Fadıl Öztürk
23 Nisan...
Prospektüs niyetine...
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı çocuklara vermiş tek ülke olduğumuz için övünüyoruz. Destur!.. Ama ne yazık ki politikacılarımızın çoğu yaşlı, koltuk düşkünü ve sinirli. Kendisine atılmış Anayasa'ya bile tahammülleri yok. Tövbe!.. "Bana milliyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz" diyenleri Cumhurbaşkanı yapacak kadar üç tarafı denizlerle çevrili vatanımızda balık hafızalıyız. Titreye titreye kendimizden geçtik. Boynumuz vurula!.. Netekim vurdu bizi kan uykularda. Unut bizi ey halkım, yeter ki size bir şey olmasın! Kurşun döktürüp, nazara gelmeyin!.. Kim ki kendini değil başkasını kurtarmaya çalışa, onun başı vurula!.. Dağ başını duman alır da yürürse çocuklar, terörist ola, eve dön çağrısı ala... Sonrası mı, ‘gelen gidene rahmet okutur’ derler ya, aynen öyle...
Nasıl kaza orucu, kaza namazı, kaza kurşunu varsa biz de öyleyiz; Köyden çıkmış bir türlü şehre varamamış ‘kaza Cumhuriyeti’ yiz. Sonumuz hayır ola!.. "Şimdi 23 Nisan’da, neşe dolmuyor insan" demek geliyor içimden. Bu bir ‘hastalık’ halidir diyerek aklıma ilaçlar geldi. Çoğumuz ilaç kutularının içindeki kâğıdı okuyamayız, küçük puntolarla yazılmış ve anlamadığımız birçok tıbbi terim içerir.
Satın aldığımız ilaçları bazen suyla almamız, bazen kardeşimiz-arkadaşımızla almamız yazılır ilaç kutusunun üstüne, promosyon bir kalemle. Bazen günde dört doz verilir ve tok karnına almamız istenir. İki öğünle idare eden birisi için, geriye kalan diğer iki öğün yemek masrafı olur ve zahmetli olur. O kişi ilaçların faydasını görse de, artık dört öğün yemeğe alışmış olur. Milli gelirden kendisine düşen paydan daha fazla harcama yapmak zorunda kalır. Evinin ve çocuklarının ihtiyacını karşılayamadığı için başı önünde döner evine. Yazık olur…
Yenilir, içilir gibi değil diyeceğim ama tarih içinde elinde gürzle biri çıkar ve ‘Bre zındık, kul olduğun yerde cennet ve cehennem verilmiştir sana, yaşarken hayatın cehennem mi olsun istersin!.. Tövbe et ve yıkıl karşımdan!’ der. Yıktırılmış bir kuşak adına, ilaç niyetine, 23 Nisan kutusundan çıkanlara bakalım.
***
FORMÜLÜ:
Beher tableti:
06 mg. oranında seyreltilmiş milli duygular.
05 mg. bayrak törenleri ve okullarda tırnak kontrolü.
02 mg. beden eğitiminde uygun adım marş içerir.
FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLERİ:
Bir günlük kullanımıyla bütün yılı idare edecek etkidedir. Sevgi, şefkat ve koruma duygularının yerine anlamak ve idrak etmek damardan verilmeli. O gün çocuklara verilmiş bile olsa, uyanık davranılmalı koltukta oturmalarına beş dakikadan fazla müsaade edilmemelidir. Koltuğa yönelik herhangi bir sevda eğilimi görüldüğünde çocuk mocuk denmemeli, cezalandırılmalı.
ENDİKASYONLARI:
Bugününü ve geleceğini anlamsız gören ve hayata karşı karamsar olan çocuklarda asla erişmeyecekleri mevkilere erişecekmiş etkisi yaratmak. Yumuşak ruh zedelenmelerini bir günlük de olsa ortadan kaldırmak. Çocukların hâl ve gidiş notlarını yükseltmek için kullanılır.
SAKLANMA KOŞULLARI:
Dört mevsimi olan ülkemizde, okuluna göre değişse de sınıf sıcaklığında saklanmalıdır.
UYARILAR/ÖNLEMLER:
Ergenekon’dan demirden dağları eritip, batıya gitme fikrini Kristof Kolomb’dan önce aklına koymuş bir ulusun evlatları olarak doğudan gelenlere şüphe ile bakılmalıdır. Çocuklarımız yeri gelince kurt kadar vahşi, yeri gelince koyun kadar uysal olmalıdır. Hamile kadınlara Asena gözüyle bakılmalı ve doğuracakları çocukların hatırına onlara tahammül edilmelidir.
YAN ETKİLERİ:
Her yıl çocuklara aşırı dozda verilirse, çocuklar erken büyümek isteyebilirler. Erkek çocuklar ‘baba bizi sünnet ettir, erkekliğe adım atalım’ ısrarında bulunabilirler, kız çocuklar mahallenin namusu olabilirler. BEKLENMEYEN BİR YAN ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE O ÇOCUKLARIN BAŞINA SOPAYI VURARAK AKILLARI BAŞLARINA GETİRİLMELİDİR.
KULLANIM ŞEKLİ VE DOZU:
Millî Eğitim Bakanlığı'nca öğrencilerin kullanması için yılda bir kere okullara parasız verilir. Uygulamasından, okul müdürü ve öğretmenler sorumludur.
PİYASADA MEVCUT DİĞER FARMASÖTİK DOZAJ ŞEKİLLERİ:
19 Mayıs, 29 Ekim, 30 Ağustos…
Ruhsat sahibi ve imal yeri: Türkiye Cumhuriyeti, Ankara/ Türkiye/ Dünya
Ruhsat tarihi ve No: Bilumum resmî tarihler- 06
Eğer bir ülkede terziler söküklerini dikmedikleri, berberler sakallarını kesmedikleri için atasözlerine girerek af kapsamına alınmışsa, "çocuklarına bakmıyor" diye cumhuriyeti suçlamak doğru olmaz. Acilen bir atasözü bulunmalı ve cumhuriyet de af kapsamına alınmalı. Tel dolaplarda ekmek satan bakkalların ruhuna Fatiha okundu da, tinerci çocukların ve kâğıt mendil satan kızların köküne bir türlü kibrit suyu dökülemedi. Onlar atasözlerine alınmak bir yana, bilmecelere bile giremediler. Velhasıl nisan baharın ortanca çocuğudur. Bir şakayla başlar ve 30 gün sonra yerini mayısa bırakır. Nisanın iktidarda kalma derdi yoktur, çocuklar gibi… Çünkü o da üstünde rengârenk çiçeklerin olduğu basma entarili bir bahar çocuğudur. Çocuklarla nisanın arasına girmesin cumhuriyetler…