Bir havuz problemi: Kim korkar dayanışmadan?
Kıyametten yeniden doğamayarak çıkanlar benzeşir. Onları hayatlarımızın üzerlerine düşürdükleri gölgelerden tanırız.
Kıyametten yeniden doğamayarak çıkanlar benzeşir. Onları hayatlarımızın üzerlerine düşürdükleri gölgelerden tanırız.
Tarıma bakarak o ülkeyi kimlerin hangi saiklerle yönettiğini hemen bulursunuz. Toprakta devletin ayak izi hemen seçilir.
Dindarlarla Erdoğan ve AKP arasındaki muhataplık ilişkisi 2010 civarında bitti. 2013’te Gezi, özellikle dindar gençlerde ciddi soru işaretleri yarattı.
Siyasi saiklerle sahnelenen dansların, söz konusu siyasi saik’in ve sahiplerinin hal-i-pürmelalini yansıttığını söylemek hiç de yanlış olmayacaktır. Hatta dans bu bakımdan bir zirvedir.
Ertuğrul ahlaklı, düzgün bir tarihsel karakter. Madem öyle… Mevcut siyaset sahnesinin kuvvetlilerinin dilinde niye onun bir cümlesi değil de Saadettin Köpek’inki pelesenk oluyor?
TOKİ’nin başlıca aktörü olduğu kentsel dönüşüm, yerel seçimleri devletin tepesinden haykırılan bir 'beka' korkusu olarak tartışmamıza neden olan idari ve siyasi dönüşümün temelini oluşturdu.
AKP kendi gölgesine, yani korktuğu her şeye hapsoldu. O kimesne de artık başlangıçtaki iddia ve vaadlerin değil, o ürkütücü gölgenin sesi ve sözü. Hasıl-ı kelam başaramadı.
İbrahim Halil Balçık’ın zarafetle anlattığı Sarsıntı, İslamcılıktan ya da dindarlıktan vazgeçen gençlerin hikâyesi gibi okunabilir elbette. Ama böyle okumamanızı öneririm.
Hülasa, o biliyor kaybettiğini… Yakında biz de öğreneceğiz. İşin bir yanı daha var. Muhalefet bu seçimi, ilan edildiği anda kazandı. Bu da onun ve taifesinin hazırladığı tuzağın bir parçası.
Bir nevi Türk İslam’ı diyebileceğimiz, dinin daha heretik tanımlarını fıkıhın yerine koyan, gene fetihçi ama girdiği kaba göre şekil alabilen başka bir İslam...