştü. ABD borsalarının aşırı değerlenmiş olduğu, reel ekonomiden kopuk bu değerlenmenin ilk vesileyle bir borsa çöküşüne yol açacağı bir süredir zaten tartışılıyordu.

Almanya, Fransa, İspanya borsaları da en son Avro bölgesi krizinde (2011) görülen düzeylerde düşüşler sergileyerek %8 dolayında geriledi. Alman borsasında, özellikle Deutsche Bank (-%17) ve Commerzbank (-%14) gibi bankaların kayıpları dikkat çekti. En büyük düşüş ise korona virüs nedeniyle tüm ülkenin kapatıldığı İtalya’da, Milano borsasında görüldü. (-%11)

Özellikle enerji ve havayolu şirketleri ile petrol bazlı türev ürünler en büyük kaybın yaşandığı noktalardı. BP hisseleri %20’ye yakın, Shell %18, Chevron (ABD) %14, Total (Fransa) %17 değer yitirdi. Enerji hisselerindeki düşüş, korona virüsün giderek ileri kapitalist ülkelerde de yaşamı ve üretimi kilitleyeceğinin, dolayısıyla petrol talebinin daha da düşeceğinin ortaya çıkmasının sonucuydu.

RUSYA-SUUDİ PETROL SAVAŞI

OPEC+ zirvesinde Rusya ve Suudi Arabistan petrol fiyatlarını yüksek tutmak üzere üretimi kısmakta anlaşamadılar. Rusya petrol üretiminde kısıntıya gitmeyi reddetti. Suudiler ise buna karşılık olarak üretimi geniş ölçüde artıracaklarını ilan ettiler. Neticede Brent petrol varil fiyatı bir günde %30 dolayında düşerek 35 dolar seviyesine geriledi. Bu düzeyde bir gerileme en son Birinci Körfez Savaşı’nda (1991) görülmüştü. Tam saha bir petrol savaşının petrol fiyatlarını 20 dolara kadar indirebileceği öngörülüyor.

Rus rublesi dolar ve euro karşısında düşüşe geçti. Avro 80 ruble sınırını geçerken, dolar da 70 rubleyi aştı. Rus enerji firmaları Lukoil %15, Gazprom %12 değer yitirirken, Sberbank’ın borsa değeri %13 düştü. Rusya Maliye Bakanlığı, ham petrol fiyatlarının 35 dolar düzeyinde kalması halinde yıl sonuna kadar Hazinenin 500 milyar ruble gelir kaybedeceğini açıkladı. 42 dolar düzeyinde bir ham petrol varil fiyatı Rusya’nın bütçesini dengelemesi için asgari düzeyde yeterli olurken, Suudi Arabistan’a ise bunun iki katı gerekiyor. Dolayısıyla, ilan ettikleri petrol savaşının dönüp Suudileri vurması daha olası.

SUUDİ ARABİSTAN’DA SARAY DARBESİ

Suudi Arabistan’da ise borsalar pazar günü açık olduğu için, çöküş de dünyadan bir gün önce yaşandı. Suudi borsası %9 düşerken, petrol şirketi Aramco da %10’a yakın değer yitirdi. İki önde gelen Suudi prensin tutuklanmasıyla açığa vuran gerilimin, bu ekonomik durumla bağlantılı olduğu öne sürülebilir.

Kral Salman’ın küçük kardeşi Prens Ahmed bin Abdülaziz ve eski veliaht prens Muhammed bin Nayef’in ‘vatana ihanet’ suçlamalarıyla tutuklanmaları, Muhammed bin Salman yönetiminin, her türlü muhalefete karşı açık ve üst perdeden bir gözdağıdır. Salman yönetiminin saray içindeki en etkili muhalifi olarak bilinen Prens Ahmed bile tutuklanabiliyorsa, her prens, her an tutuklanabilir. Her ikisi de geçmişte içişleri bakanlığı yapmış olan bu prenslerle birlikte, ‘darbe girişimi’ iddiasıyla binlerce güvenlik personelinin de tutuklandığı (Wall Street Journal tarafından) öne sürüldü.

PETROL İHRACATÇISI ÜLKELERDE ZAYIFLAMA

Zayıflayan küresel talebin üzerine gelen Rus-Suudi petrol savaşı, petrol ihracatçısı ülkelerde politik karışıklıklara yol açabilir. Bu durum, gerçekte bir hammadde ihracatçısı olduğu halde, Sovyet mirası askeri ve diplomatik gücüne dayanarak dünya siyasetinde boy gösteren Putin Rusyasının içsel güçsüzlüklerini de ortaya serecektir.

ABD Başkanı Donald Trump, petrol fiyatlarının düşüşünü kutlayan bir tivit attı. Ancak düşük petrol fiyatları, kaya petrolü çıkarımlarının yüksek maliyetli olması sebebiyle, bu sektörde iflas dalgası yaratabilir. Kaya petrolü çıkarımları ise 2008’den bu yana Amerikan ekonomik gelişiminin motor güçlerinden birisidir. Dolayısıyla Trump’ın alkışladığı bu gelişme, o çok övündüğü %2-3’lük ABD ekonomik büyümesini de vurabilir.

Böylesi kriz anlarında ‘güvenli liman’ olarak görülen ABD 10 yıllık bonoları, yoğun talep nedeniyle tarihinin en düşük değerini (%0,318) gördü. Bu düşüş, ABD’de bir durgunluk eğiliminin habercisi oldu. (Canlanma beklentisi tam ters yönde hareket yaratır.) Amerikan Federal Merkez Bankası’nın (FED) olağanüstü toplantısında aldığı 0,50’lik faiz indirimi de anlaşılan Amerikan ekonomisine çare olamayacak ve Nisan sonu gibi muhtemelen ABD’de sıfır faizi göreceğiz. Ancak bunun da durgunluk eğilimini tersine çevirmesi zor görünüyor.

TÜRKİYE’YE ETKİSİ

‘Kara Pazartesi’ Borsa İstanbul’da da %5 oranında bir düşüşe sebep oldu. Petrol fiyatlarının düşmesi, FED’in faiz indirmesi, Türkiye ekonomisinde kimi düzelmeler getirmesi beklenen gelişmeler olsa da AKP iktidarının yarattığı büyük ekonomik yıkım, bu olumlu gelişmelerle bile tersine dönmüyor. Suriye’de, Libya’da izlenen Osmanlıcı siyaset, Kürt halkına karşı izlenen savaş siyaseti ülke kaynaklarını her geçen gün artan ölçekte yutuyor ve ekonomiyi yapısal olarak zayıflatıyor. Dahası, sanayi üretiminin ithalata aşırı bağımlı olması sebebiyle, üretimdeki kısmi canlanma, cari açığı yeniden büyüterek, ülkeyi yeni bir döviz şokunun eşiğine getirdi. AKP iktidarının uyguladığı fiili negatif reel faiz siyaseti, belki bir miktar konut satışına yarıyor ama Türk hisse ve tahvillerindeki yabancı sermaye payının neredeyse yarı yarıya azalmasına da sebep oluyor. Sıfır ya da negatif faizle ülkede yabancı sermaye tutabilmek, emperyalist ülkelere mahsus bir ayrıcalık çünkü.

Korona virüs, tüm komşu ülkelerde görülürken, Türkiye’de ise halen resmen kabul edilen bir vaka yok! Ancak Sağlık Bakanı’ndan ilk açıklamalar gelmeye başladı. Kongre ve konferansların iptal edildiği, memurların yurtdışına çıkışlarının zorunlu haller dışında yasaklandığı haberleri düşmeye başladı. Sağlık sisteminin olası korona virüs salgınına ne kadar hazır olduğu sorusu gündeme geliyor. Korona virüsün resmi kabulüyle başlayacak turizm rezervasyon iptalleri ise TL’nin değer kaybını artıracak gibi görünüyor.

BAZI SONUÇLAR

2008’den bu yana geçen on iki yılda, emperyalist merkez ülkelerde düşük faiz, durgunluk eğiliminin üstünü örttü. Para hareketlerinin nispeten canlı kalmasını sağladı. Ancak kâr oranlarının düşüklüğü sebebiyle, ucuz para da yatırım getirmedi. Daha ziyade borsalara yığıldı ve burada çöp sermayeye dönüştü. Nihayetinde ‘Kara Pazartesi’ ve bunu takip etmesi kaçınılmaz görünen küresel ekonomik daralma, düşük faizlerin de artık kapitalizmi kurtarmadığının ilanı oldu. Borç denizinin üzerinde yükselen borsaların ‘görkemi’ bir günde yerle bir oldu.

9 Mart 2020 günü, daha şimdiden, ‘Kara Pazartesi’ veya ‘Çöküş Pazartesisi’ olarak anılmaya başlandı. 2008’de Lehman Brothers’ın batmasıyla ABD’de başlayan, 2011’de bir Avro Bölgesi krizine dönüşen uzun soluklu küresel durgunluğun üçüncü etabına girmiş bulunuyoruz.

Daha 2019 yılı sonlarında güçlü sinyalleri bulunan küresel daralma, korona virüsün ekonomileri kapatmasıyla birlikte beklenmedik bir hız kazandı. Kapitalizmde daralma, her zaman güç rekabetini beraberinde getirir. Tıpkı 2019’da ABD’nin Çin’e, Japonya’nın Güney Kore’ye karşı ticaret ve teknoloji savaşı ilan etmesi gibi, şimdi de Suudi Arabistan (ve OPEC) Rusya’ya karşı petrol savaşı ilan ediyor. Ticaret savaşları ise doğası gereği, durgunluğu derinleştiriyor.

2020 yılı, küresel ekonomideki daralma ile birlikte, kapitalizmin iflasına dair tartışmaları da kitleselleştirecek, sosyalizme yönelik ilgiyi ve tartışmaları da artıracak gibi görünüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Alp Altınörs Arşivi