Şenay Aydemir
'Adaletin Eli': ‘ABD taşrası’nın kestiği parmak acımaz
Eshom Nelms ve Ian Nelms biraderler birlikte on bir film çekebildiklerine göre kendi topraklarında kredileri var demek ki. Ve fakat bizim buralarda namlarını yürütecek kadar bir etki değil bu. On bir filmin vizyona girdiği ama içlerinden elle tutulur pek de bir şey olmadığı böyle bir haftada oyuncularının yüzü suyu hürmetine yeni filmleri “Adaletin Eli”ne (Red Right Hand) dair birkaç kelam edelim biz yine de.
“Adaletin Eli”nin açılışı, bir yanıyla etkili ama öte yanıyla da filmin bütün gizemini kaçırmak istermiş gibi aslında. Tekinsiz bir doğa, aşılamaz ormanlar, korkutucu yılanlar, birbirini boğazlayan hayvanlar... Bir biri ardına gelen bu görüntüler “Amerikan filmi seviyorum ben” diyen ortalama seyircinin aklına Tennessee, Missisippi, Alabama, Luisiana gibi doğası güzel ama insanı tekinsiz eyaletlerden birinde olduğumuz düşüncesini getiriyor. Nitekim filmde belirtilmese de, çıkışta çekim merkezlerini araştırınca ‘yakın’ tahminler yürüttüğümüzü anlıyoruz. Filmin çekimlerine Kentucky ev sahipliği yapmış. Aksanlı konuşan erkekler, yoğun dindarlık, ondan daha yoğun ırkçılık, yüksek suç oranı, aile içi şiddet, alkolizm gibi unsurların eksik olmadığı eyaletlerimizden birisi kendisi…
ABD’yi gezip görmüşlüğüm yok. Ama bu yazı ve sinema bağlamında bir önemi de yok. Çünkü bu ezber bizzat Amerikan sinemasının kendisi tarafından bütün dünyaya dayatılan bir imaj. Dolayısıyla, Hollywood’un ABD’ye dair imajı dünyanın geri kalanı tarafından kaçınılmaz bir biçimde satın alınıyor ve artık her yeni film bu imajla karşılaştırılıp tutarlı ya da tutarsız bulunuyor. Gerçi bu filmin seyirci nezdinde tutarsız bulunması için imajlarına gelene kadar çok fazla handikabı var.
Odim adlı küçük bir kasabadayız. Filmin ana karakteri Cash (Orlando Bloom) ile daha ilk tanışmamızda pek tekin birisi olmadığını düşünürüz. Ve fakat biraz sonra yeğeni Savannah (Chapel Oaks) ile kurduğu ilişkiyi görünce en azından o günlerin artık eskide kaldığını anlarız. Savannah’ın annesi yani Cash’in kız kardeşi kısa süre önce ölmüştür. Savannah’ın babası Finney ise bu kayıpla baş etmekte zorlanmaktadır. Bir süre sonra Finney’in kasabanın sadist ‘mafya anası’ Big Cat’tan (Andie MacDowell) borç aldığı ortaya çıkar. Big Cat’in adamları Savannah ve Finney’i tehdit etmeye başlarlar. Haliyle Cash de sürecin bir parçası haline gelir. Ve kahramanımız yeminini bozar! Bundan sonrasını tahmin edebilirsiniz. Çünkü izlenirken oldukça kolay tahmin ediliyor. Hikaye adından da anlaşılacağı üzere bir ‘kişisel adalet’ arayışına dönüşüyor.
Aslında bunda bir sorun yok. Yani “adaletin işlemediği yerde kendi adaletini inşa etme” teması çok Amerikan ve zaten sinemada da hayli işleniyor. Sorun şu ki, burada hem çok eski bir hikaye anlatısı inşa ediliyor hem de her şey fazlasıyla öngörülebilir hale geliyor. Öngörülebilir hikayelerin şöyle bir sorunu var: Eğer karakterlerini iyi kuramazsanız seyirciye tutacak bir şey kalmıyor geride. İşte “Adaletin Eli”nin sorunlarından birisi bu. İkincisi evrenini bir tür “Güney Amerika” gibi kuruyor. Meksika ve Kolombiya’da geçen Hollywood anlatılarındaki ‘kanın gövdeyi götürdüğü ama hiçbir otoritenin ortalıkta görülmediği’ bir evren bu. Ama bu kadar hukuksuzluk ve başıboşluk varken meselenin ‘adalet’ kısmının yetersiz, işbirlikçi iki yerel polise bırakılması eksiklik. Çünkü bu tür adalet arayışı filmlerinin temel noktası ‘otoritenin adaleti gerçekleştirmekten aciz’ olmasıdır. Bunun için de daha büyük ve ikna edici karakterlere, entrikalara ihtiyaç duyar seyirci kişisel adaleti haklı bulmak için.
Orlando Bloom’un tepetaklak giden kariyerine yeni bir halka olarak ekleniyor “Adaletin Eli” öte yandan. İlle de elle tutulur bir şey arayacaksak Andie MacDowell’ı sadist bir karakterde görmek yeni bir deneyim. Ayrıca geçen yıl “Acı Reçete” (Pain Hustlers) ile kamera karşısına ilk kez geçen genç oyuncu Chapel Oaks’ın emin adımlarla ilerlediğini de belirtebiliriz. Aksiyon ve kan arayanlar için bir seçenek olabilir.