Açık Radyo, hep açık kalacak

Hepimize soluk veren, hepimizin sesi olabilen Açık Radyo’nun baskılara karşı elinden geleni yapacağını düşünüyorum. Biz dinleyicileri ve destekçileri onu yalnız bırakmayacağız. Açık Radyo dünyanın bütün seslerine açık kalsın, özgürce yayın yapsın diye.

Tam 14 yıl olmuş. ‘Yazı Kalır’ alt başlığını taşıyan ‘Açık Kitap’ yayımlanalı… Temmuz 2010’da çıkan kitap, Açık Radyo’nun 15. yılını kutlamak için hazırlanmıştı. O zaman, Açık Radyo’yu anlatan bir kitap yerine Açık Radyo gibi bir kitap yapmak istemişler ve tam da öyle kendine özgü ansiklopedik bir içerik hazırlamışlardı.

Açık Radyo etrafındaki insanların birikimini, ilgi alanlarını ortaya döken bir kitap Açık Kitap. Üslubu da radyonun kendisi gibi. Yani çok ciddi şeylerden söz eden ama kendini o kadar da ciddiye almayan bir dil. Ömer Madra’nın yazdığı Aardvark (bir tür karınca yiyen hayvan) maddesiyle başlayıp Zinn’e Şükran (Ünlü muhalif Howard Zinn) maddesiyle bitiyor.

Ne bileyim, ‘Arsen Lüpen’ maddesinde radyonun aşivinden yürütülen CD’ler anlatılıyor, ‘Yaya’ maddesinde gitmek, yol ve trafik üzerine harika bilgiler veriliyor, hemen onun ardından ‘Yellenmek’ başlığı altında dinozorların neden yok olduğu bahsine giriliyor. ‘Babalar ve Oğullar’ maddesinde Gündüz Pamuk oğlunu, Orhan Pamuk babasını anlatıyor...

O günlerde epey elimde gezdirdiğim, yaz tatiline girmiş bir çocuğun merakıyla karıştırdığım, üstüne bir yazı kaleme aldığım* kitabı epeydir unutmuşum. Hafta sonu tekrar elime aldım ve Karıncaezmez Şevki’den Avusturya Macaristan Veliahtı’na ilginç yazılar arasında gezindim durdum. Bu arada pek çoğumuzun aklından çıkan bir şeyle karşılaştım. Kitapta ‘John Cage’in ‘4 Dakika 33 Saniye Sessizlik’ eserine referans vererek boş bırakılmış sayfaları görünce hatırladım bunu.

Neredeyse çeyrek asır önce, bir kez daha Açık Radyo’yu susturmak, kainata yayılan sesini engellemek istemişlerdi. Bu olayı, Radikal’de yayımlanan Evrim Altuğ imzalı 16 Ocak 2002 tarihli haberden aktaralım: “Açık Radyo, Eylül 2000’de, Göksenin Göksel tarafından hazırlanan Amma Hikaye programında Bukowski’nin Kasabanın En Güzel Kızı adlı öyküsünü yayımladığı için Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından 15 gün süreyle kapatıldı. RTÜK, Açık Radyo’ya programda okunan öykü nedeniyle ‘genel ahlak, toplum huzuru ve Türk aile yapısına aykırılık’ gerekçesiyle 1.5 yıl önce 15 gün kapatma cezası vermişti…” **

Aradan yıllar geçti ve bir kez daha radyo RTÜK ile karşı karşıya geldi. RTÜK, “halkı kin ve düşmanlığı sevk etmek”le suçladığı Açık Radyo’ya ‘idari para cezası’ kesmiş ve Açık Gazete’nin beş gün yayınlanmamasına karar vermiş. Karar, suçun üç kere tekrarı durumunda radyo lisansının iptali gibi bir ‘uyarı’ da içeriyor. Suçun sebebi ise 24 Nisan 2024 tarihli yayında konuğun ‘Ermeni soykırımı’ demesi ve buna karşı programcıların herhangi bir ‘düzeltme girişiminde’ bulunmaması…

Konuyla ilgili ‘kâinatın tüm seslerine, renklerine ve titreşimlerine Açık Radyo’ imzalı bir açıklama yapıldı. Burada da radyonun her zaman düşünce ve ifade özgürlüğünden ve bunun doğal bir sonucu olan basın özgürlüğünden yana olduğu, yayınlarını bu ilkelere göre yaptığına işaret ediliyor ve “karardaki değerlendirmelerin evrensel hukuk ve gazetecilik ilkeleri doğrultusunda kabulü mümkün bulunmamaktadır” deniliyor.

Son yıllarda Ebubekir Şahin başkanlığında RTÜK, muhalif medyanın korkulu rüyası halini aldı. Özellikle milyonlarca insanı etkileyen televizyon kanallarına cezalar yağdıran kurum, nihayet bizim de içinde olduğumuz o küçük bir azınlığın radyolarını da keşfetti sanki.

İşin aslı, ilk cezanın verildiği 2000 yılında AKP yoktu. Evet yoktu ama yasakçı yaklaşım hep vardı. RTÜK gibi kurumları oluşturan temel anlayış, neredeyse radyonun icadı kadar eski. Bunu da Açık Kitap’ı karıştırırken öğreniyor insan.

Halil Turhanlı imzalı Açık Radyo Cool Medya başlıklı yazıda radyonun tarihine bakılıyor ve bu icadın 20. Yüzyılın hemen başında ‘sınırsız bir özgürlük alanı’ olarak görüldüğünü anlatıyor. (Tıpkı bizim 2000’lerde, yani 21. yüzyılın başında internet için kapıldığımız vehme benzer biçimde) Tabii ki devletin konuya el atması ve radyoları kontrol altına alması çok sürmüyor. Hatta öylesine bir kontrol ki radyo bir propaganda aracına dönüşüyor. Tamamen özgür radyolar için Batı’da bile ancak 60’larda 70’lerde atılımlar yapılıyor.

Türkiye’de ise devlet tekelindeki radyo ancak 1990’larda özel yayınlara da imkan tanıyor. Kurulan özel radyoların çoğu da büyük medya kuruluşlarının para kazanmaya dönük yatırımları oluyor. Bunların içinde kar amacı gütmeyen kolektif bir teşebbüs olarak Açık Radyo’nun kendini göstermesi 1990’ların ikinci yarısında mümkün oluyor.

RTÜK kararıyla belki bir süre dinleyemeyeceğimiz Açık Gazete, radyomuzun en önemli programı, neredeyse bel kemiğini oluşturuyor. Gün boyu sürecek Açık Radyo serüvenimiz hafta içi her gün saat 08.00’de, radyo kurulduğundan bu yana olduğu gibi Ömer Madra’nın anonsuyla başlıyor. Ece Ajandası’ndan bir sayfayla güne giriyor, dünyanın bütün dertleri, memleketin meseleleri arasında ama güzel rock’n roll şarkıları dinleyip, derinlemesine bilgilenerek geziniyoruz. Beni Nazım’ın deyişiyle bir nevi ‘radyoman’ yapan işte tam da bu programdır.

Neredeyse 30 yıldır her gün sabah radyoyu açtıran ve sonra da gün boyu açık tutturan şey: Açık Gazete. Şimdi bu programın beş gün yayınlanmayacak olması dünyanın sonu değil belki. Belki şu sıcak yaz günlerinde Ömer Madra, yeni yayın arkadaşı Ferhat Kentel ve teknik ekip bir hafta tatil yaparlar. Ama Türkiye’nin düşünce ve ifade özgürlüğü bir darbe daha almış olur.

Çünkü bu, yakında 30. yılını kutlayacak bir radyoyu temel prensiplerini gözden geçirmeye zorlayan bir uyarıdır. Hepimize bir soluk veren, hepimizin sesi olabilen Açık Radyo’nun bu tür baskılara karşı elinden geleni yapacağını düşünüyorum. Biz dinleyicileri ve destekçileri de onu yalnız bırakmayacağız.

Açık Radyo dünyanın bütün seslerine açık kalsın, özgürce yayın yapmaya devam etsin diye.


* ** Demirören Medya Radikal’in arşivini kapattığı için bu haber ve yazı için link veremiyorum.

Cem Erciyes kimdir?

Gazeteci, yayıncı. 1971 doğumlu Cem Erciyes, İzmir Bornova Anadolu Lisesi’ni ve Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdi. İstanbul Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler dalında yüksek lisans yaptı. Gazeteciliğe 1992’de Dünya Gazetesi’nde başladı. Dünya Kitap dergisi ve kültür sanat sayfalarında çalıştı. 1997 yılında Radikal’e geçti. Kültür Sanat Editörü ve Radikal Kitap Eki Yayın Koordinatörü, Ek Yayınlar Yönetmeni gibi görevler üstlendi… 2016 yılında Doğan Kitap’ın yayın direktörlüğünü üstlendi. Halen bu işi yapıyor. Çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde yazıları yayımlandı. TRT’de, Açık Radyo’da kültür sanat ve tarih programları hazırladı, sundu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cem Erciyes Arşivi