5.500 Filistinli bebek ve Indy Gregory

Doğan bir canlının her şeye rağmen yaşam hakkı olduğunu savunan, 8 aylık Indy Gregory için tüm imkanları seferber eden insanlık vicdanı Gazze’de nerede? 5.500 çocuğun yaşamını kurtaracak olan irade nerede?

İngiltere’de ilginç bir tartışma yaşanıyor.

Mevzu Indy Gregory isimli 8 aylık bir bebeğin yaşam hakkı.

BBC Türkçe’den Övgü Pınar’ın haberine göre Indy, ender görülen bir mitokondriyal hastalık ile doğmuş. Mitokondriyal Hastalık insanlarda kalıtım yoluyla aktarılan ya da sonradan edinilen, mitokondri hasarının sonucunda ortaya çıkan ve bu hasar nedeniyle hücrenin enerji üretim mekanizmasını olumsuz etkileyen, genetik heterojenitenin görüldüğü hastalık” olarak tarif ediliyor.

Bebek, doğumundan bu yana Nothhingham Queen’s Tıp Merkezi’nde tedavi altında tutuluyor. Hastane yönetimi modern tıbbın tüm imkanlarının kullanıldığını ve bebek için artık yapılacak bir şey olmadığını beyan ederek yaşam destek ünitesinin kapatılmasını istiyor.

Yani bebeğin fişini çekmek istiyorlar.

Aile, hastanenin bu kararına şiddetle itiraz etti ve konu mahkemelik oldu. Kamuoyunda tartışma yaratan mahkeme sürecinde Hıristiyan Hukuk Merkezi aileyi ve Indy’nin yaşam hakkını destekleyerek davaya müdahil oldu.

Dava sonuçlandı…

İngiltere Yüksek Mahkemesi geçen ay aldığı kararda “bebeğin iyileşme imkanının olmadığı ve acı çektiği gerekçesiyle doktorların yaşam desteğini durdurabileceğine hükmetti.

Doğan bir canlının her şeye rağmen yaşam hakkı olduğunu savunan Vatikan’a bağlı Gambino Gesu Pediatri hastanesi bu aşamada devreye girerek bebeğin kendi hastanelerine nakil edilmesini talep etti ve bebeğe talip oldu. İtalya hükümeti ivedi bir şekilde Indy’ye İtalyan vatandaşlığı verdi. Katolik İtalya bebeğin yaşam hakkı için seferber oldu.

Baba Dean Gregory “İtalya’ya transfer bazı riskler içerse de İngiltere’de bize sunulan tek alternatif Indy’nin ölümüne razı olmak” dedi.

Bu zor tartışmada bir bebeğin ölümüne razı olmayanların mücadelesi şimdilik kazanmış gibi görünüyor. Indy, İtalya’ya gidecek…

Şimdi gelin başka bir coğrafyaya dönelim. Hamas’ın 7 Ekim’de gerçekleştirdiği vahşi terör saldırısında 1.400 insan katledilmiş, 240 insan rehin alınmıştı. Sonrasında İsrail’in dümdüz ettiği Gazze’de, ben bu satırları yazdığım esnada İsrail’in havadan, karadan ve denizden attığı bombalar sonucu öldürülen Filistinli sayısı 10.022. Bunların 4.000’den fazlası çocuk.

Abluka altındaki Gazze'de sağlık yetkilileri prematüre bebeklerin 'büyük tehlike' altında olduğu konusunda dünyayı uyarıyor. Gazze’deki yetkililer altı yenidoğan ünitesinde en az 130 prematüre bebeğin "ciddi riskle" karşı karşıya olduğunu söyledi.

Al-Aksa Hastanesi Müdürü Iyad Abu Zaher, yaşanan yakıt sıkıntısı nedeniyle Gazze Şeridi'nde hayatta kalmaları için elektrikle çalışan kuvözlere ihtiyaç duyan prematüre bebeklerin yaşamlarını yitirebileceğini belirtti.

O hastanelerde 130 bebek hayata tutunmaya çalışıyor.

Dünya Sağlık Örgütü'ne göre Gazze'de en az 50 bin hamile kadın temel sağlık hizmetlerine erişemiyor. Onlardan yaklaşık 5.500'ünün önümüzdeki ay doğum yapacağı bildirildi. Yaklaşık 30 hastaneden en az yedisi, İsrail'in aralıksız saldırıları, elektrik, su ve diğer malzeme eksikliğinden kaynaklanan hasar nedeniyle kapanmak zorunda kaldı. Geriye kalan hastanelerde de doktor sıkıntısı yaşanıyor.

Buna rağmen Ekim ayında 4.000 çocuğun katledildiği Gazze’de Kasım ayında 5.500 çocuk bombaların altında doğacak ve hayata tutunmaya çalışacak.

Çocuk bekleyen 50.000 hamile kadına umutlu bir söz söyleyebilecek kurumlar nerede?

Doğan bir canlının her şeye rağmen yaşam hakkı olduğunu savunan, Indy Gregory için tüm imkanları seferber eden insanlık vicdanı nerede?

Bebeklerin yaşamını savunanlar nerede?

İnsanlığın binlerce savaş deneyimi, katliamlar ve acılar sonrası nesillerimizi korumak için ürettiği uluslararası sözleşmeler nerede?

Uyuyan bir bebeğin yanında balon patlatılmaz.

5.500 çocuğun yaşamını kurtaracak olan irade nerede?


Hayko Bağdat: 1976 yılında Rum bir anne ve Ermeni bir babanın dördüncü çocuğu olarak İstanbul’da doğdu. 1994’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü‘ne başladı. Babasının beklenmedik vefatı sebebiyle eğitimini tamamlayamadı. 2002'de Yaşam Radyo’da Türkiye’de ilk azınlık sorunlarını gündeme taşıyan “Sözde Kalanlar” programı ile gazeteciliğe başlayan Bağdat, Türkiye’nin önemli basın organlarından gazetecilik, köşe yazarlığı ve yorumculuk yaptı. 2007'de katledilen Hrant Dink’in ardından kurulan ve adalet arayışını sürdüren “Hrant’ın Arkadaşları” ekibinin kurucuları arasında yer alan Bağdat’ın “Türkiye’de Ermeni ve öteki olmayı” anlatan ilk kitabı ‘Salyangoz’ 2014’te, ikinci kitabı ‘Gollik’ 2015 yılında, üçüncü kitabı ‘Kurtuluş Ҫok Bozuldu’ ise 2016 yılında okurlarıyla buluştu. Kitabından esinlenerek kurguladığı tek kişilik gösterisi Salyangoz, 2016’da seyirci ile buluştu. 2017’de Almanya’ya taşınan Bağdat, Berlin’de gazeteci

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hayko Bağdat Arşivi