TRT Radyo 3, 50 yaşında
12 yaşındayken yaptığım gibi bugün de müzik dinlemek için her seferinde önce TRT Radyo 3’ü açıyorum. Arabada, evdeki müzik setinde, iş yerinde internet üstünden bilgisayarda… Hala en iyi müziği orada dinliyorum, en çok oraya kulak veriyorum.
1 Ocak akşamı AKM’de TRT Radyo 3 için düzenlenen ‘50. Yıl Özel Konseri’ne gittim. Hayatım boyunca en çok dinlediğim, müzik zevkime ve kültürel birikimime çok önemli katkı yapan bu radyo kanalı tam da 50 yıl önce, 1 Ocak 1975 yılında yayına başlamış.
Bu özel konserden 2024’ün son günlerinde tesadüfen haberdar oldum ve ikinci balkonun arkalarında bulduğum boş iki koltuğa biletlerimi aldım. Bütün kutlamaların hep geç planlandığı, hani yıl bitmeden ancak gerçekleştirilebildiği Türkiye’de böyle günü gününe bir özel program yapılmış olmasını hayranlıkla karşıladığımı söylemeliyim. Gerçi program sandığım gibi değildi. TRT İstanbul Radyosu Hafif Müzik ve Caz Orkestrası’nın normal bir AKM konseri gibiydi. Şef Cem Tuncer yönetimindeki orkestra, bize bir buçuk saat boyunca harika caz parçaları çaldı. Her biri enstrümanında ustalaşmış müzisyenlerin birlikteliği ve repertuvar etkileyiciydi. Nitekim ben orkestranın bir sonraki konserlerini de kaçırmamaya karar verdim. Bu özel konserde ise parça aralarında TRT spikeri Gökhan Özer sahneye çıktı ve hem şarkıları anons etti hem de Radyo 3’ün tarihinden küçük notlar aktardı. Konseri radyodan ve TRT Müzik televizyon kanalından da canlı yayınladılar. Ben bu müthiş radyo kanalının benzersiz birikiminden farklı örnekleri dinleyeceğimiz, emektarların sahneye çıkacakları, bazı anıları paylaşacakları daha kapsamlı bir gece hayal etmiştim. Kim bilir, belki o da daha sonra olur.
Hayatımın arka planında hep ama hep Radyo 3 çaldı. Şu anda bu yazıyı yazarken de Puccini operalarından bölümler çalan bir program devam ediyor. Şu anda ve geçmişte; kendime dair hatırladığım en eski müzikli anılarda hep Radyo 3 var. 1982 yılının soğuk Eskişehir akşamlarında, Anadolu Lisesi’ne yatılı girmiş bir çocuk olarak sahip olduğum tek heyecan verici şey antenini çekip uzatarak çalıştırdığım bir cep radyosuydu. Beatles grubunu, o radyoda, tek kulağa takılan beyaz bir kulaklıkla dinleyerek keşfetmiştim. Sanki sürekli Beatles çalıyordu… Ben popüler müzik tarihini keşfediyordum; John Lennon öldürüleli sadece birkaç yıl olmuştu ve Beatles daha o kadar eski bile sayılmazdı. Sonra ilk gençlik yıllarımda üstünde ‘Banka Müzikleri’ yazan ilk klasik müzik kasetimin de Radyo 3’ten kaydedilmiş olduğuna eminim. Ben de üniversite yıllarımda tüm bir Damdaki Kemancı müzikalini arada Atilla Dorsay’ın anonslarıyla birlikte kaydetmiştim. O kaseti o kadar çok dinlerdim ki neredeyse bütün şarkıları ezbere biliyordum. İlk CD kaydını da Radyo 3’ten dinlediğimi çok iyi hatırlıyorum. 1980’lerin sonu olmalı; benim İzmir’deki lise yıllarım… Efsane program Stüdyo FM’de Yavuz Aydar ve Şebnem Savaşçı ilk defa CD’den şarkılar çalmışlardı. Gazetelerden varlığını öğrendiğim CD’yi Yavuz Aydar’ın nasıl anlattığı unutmam mümkün değil. “Siz belki alıcılarınız dolayısıyla fark etmeyeceksiniz ama plaktan çok daha kaliteli ve net bir sesi var” demiş ‘…ve çok daha dayanıklı” diye de övmüştü…
Radyo 3 düşkünlüğünü kuşağımdan pek çok kimseyle paylaştığımı düşünüyorum. Hakkında Ekşi Sözlük’te toplam 59 sayfa ‘entry’ olan bir başlık ‘Radyo 3’… Bütün bir 80’ler boyunca neredeyse aynı ‘playlist’i yayımlamış ‘Gece ve Müzik’ saat 00.00’de başlar ve bir saat sürerdi. Hepimizin ilk gençlik yıllarımın kendiyle baş başa kalma saatlerinin vazgeçilmez müzikleri oldu o çalan ‘slow’ şarkılar. Ve ilk danslarımızın eşlikçileri… Ya da yıllarca süren üç dildeki haberler… Saat başı yayımlanan haber bülteni İngilizce, Fransızca ve Almanca olarak tekrar ederdi. Bu radyonun en önemli teknik özelliği ise FM bandından yayın yapıyor olmasıydı. Bugün artık çok önemli değil belki ama güçlü ve kaliteli müzik dinlemeye imkan veren FM bandından yayın yapan ilk radyolardan biri Radyo 3. Daha sonra 1990’larda kurulan özel radyoların da tamamı bu banttan yayın yaptılar; bugün kimse kısa ve uzun dalgaları kullanmaz, bilmez bile. FM üstünden başlayan ilk yayınlar ‘mono’ymuş… Ben de bunun farkında değildim. 1984’te Stereo yayına geçilmiş ve bu çok önemli bir atılım olmuş.
Bu müthiş kurumun, Radyo 3’ün arkasından da TRT tarihinde iz bırakmış İsmail Cem’in çıkmasına şaşırmadım. Onun genel müdürlüğü sırasında radyonun kurulmasına karar verilmiş. Kuruluşu gerçekleştiren ismin Hıfzı Topuz olmasına şaşırdım. Benim romancı yazar, uluslararası kurumlarda çalışmış bir eski gazeteci olarak tanıdığım Hıfzı Topuz (kendisini 2023’te kaybettik) o dönem TRT Merkez Program Dairesi Başkanı’ymış. ‘Kaliteli müzik yayını yapmak üzere’ 9 Eylül 1974 tarihinde TRT'nin merkez ve bölge radyolarını birleştirerek kurulan radyo, 1 Ocak 1975'te yayınına resmen başlamış.
12 yaşındayken yaptığım gibi bugün de müzik dinlemek için her seferinde önce TRT Radyo 3’ü açıyorum. Arabada, evdeki müzik setinde, iş yerinde internet üstünden bilgisayarda… Hala en iyi müziği orada dinliyorum, en çok oraya kulak veriyorum. Sevdiğim şarkıları ve sanatçıları tekrar dinlemek, onlar hakkında yeni bir şeyler öğrenmek ve hatta yeni keşifler yapmak mümkün oluyor. TRT 3’ü açtığımızda kaset çalarda hazır bulundurduğumuz boş kasetlerin yerini şimdi ‘Shazam’ aldı. Nasıl eskiden kayıtlar yapıp müzik dünyamızı zenginleştiriyorsak bugün de Shazam’da tanımlayıp Spotify’da çalma listelerimize ekleyerek Radyo 3 sayesinde keyfetmeyi sürdürüyoruz.
TRT Radyo 3, benim hayatımı güzelleştirip zenginleştirmeye devam ediyor.
Emeği geçen herkese teşekkür ediyor, radyoma uzun ömürler diliyorum.